Kuşlar diyarında yaşam tüm canlılığıyla devam ederken, inançları gereği kabilenin tüm üyeleri hayatın dinamik değişimlerinin doğurduğu farklı durumlara göre başları sıkıştığında tüm kuşların efendisi olan ve zor duruma düşen kuşlara her zaman yardım ettiği
Söylenen Simurg’a dua etmektedirler.
Ancak aralarından bazıları zamanla Simurg’un neden yardım çağrılarına cevap vermediğini ve kendilerine görünmediğini sorgulamaya başlarlar.
Bu sorgulama bir süre sonra Simurg’un varlığının sorgulanmasına dönüşür.
Aralarından kimileri bu şüphelerini açıkça itiraf ederken, kimileri yardımın gelmemesini kendi eksikliklerine bağlarlar.
Tam da bu hararetli tartışmalar sürerken, uzak bir ülkeden gelen cinsini kestiremedikleri bir kuştan aldıkları haberle büyük bir heyecana kapılırlar.
Habere göre uzaklarda bir sürü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuştur.
Bunun üzerine sayıları oldukça yüksek olan kuş kabilesi toplanmaya ve konuyu aralarında görüşmeye karar verirler.
Simurg’un var olduğunu işaret eden ama kendilerine neden yardım etmediğini açıklamaya yetmeyen bu bilgi onları bu durumdan kurtulmanın tek yolunun uzun ve zorlu bir yolculukla varılabileceği
Rivayet edilen Kaf Dağı’nda yaşayan Simurg’u bulmak olduğu konusunda ikna eder.
O güne kadar böyle bir yolculuğa çıkanlar olmuş ancak geri dönen olmamıştır. Bu nedenle kuş toplumu, sessizliği ve konulara bilgece yaklaşan onlara her an yardımcı olan haberci kuşa yolculuğun nasıl olması gerektiği konusunda danışma ve hazırlıklara başlama kararı alır. Bilge kuş daha evvelden bahsedilen bölgeleri tanıdığını ve topluluğa kılavuzluk edebileceğini söyler. Yoldaki riskler nedeniyle,
Oluşturulacak olan büyük bir grubun bilge kuşun önderliğinde, diğer adı Zümrüd-ü Anka Kuşu olan Simurg’u bulmak için Kaf Dağına gönderilmesine karar verilir.
Tüm kabile arasında bu uzun ve zorlu yolculuk için yeterince istekli ve gerekli vasıflara sahip kuşlardan oluşan büyük bir grup oluşturulur. Kuşlar sevdiklerine veda eder ve yola koyulurlar.
Simurg’un her canlıdan bir iz taşıdığı söylenir. Ve tüylerinde her rengin barındığı…
Kanatları altın ve kırmızı karışımı, vücudunun ve başının ise mor renkte olduğu…
En garip söylentilerden biri yüzünün insana benzediğidir.
Kuş gibi olmayan bir kuştur Simurg. Benzersiz ve tektir.
Tarih boyunca en fazla kafa yorulmuş olan benzersiz eylemidir:
Ömrünün bir aşamasına geldiğinde, yaşadığı yer olan (evi) ‘’Bilgi Ağacı’’ ile birlikte kendini ateşe vererek, kül olana kadar yanmakta ve ardından o küllerin içinden tekrar doğmaktadır! Bu nedenle Simurg; Ölümsüzdür…
Tüm Dünya halklarının kendilerine has farklı biçimlerde ondan söz etmesi de son derece gizemlidir. Bu derece bilinen ve bu derece gözlerden ırak bir kuştur Zümrüd-ü Anka… Her yerde var olduğu halde, hiçbir yerde bulunamayan kuş…
Yolculuk başlayalı çok uzun zaman olmuştur… Efsanelerde duyulan yerlere gitmenin kuşlarda meydana getirdiği düşünceli sessizlik, aynı zamanda günlük hayatlarında düşünmedikleri şeyleri de düşünmelerine zemin hazırlamıştır.
Kuşlar normal hayatlarında Kaf Dağı’nın normal bir kuş için bulunamaz olduğunu duymuşladır.
Nice zorluklar aşsa dahi arayanlar, Simurg’un sadece kendini bulmaya hazır olanlara görüneceği söylenmektedir!
Ona çabayla dahi ulaşılamamakta ancak ulaşanlar da çabalayanlar arasından çıkabilmektedir.
Bir rivayete göre Simurg, kendisini bulana ya ölümsüzlüğü, ya da aradığı en değerli hazineyi vermektedir.
Geçen uzun yolculuk içerisinde, zamanla birçok kuş yolculuktan çeşitli gerekçelerle vazgeçmeye başlar.
