Onlarin edep veya edebiyat dünyasinda TOPLUMUMUZ veya Milletimiz diye hic dilden düsürmeyip görsel ve sekilsel DEM VURDUKLARI siradan insan hayatinin hicbir sanatsal degeri olmayacagi icin emmi dayi hala teyze bakkal berber irgat amele dede ebe…giller hic yoktur. Oysa yeryüzünün en güzel insan diliyle ve büyük bir hos görüyle kendini cgaltip dünyaya büyüten TÜRK TOPLUMU; bütün tarihsel siyasal veya kültürel kazanim deneyim ve birikimleriyle kendine özgün farkliligini saymakla bitmeyen sevgi saygi ahlak adalet onur paylasim…gibi saglam ve sarsilmaz INSAN TOPRAKLILIGINA künyeleyip sicillerken, asla vazgecemeyecegi; her vazgecisinde korkunc yabancilasma yalnizlasma cürüme yozlasma kokusma ve yitiklik yikim ve bozulmalar yasayacagi ; dede ebe dayi emmi konu komsu ve hic tanimadigina bile kanatlanip kucaklayan Hala, Gardas, Abi.. hatir-gönüllü kavrayip kucaklayan insan dilliligi vardi.
Hal böyleyken `Dünyanin En Tuhaf Mahluku`nda Nazim Hikmet :
„ Koyun gibisin kardesim/ Gocuklu celep kaldirinca sopasini/ sürüye katiliverirsin hemen/Ve adeta magrur/kosarsin salhaneye/ Dünyanin en tuhaf mahlukusun yani/ Hani su derya icinde olup/ Deryayi bilmeyen baliktan da da tuhaf/ Ve bu dünyada, bu zulüm/ senin sayende/ Ve acsak, yorgunsak, alkan icindeysek eger/ ve hala sarabmizi vermek icin üzüm gibi eziliyorsak / kabahat senin/-demege de dilim varmiyor ama-/ kabahatin cogu senin canim kardesim „
….yasadigi hayati SOSYALIST ARANJMANDAN derleyip toparlamadigi sebebiyle akreplesip süründügüne tanimlayip tespitleyerek, sosyal sorun halindeki her gidisi merdiven basamaklayan satirlariyla söylemek istediginden fazlasiyla söyledigi halde `demeye de dilim varmiyor amma `yla ahmakligin dibinde gezinen sosyal MAHLUK olarak görüp tanimlayan Nazim, sanki dünyanin birbaska yerinde bambaska ve daha bir INSAN GEZEGENi tipli yasam dolasiminin varlik MELIKESI gibi, ÖTE bir kainattan güpgüzel cennet müjdelercesine `bana takil, hayatini yasa ` parolali kendinden emin olmuslugun Artiz Afisini reklam etmekte. Oysa kendinin hayal güdümünde paril paril parlattigi asilsiz bir IDEALISTLIGIN kurtulusu olmayan kancasina takilip giderken, cok degil yarim asir bile dayanma gücü bulamayip catirdayip cökeceginden ne özgün ileri görüslüüge sahipti, ne de duyumu sezgisi duygusu yahut haberi vardi. Cünkü varolan toplumsal veya breysel sorunlara ilgilenip bakan sorun veya cikmazlari yerinde gören tespitlerde bulunmak isin bir yarisiysa, diger yarisi isaret edilen kurtulus care yol ve yöntemlerin varolandan daha büyük derin ve kalici yikimlara-kisiyi kendi hayatindan söküp soyutlayan hiclik cabasiyla- kundaklayip sebep veren elalem akil güdümlüsü ve bagnazligin pesin hükümlüsü; cok bilinmezlige keyfi klavuzlugundan kisilik ve karakter takinmamasi gerekirdi.
