Şiirin Öfkesi Şiiri - Oylun Pirolli

Oylun Pirolli
13

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Şiirin Öfkesi

Şiirin Öfkesi

Şiir üzerine öyle çok yazıldı çizildi ki; bir şeyler yazmak için ne zaman otursam, bu konuyla ilgili yazmak hevesim korkaklığıma yenik düşüyor.Ancak bugün kızdım.Şiirin gereksiz yerlerde gereksiz kişilerce sağının solunun çekiştirilerek, dedikodusunun yapılarak, aşağılanarak, hak etmediği alkışı alarak, zorla var ya da yok edilmesine kızdım.Bu durum şiiri incitir; küstürür.Çünkü şiir,iyi niyetin öfkesidir.
Dergilerde yapılan eleştirilerin şekli, samimiyetsizliği; sanal edebiyat sitelerindeki şiirlerin altına eklenen yorumlar; bu yorumların cevapları kızdırıyor beni. Öncelikle sanatla ilgilenen kişinin incelikli olması gerektiğine inanırım; kötü insandan iyi şair olmaz.Hele de şiir bu kadar hayal kırıklıklarından, karşılıksız sevgilerden, kırılmaktan, incinmekten.anlaşılamamaktan ve hüzünden söz ederken. Siz oturup bunlar üzerine şiir yazacaksınız, sonra ilk fırsatta size yapılanı başkasına yapacaksınız. Ve biz de bu şiirin samimiyetine inanıp alkış tutacağız; ki maalesef tutuyoruz.İşte buna kızdım. Başkalarını inciten, kıran-döken, eleştiriyi hakaret sayan, emeğe saygısı olmayan bu insanlar, saydığım nedenlerden dolayı incinip, kırılıp, hüzne bulaşıp öfkelerini kağıda kusuyorlar.Bu şiir değildir.Bu şiirin eleştirisi de değildir. Şiir yaşamın kendisidir ve sahibine benzer.Yazılanlar yaşamına ve yakasına yapışmamışsa kişinin, bu bir yaratı değil, ben merkezci bir iç döküştür.bu yüzden bu yazıyı benim gibi düşünenlerden çok düşünmeyenler için yazıyorum.

Sanat bir algılama biçimidir.Doğayı herkesin algıladığı ve tanımladığı renklerden farklı renklere boyamaktır.Sanatçı da yaratan kişi değildir yalnızca.Algısı farklılık, estetik, özgünlük, hassasiyet içeren kişidir sanatçı.Sanat, yaratıyı oluşturan bireyin algılama şeklini ifade etme biçimidir.”Bir şey üretmemiş kişi sanatçı değildir” diye bir yargılama yapılamaz o kişinin algılarını hayata geçirişine tanık olmadıkça.Dolayısıyla” bir şey üretmiş her kişi sanatçıdır” demek de doğru değildir.Bu bir kimliktir.Şiirle tanışıklığı olmayan ama algıları gelişmiş bir bireyin şiir yazamazlığını ya da yazabilirliğini yargılamak mümkün müdür; değildir; olmamalıdır.ta ki o kişi şiirle tanışana kadar.Bu yüzden sanatın hayata geçtiği yer, yine bireyin içindeki önüne geçilmez doğurma arzusudur.Yetenek kişinin algı açıklığıyla doğru orantılıdır.Yetenek, alanında doğru birikime oturduğunda ortaya çıkan şey sanattır. Sanat; doğanın, insanın durumlarından ve renklerinden çıkan gerçekliğin, buğulu ve estetik dışa vurumudur.Bir zorunluluktur sanatın sadece kendisi için varolması.Bu yüzden sanat sanat içindir. Sanat sahip olduklarıyla insana uzanır.Bu yüzden sanat insan içindir.

