Nasılsa o gün tüm simitleri satan Ahmet,
Huzurlu ama gene buruk, evine döndü.
Dönerken bakkal Mehmet’e uğradı,
Yukarıya bir yerlere astığı televizyonda Ehraim Gatlıses vardı:
“Haberlere de girdi en sonunda bu adam” dedi:
Ojar Ehram, meclisteydi, yeminde değil ama.
Bu herif kitaba bile el bassa
Ardından gene meclise başbakana gider
Ve tüm sidicileri toplattırmasını arzularını beyan eder.
Fiyatlar fahişmiş, kim ne alabiliyor,
Bu işin maliyetini ucuzlatmak için neler yapılabilir
kimin umrunda, sadece versinler sopayı
fakirin fukaranın sırtına;
unutuyorlar kendisi de amele idi…”
El Kol ederek Memoş abisine
Çıktı hızlı hızlı bakkaldan asabi
Tüm o her günkü işyeri köşebaşından yürürken
Bir çift göz hep yukarıda durmuştu.
Göz kaş edip dururdu rüzgarlar, “ya, sabır”:
“Gülen bulutlar, neyin ne olduğunu bilmiyor,
Bilse, bu simitler hergün zor bela satılırken
Esendeki de, gözleriyle bakarken, kaçıp durmazdı devir daim.”
Panik değildir, bir işin ruhu, veya onu icra etmenin.
Vardır hayatla mücadele için hayat;
Kaçmaksa en kolayı, kalmaz bile kesat.
Konuşmak lazımdı anlaşılmak için Ahmet.
Öylece defter dürmek neyin nesi,
dürüm dönerin kötü soğanlısı.
Kıvrıldı bir köşeye uyudu goca Amed,
Uzaktan çocuk, yakından olgun gözüküyordu farzet.
Babası, annesi, kardaşları, uyumuştu hepisi;
Kardeşleri harici,
Gecekonduyu yıkmaya gelseler uyanırlarıdı.
Uzaktaki bir şehirden, miras Ahmet’e kalmıştı
Ama o gitmezdi bile oralara;
Sevdiği dolanırken orda burda burlarda.
Yaşayan ölülerin, ölememekteki göçüşü,
Bitmeyen bir davadaki en kötü netice gibi olmalı.
Albenili sessiz sabrın
Dehşetengiz senfonisinde bile
Üretilmemeye başarılmış
Ölümcül bir merhale, tek kalp iki vücutta
Aslında sattıkları geri döndü bir rüyada,
Gerçek cevabı beklemek uğruna!
Uyanınca başucunda bulamadı simitleri ama,
Uyurken düşünde gördü,
Satış köşebaşındaki
Simitçi teknesine gelip geri girdiklerini…
Hepsi geri döndü yiyimsel halkaların;
Ahmet ama onları sonra atmadı parkta kuğulara bile,
Suçsuz günahsız arsızlığı ve sonra da susuşu
Ve gitmeyişlerin dönüşleri de
Bekleyeceği günü bilir bir şekilde.
Tavsiyeler, sadakat, dürüstlük ve masumiyet.
Karaktere, vaaz geçilmeyen vaazlar
İle vazgeçilemeyecek sabırlar …
Bir maşrapa suyun hakkı Büyükçe bir lavabo da değil.
“Koruyan hakkı bu olmamalı¿
GÜNEŞİN KORUDUĞU DÜNYANIN ÜZERİNDE
YAŞAYANLARIN ATMOSFERİNİN …”;
“Üzülme, “ diye düşündü Ahmet,
“Gün gelir fakire sadakası erilir;
“hayır be, vazgeçmekten kim bahsetti
“elin bende, kendin şimdik bu simitlerde…”
Kayıt Tarihi : 13.10.2007 14:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

güzel yanda kalma diyetlerimizin hep devam etmesi dileğimle...
TÜM YORUMLAR (2)