`Kerem Gibi`deyse :
„ Deeert / cok/ hemdert yok/Yüreklerin/ kulaklari /sagir../ Hava kursun gibi agir/ Ben diyorum ki ona : / Kül olayim/ Kerem / gibi/ yana / yana / Ben yanmasam / sen yanmasan / biz yanmasak, / nasil cikar karanliklar aydinliga/ Hava toprak gbi gebe,/ Hava kursun gibi agir /Bagir/ bagir/ bgiriyorum, / Kosun/ kursun / eritmege/ cagiriyorum„
…..kizmis köpürmüs sorunlar birikiminin cok seyredilmis ve defalarca PROLETER kostümlülüge uyarlanmis sahne giris cikisi gibi, koyu kivama oldukca eren yüksek patlamaya müsait mevcut durumun kadrolasmis görevlendirilmisliginden kendine göre yazilmis roller ve görevler üstlenen PIYES`in soyut TiYATRAL figuraninini canlandirmaya sahne gürüldetip costururken bu siirinde Hikmet Nazim, olsun diye diriltip canlandirmaya calistigi kalabaliklarsa hem icat olmus seyirci, hem de yapay görsellige bileti kesik kuru gürültüler koparan icabin oyun istirakcisidir.
`Seyh Bedrettin Destani``nda Nazim Ran :
„ Yagmur ciseliyor/ Gecenin gec ve yildizsiz bir saatidir/ Ve yagmurda islanan / Yapraksiz bir dalda sallanan seyhimin / cirilciplak etidir/Yagmur ciseliyor/ serez carsisi dilsiz/ serez carsisi kör /Havada konusmamanin görmemenin kahrolasi hüznü/ve serez carsisi kapatmis elleriyle yüzünü/ Yagmur ciseliyor „
……….celladiyla basbasa bir idam sehpasini okuyup yazarken bir taraftan acinin tarifsiz dokunan yerinden yasanilmis bir tarihsel iz düsümüne kayit düserken, diger taraftan cekip götüren kasvetin agirliginin hic bir yere sigamayip sergilenmis olan sahneyi bütün yogunluguyla pusulasi ve cikisi olmayan karanliklarin icinde birakan; acidan aci yontup; kahirla kederle kabusla hüzünle korkuyu karanligi cileyi zulümü tüm toplumsal ve breysel sancilariyla KUTSAYIP mutsuz ve kederli ögününe yasam katigi saydirir gibidir siir boyuncasindaki sonuna kadar izlenim ve gelisim süreci.
`Karima Mektup``taysa Hikmet Ran :
“ Bir tanem /Son mektubunda : / “ Basim sizliyor/ yüregim sersem” /diyorsun /” Seni asarlarsa / seni kaybedersem “ / diyorsun / “ yasayamam “/ Yasarsin karicigim,/ kara bir duman gibi dagilir hatiram rüzgarda /yasarsin kalbimin kizil sacli bacisi /en fazla bir yil sürer /yirminci asirda ölüm sancisi “
….hem ugrunda ölünesi sapasaglam inancli idaaler ugruna hayati YASANILACAK tarifsiz degerlein hem öznesi hem de nesnesi saymak; hem de hemen öldükten sonra inandigi yasanilasi hayata kendini feda eden kisiyi EN FAZLA BiR YIL süreyle hatira ve degerlilige esdeger görmek veya görmeyi KABULLENMEK, Nazim Hikmet kalipli gel-gitlerin kendine has celiskin savrulmalaridir..
Ayni Siire Devamla :
“ Karim benim / Iyi yürekli,/ altin renkli / gözleri baldan tatli arim benim: ne diye yazdim sana/ istendigini idamimin/ daha dava ilk adiminda / ve bir salgam gibi koparmiyorlar/ kellesini adamin /Haydi bunlara bos ver/ Bunlar uzak bir ihtimal/ Paran varsa eger/ bana fanila bir don al / tuttu bacagimin siyatik agrisi/ ve unutma ki/ daima iyi seyler düsünmeli/ bir mahpusun karisi “
…….siirin burasinda GARIBANLIGA MAHKUM papatya fali ceker gibinin, durumuna ortak olmasini istedigi yakinligi acinin hisse paydacisi olarak deneyip sinarken, ahdine yemin icmis ASIRET kumanyciliginda izine oldukca rastlanan hemsericilik, bölgecilik, civarcilik, soyculuk, sülalecilik de dava dosyasi kabarik FEODAL bagliliga kosullayip, her olumsuz durumu `ACIDAN ONURLANAN ` avuntu, tahammül, dayaniklilik ve teselliye kaynatip kulplamakta Hikmet Nazim.
