kasabaya gelirken tek derdim
nasıl söyleyeceğimdi,
bir nisan akşamı neden sessizce kaybolduğumu;
neden bıraktığımı,
nereye gittiğimi...
yaklaştıkça kalbim daha hızlı çarpıyor,
ellerim terliyordu.
günün geceye kavusmasına dakikalar kala,
girdiğimde kasabaya,
sahildeydi,
herzaman durduğu yerdeydi,
yine eskisi gibi sakin,
yine bıraktığım gibi mütebessimdi.
karla karışık yağmurdu hava,
yüreğimde fırtına vardı,
sözlüye kalkmış,
hay aksi dün gece hiç çalışmamış gibiydim.
yaklaştıkça büyüyordu korkum,
fonda hayaloğlu vardı,
'Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye?
Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye?
Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren?
Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren. '
iskeleye bağlı kayıkta nejat hala oturuyordu,
bir eski dostu görmüş gibi sevindim, tutunacak dal arıyordum.
uzaktan balık kokusu geliyordu,
rüzgarla savrulup içime doluyordu.
artık tam karsısındaydım,
elimi uzattım,
'ben' dedim
'uzun zaman önce gelecektim'
sonrasını diyemedim,
eliyle sus yaptı,
hayaloğlu araya girdi
Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın?
Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?
ben öylece kaldım,
kurmayıı planladığım bütün cümleler,
zihnimde asılı kaldı
gözlerine takıldı gözüm,
fazlasıyla uzaktı...
tek bir cümle söyledi,
sonra dönüp gitti
'öyle bir SEN yarattım ki beynimde,
şimdi sen bile gelsen
SEN i dolduramazsın'...
Kayıt Tarihi : 3.4.2010 13:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!