Yolculukları boyunca her an yanındakilere yol gösteren ve onları devam etmeye teşvik eden bilge kuş olmasa belki de yolculuk henüz dağın eteklerine dahi ulaşmadan son bulacaktır.
Oldukça fazla kuşun yolculuğu bırakmasından sonra geriye kalanlar en sonunda Kaf Dağı’nın eteklerine ve aynı zamanda efsanelerde geçen meşhur vadilerin başlangıcına ulaşırlar.
Ve tıpkı bahsedildiği üzere en büyük zorlukları yolculuğun bu aşamasından itibaren başlar.
Bu tip vadilerden uçmak gibi bir deneyimi daha evvel hiç yaşamamış olan kuşlardan bazıları hızla rahatsızlanır. Tedirgin olur ve geri dönme kararı alırlar.
Kimileri bir süre dinlenmek üzere o anda üzerinde uçtukları vadiye doğru alçalarak sürüden ayrılırlar belki de daha sonra onları artık göremeyeceklerini bilmeden.
İşin garip yanı kitleler halinde gruptan ayrılmalar başladığında bile
Yol gösterici bilge kuşun yolculuğu bırakmak isteyenleri bu aşamadan sonra geri çevirme gibi bir çaba göstermemesidir.
Sırasıyla istek, aşk, marifet ve doygunluk vadilerini geçerler. Sayıları daha da azalır bu arada.
Birlik vadisi inanılmaz bir vadidir. Birçoğu burada kalmak, başka bir yere gitmek istemez.
Ardından hayret vadisinde gördükleri karşısında donup kalırlar.
Sonsuza kadar o vadiyi seyretmekten daha güzel ne olabilir ki?
Kendilerini unutmuş, yer ve yurtlarını hatırlamamaktadırlar artık.
Bu arada küçük bir grup olarak kalmışlardır.
Rivayete göre sadece otuz adet kuş kalmıştır onca kuştan geriye.
Ve şu an geldikleri yer yokluk vadisidir. Bu vadi hakkında ‘’bahsedilen her ne varsa o değildir.’’ Denmektedir.
O vadide artık sonsuza kadar konuşulmayacak ve tüm varlıklar bir sır olarak kalacaktır.
Kaf Dağı’nın son vadisi ve Simurg’un yuvasına açılan kapı olarak bilinir.
Otuz kuş mutlak bir sessizliğin içinde ağırca Bilgi Ağacı’na doğru ilerler. Bilgi ağacının üzerinde otuz tane tablet vardır. Hiçbir ses çıkmaz gruptan her biri kendine yakın tabletin bulunduğu dala usulca yerleşir ve okumaya başlar.
‘’Yuvanıza Hoş geldiniz.’’ Yazmaktadır tabletin başında. İçlerindeki duygu fiziksel bedenlerini zorlamaya başlamıştır.
Öyle beklenmedik, öyle akıl almaz bir şeyi idrak etmeye başlamışlardır ki, bedenleri bu idrakin yoğunluğuyla titremeye başlar.
Yazı şöyle devam etmektedir:
‘’Burası Si (otuz) - Murg (kuş) ’ un evidir.
Ve o ana kadar inandıkları, oldukları zannettikleri her şey ve tüm kimlikleri, idrak ettikleri hakikat karşısında yanmaya başlar!
Bilgi Ağacı alev alır! Varoluşlarının açığa çıkan sırrı tüm varlıklarını Bilgi Ağacı ile birlikte yakmaya başlamıştır. Her biri birbiriyle tıpatıp aynı renkte küllere dönüşünceye kadar yanarlar.
Geriye yanacak hiçbir şey kalmadığında, o küllerin içinden doğar
Zümrüd-ü Anka.
Simurg, kendini idrak eder.
Arayan Arananda yok olmuş; aşık ve maşuk yoklukta birleşmiştir.
www.gazeteyenigun.com.tr/yazarlar/özdener güleryüz
ÖZDENER GÜLERYÜZ
Özdener GüleryüzKayıt Tarihi : 5.2.2011 09:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Simurg olabilmek için çok vadi geçmek gerekiyor. Bazı vadiler o kadar güzel ki geçerken seni kendine çekip Orada kalman ve devam etmemen için her şeyi yapıyor. Yokluk vadisi ise Simurg'a giden yolun son kapısı. Orada yanıp kül olup sonra da kendi küllerinden doğmak her kuşa nasip değil.
Emeğinize teşekkürler.
İlgiyle okudum.
Özenİ/ emeği kutluyorum.
Erdemle.
TÜM YORUMLAR (2)