`Piraye Icin Yazilmis Saat 21 –22 Siirlerinden`de Hikmet Nazim :
„ Ne güzel sey hatirlamak seni : / ölüm ve zafer haberleri icinden / hapiste/ ve yasim kirki gecmisken / Ne güzel sey hatirlamak seni: bir mavi kumasin üstünde unutulmus elin/ ve saclarinla/ vakur yumusakligi canimin ici istanbul topraginin / seni sevmek saadeti/ parmaklarinin ucunda kalan kokusu sardunya yapraginin/ günesli bir rahatlik/ ve etin daveti / kipkizil cizgilere bölünmüs / sicak/ koyu bir / karanlik /
……yorulup yiprandigi IDEALISTLIKTEN kisa devre arizalari yapip herseyi oldugu yerden birakan ve hicbirseyi umursamayan kusursuz bir yanilmisligin zaman zaman aslinda BIR INSANA yasam ortakligi etmekten gecen TOPLUMSALLASMASINI en basit ve en yalin halde bulup görmenin degerini, HAYATTAN TÜMÜYLE el cekmis bir yerden KACAMAK YAPARAK hayaline hayran kaldiginin süslü nakisli fakat basitce resmi itirafini dallandirip dile getirir.
Siirin 23 Eylül 45`ligindeyse Ran Hikmet :
„O simdi ne yapiyor/ su anda, simdi/ Evde mi / sokakta mi/ calisiyor mu, uzanmis mi, ayakta mi, ? / kolunu kaldirmis olabilir /-hey gülüm /beyaz kalin bilegini nasil da circiplak eder bu hareketi../ „..
26 Eylül 45 `inde :
„Bizi esir ettiler/ bizi hapise attilar: beni duvarlarin icine / seni duvarlarin disinda/ Ufak is bizimkisi/ asil en kötüsü: / bilerek, bilmeyerek/ hapisaneyi insanin kendi icinde tasimasi „
1 Ekim 45`inde :
„Dagin üstünde: / aksam günesiyle yükü olan bir bulut var dagin üstünde/ Bugün de: / sensiz, yani yari yariya dünyasiz gecti bugün de: / birazdan acar / kirmizi kirmizi/ gecesafalari birazdan acar kirmizi kirmizi / tasir havamizda sessiz, cesur kanatlar/ vatandan ayriliga benzer ayriligimizi „
5 Kasim 45`inde :
„ Islak saclarini güneste kurut/ Olgun meyvelerin bayginligiyla parildasin/ nemli/ agir kiziltilar/ sevgilim/ sevgilim/ mevsim sonbahar“
4 Aralik 45`inde :
„ ilk göz göze geldigimiz günkü elbiseni cikar sandiktan / giyin, kusan / benze bahar agaclarina/ Hapisten / mektubun icinde yolladigim karanfili tak saclarina/ kaldir, öpülesi cizgilerle karisik beyaz, genis alnini/ böyle bir günde yilgin ve kederli degil/ ne münasebet / böyle bir günde bir isyan baragi gibi güzel olmali Nazim Hikmetin kadini“
12 Aralik 45`inde :
„Havada serin/ havada is kokusu gibi bir sey : / havada kar kokusu var ../ Simdi disarda olmak, dörtnala sürmek daglara dogru ati/ „ ata binmesini de bilmezsin“ diyeceksin ama / sakayi birak ve kiskanma/ yeni bir huy edindi hapiste : / seni sevdigim kadar degilse de / hemen hemen ona yakin seviyorum tabiati/ ve ikiniz de uzaktasiniz „
14 Aralik 45`inde :
