Bin dokuz yüz seksen, şubatın ikisi;
Üstümüze çullandı göğün örtüsü,
Nevrimizi döndürdü kurnaz tilkisi,
Şimdi biz avcı mıyız, yoksa av mıyız?
Çartözünü sis bastı gözümüz görmez,
Nidamız arşa değdi, geriye dönmez,
Od düştü içimize su döksen sönmez,
Şimdi biz avcı mıyız, yoksa av mıyız?
Derinlerden duyuldu trenin sesi,
Dört yanımızı sarmış kışın efesi,
Hep ensemizde Azrail’in nefesi,
Şimdi biz avcı mıyız, yoksa av mıyız?
Ne yol var, ne de bir iz; yolu bulalım.
Sular tersten akıyor geri dönelim.
Meğerse kaybolmuşuz nerden bilelim?
Şimdi biz avcı mıyız, yoksa; av mıyız?
Yerleri eşeledik her taraf anız,
Gök, yere inmiş zannedersiniz deniz,
İfadeler bulanık bembeyaz beniz,
Şimdi biz avcı mıyız, yoksa; av mıyız?
Üç kişi kubaşıp tepeyi boyladık,
Kurt gibi uluduk, it gibi havladık,
Uyuz bir tazıyı da yaren belledik,
Şimdi biz avcı mıyız, yoksa; av mıyız?
Devrüşün Receple, Nüra’nın Saadet,
Birde ben; hepimiz Allah’a emanet,
Kadıözünde yolu bulduk nihayet,
Şimdi biz avcı mıyız, yoksa; av mıyız?
Unutmak mümkün değil o makûs anı;
Bembeyaz bir duman kapladı dört yanı,
Bugün ahvali sorgulama zamanı,
Şimdi biz avcı mıyız, yoksa av mıyız?
09.11.2005/Atkaracalar
İbrahim BayraktarKayıt Tarihi : 2.2.2007 14:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiir, 2 Şubat 1980 tarihinde Çartözü’nden (Mustafa Şıh) başlayıp, Kadıözünde son bulan, Sedat Erdem ve Recep Atay'la birlikte başımızdan geçen bir avcılık macerası üzerine yazılmıştır.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!