iki çocuk kovalıyor birbirini, ellerinde birer bıçak
martılar bile daha sakin, eğer düşünecek olursak
düşmeden tezgahlara fırından çıkmış taze simit kokusu
açlık bu …
…………
yabancısı değiliz,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Sıkıntının beş vakti baslikli siir ile ilgili yeni bir ziyaretci gorusu yazildi:
--------
Bu şiirin hikayesi: şarkılar;
güle sorma o bilmez …. / Erol Sayan, saba
kimi dertten içermiş …. / Yusuf Nalkesen, rast ümitsiz bir aşka düştüm … / A.Yavaşça, hicaz ayrılık yaman kelime …. / S. Kaynak, segah geçti muhabbet demi …. / Şükrü Tunar, uşşak **********************************
İyi de hangisi number one?
(10)Sabah öğle ikindi akşam yatsı?İ
şaret parmağı yüzük parmağı serçe parmak baş parmak orta parmak?
Bak ben sana söyleyim mi bu sıkıntının hangisi number one?
Anacım güccük gardaşımın bakımını benim üstüme atmıştı. Anacım hastarak bir melundu. Heç de elikten anamazdı. Güccük gardaşımın elinin içinde hazine varımış gibi yumruk yumruk sıkardı avuçlarını. Ben açardım avucunu o sıkardı. En sonunda anadım neden yumrunu sıktığını. Avuçlarında pislik saklardı. Pambuk pambuk tozlanırdı bööle nasıl desem kir işte! Islak pamukla silerdim nerden bulduysa bulurdu yine yumardı avuçlarını. Number one o işte!(10)
(YORUMCUSU BİLİNMİYOR)
şimdi tam zamanıdır,
beraber yok edelim sevişmeler gibi bütün duygularımızı
karanlıkta seyre dalalım, emanete verilmiş sıkıntılarımızı
çiçeklerimizin zehrini koklayalım fanusumuz içinden
ruhumuzdaki park etmiş sancı, kararımızdan vazgeçirmeden
artık ölüyoruz.
“geçti muhabbet demi, ağla gönül yan gönül ….”
Tebrikler..........
Güzel bir siir okudum.. Saygilarimla..
Hanau-Almanya Perinur Olgun
GÜÇLÜ KALEM DUYARLI YÜREK.KUTLARIM SİZİ.
Akıl dolu yazıyorsun Cevattt.....Sen ölme emi....;))):
Alev
esmiyor rüzgar,
içi geçmiş öğle vakti uykusu sanki, dalgalar dargın denize
bilinmezler saklanmış kuytulara, çekip kepenkleri üstüne
biz açıktayız, bir yaprak düşer birden saçımızı karıştırarak
getirip bırakır tam ortasına ibadetin, sırtımızı okşayarak
bugünde avunuyoruz.
harikasın uzungemici...şiir alıyor sarıyor hayatı hayatları...
kelime kelime dize dize büyüyorum şiirlerinde ve nasıl ki şarkıdan atlar tüm duyumlarımız bir diğerine işte öylesine bir sıçramadır hayat seninle.. biraz yorgun, biraz sarhoş ama çok da içlice...
tebrikler dostum tebrikler...
eyvallay üstad,
Alilşimin kaşları kare ,sen düşürdün beni dare
ne yapsanız kendi içinde bir çarkın da feleği var bildiğimiz feleğin çarkından başka.Neylersinki
tercihimiz değil bu dünyaya gelmek lakin nasıl yaşamak yerine nasıl yaşadık ya da nasıl yaşıyoruz
kendimizce varsın olsun, vatan sağolsun. teknik
ayrıntılar çok güzel şiirsel eyvallah.mustafa-sufist_05
Çok hoş.
esmiyor rüzgar,
içi geçmiş öğle vakti uykusu sanki, dalgalar dargın denize
bilinmezler saklanmış kuytulara, çekip kepenkleri üstüne
biz açıktayız, bir yaprak düşer birden saçımızı karıştırarak
getirip bırakır tam ortasına ibadetin, sırtımızı okşayarak
bugünde avunuyoruz.
“ümitsiz bir aşka düştüm, ağlarım ben halime ….”
CEVAT BEY YÜREĞİNİZE SAĞLIK...TEBRİKLER...
Bu şiir ile ilgili 77 tane yorum bulunmakta