„ Camlarin kiyisina gazete kagidi yapitir/ gece erkenden gir yataga/ Evde de satilacak bir sey kalmamistir/ Yari ac, yari tok üsümek: / dünyada, memleketimizde ve sehrimizde/ bu iste cogunluk bizde „
….disarda, ardinda görünmez ulasilmaz ve dünyadan uzakta biraktigi hayata dair daha inanilir ve daha güvenilir daha yasanilir HAYAL GÜDÜMLÜLÜGÜNÜN eder deger karsiligi diye kendinden kaynaklanmayan ve hicbir tanikligina sahit olmadigi IDEOLOJIK DUYGULANMAYI dönüp dolasirken; insanligi ve dünyayi iyimserlikle dekorlayip donatmanin BÜYÜK ADAMI olma düs kurumunun bir türlü yerini bulmayan atip götürdügü YASAMIN DISINA CIKMA engel noktasina cakilip kalinca; kendini yine kendisiyle karmakarisik eden degisik durumlarin sürekli yalpalanan ve en olan haliyle kendini disa vuran karamsarlik, hüsran, cikmaz, keder,kusku, kahir, hüzün, kirilganlik, yilginlik, yanilmislik, eskimislik, derbederlik, caresizlik …bulanip calkalanan ve kabul etmekte zorlandigi siradanliga YÜKSEK ITiBAR ( Nazimin Karisi..) giyinip kusanmayi dik tutarak DAVA ADAMI olmayi elden birakmamaya egilip dogrulan; ayni zamanda gayet kendi olmaya özlem duyan carpikligin darmadaginik halli kadin ve erkege rol kesen ROMANTIK hissesini bölüsüp paylastiran Ara-Besk`ligin hem perisanini; hem ilerdeki yillarda kendine kosulladigi sayisiz imrenip tapinaklasan sira- dizimi müridine ( Atilla Ilhan`dan Ahmet Arif`e,Enver Gökce`den Edip Cansever`e, Ilhan Berk`ten Can Yücel`e, Arif Damar`dan Mehmet Basaran`a, Özdemir Ince`den Refik Durubas`a, Hilmi Yavuz`dan Ümit Yasar Oguzcan`a, Ercüment Ucari`dan Süreyya Berfe` ye, Ahmet Oktay`dan Cemal Süreya`ya, Sabahattin Ali`den Mehmed Kemal`e, Yusuf Hayaloglu`ndan Murathan Mungan`a, Sabahattin Kudret Aksal`dan Turgut Uyar`a, Ataol Behramoglu`ndan Sunay Akin`a, Hasan Hüseyin Korkmazgil`den Nevzat Üstün`e ve Gülten Akin`dan Nülgün Marmara`ya kimi digerinden daha mülayim kimi digerine göre daha darmadaginik isyankar ve derbeder fakat hepsi de üc asagi bes yukari özellikle HIKMET RAN karisina yollanmis mektuplar traji jilet kesici ve DAMAR ruh hali hüzün makamindan dem süzerek, PISIKO –SOSYOLOJI´si ancak aciyla ve yasamin olumsuzluklarini yücelten beslenislerle olgunlasip erginlesen feryat-figan bir DEVREMÜLKLÜGÜ, kurulacak olan HAYAL dünyasinin POLITIK CEREZi kivaminda Edebiyatin vazgecilmez erzagi sayanlara ) ILHAM KAYNAKLIGI`na topraklayip, hem de sosyal söylemli militanligini güne yorar, günlügünü tutanaklar. Kisakürek Necip`se bu tür EDEBIYAT TARiKATCILIGININ Milli-Manevi markali tarafini özeyip bezeyen ajans ve sponsorlugunun önde gidip ILERi GELENLiGiNI doyurup karsilar.
…………Devam Edecegim………..
Kayıt Tarihi : 11.1.2019 20:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!