Algı, yüzbinler üzerinde uçarken, nadiren alçalıp kanatlarını birilerinin zihinlerine dokundurur.Yaratıcının sıkıntısı da burda başlar.Bir çırpıda zihninden hayata geçirdiği şeyin (süreden bahsetmiyorum) nadiren algılandığı, algılandığında da eksik algılandığına tanık olur ve hayal kırıklıkları, öfke başlar.Öfke toplumdan daha da uzaklaştırır yaratıcıyı.Farklı olduğunun farkına varır birey. Ve yaratma gücünün sınırlarını zorlar.Yeteneğin şekillenmesini ve olgunlaşmasını getirir bu zorlanma.sanatın büyüklüğü ve sanatçının derin megalomanisini haklı çıkaran sebep de budur.Sanat; çözümünü zor bırakır mümkün olduğunca kolay çözünürlüğün.Ve sığ algıların dışarda kalmasını sağlar onları hileli bir durum olduğuna ikna ederek.Böylece ne sanat zarar görür anlamsızlaştırılarak bir anlamı vurgularken, ne de algıları açık olmayan bireyler.Estetik, ince ve yaratıcı bir reddediş vardır sanatın kendi evinde verdiği davette.Herkes girmek ister; çoğunluk incitilmeden geri çevrilir.Sanat bu yüzden herkes içindir.Ancak herkes için değildir yine aynı sebepten.

Şiire dönelim.Şiirde de öncelik tanınması gereken şey yetenek olmalıdır.Günümüzde kafaları karıştıran sorun da burada başlar.Çok okumak iyi şiir yazmak demek değildir.Çok okumak; şiiri anlamak, şiire yakın durmak demektir.Bir yeteneğin şekillenmesinde yol göstericidir okumak.Ancak olayın çelişkisi de burada belirir.Okuyan ancak yeteneği olmayan birey, birikimin sonucu olarak ortaya özgün olmayan bir çalışma çıkarır.Gözden kaçan şey şudur ki, ortaya çıkan şey bir röprodüksüyondur; bir yaratı değil.Bakıldığında güzel imgeler ardı ardına sıralanmıştır.Bir ritmi müziği de vardır şiirin. Ancak kalıcı olmasını sağlayacak en önemli şey eksiktir dilinde:tema.Çünkü imge, bir anlam bütünlüğünün parçası olduğunda ve bu anlama yakıştığında sanata dönüşür.Bunun için eleştirmeye bir anlatısı, bir teması olan şiirden başlamak doğru olacaktır.Öncelikli buluş imge değil, temadır.Sonraki özgünlük olmalıdır.Bu noktadan sonra şiiri eleştirmek ve hak ettiği değeri verebilmek daha da kolaylaşacaktır.Burada vurguladığım şey anlamaya kapalı şiir değil, anlamsız şiirdir.Ki aynı zamanda bu, günümüzde bir çok şair, editör ve eleştirmen tarafından da pohpohlanarak hak etmediği yerlere getirilen şiirdir.Bu şiir kebapçılardaki tablolar gibidir.O tabloların da beğeneni olduğundan duvarlardaki saltanatlarından hiç bir şey kaybetmezler yıllardır.Ancak kimse de kalkıp bunlara” sanat eseridir” deme densizliğini göstermez..Bu ayrım resim sanatında oldukça belirgin bir şekilde yapıldığı halde, şiirde içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Bu sorunun kaymağını yiyenler köşebaşlarını tuttuğu sürece de bu durumun değişmesini ummak iyimserlik olacaktır...
Yabancı gelen söylemler ya da yazın tarzına da şans tanımak lazımdır. Bu şans ancak iki yolla hayat bulur.Algısı açık birey, farklı anlatısı olan şiire adını koyamadığı bir nedenle bağlanır.Ya da bir anlam ve estetik yakıştırır şiirin özünden bağımsız.Gerçek şiir birinci durumdaki şiirdir ve sürekliliğe uzanır. zamanla yakın hissedilir şiirin bütünlüğü ve kapalı anlamları.ikinci durum gerçekliği olmayan durumdur ve zaman içinde çürür gider.İyi şiir kendini anlaşılmak zorunda bırakan şiirdir.

Şiirden beklentilerimiz farklılık gösterdiğinden, şiirin sınırları da yuvarlaktır. Olumlu ve olumluz yanları olan bir yumuşaklık vardır şiirin sınırlarında.Olumlu yanları, yeteneğin birikime ihtiyacı olduğu noktada, yaratıcıyı yüreklendirir; yol gösterir.Diğer yandan sanat yuvarlaklaştırıldığında, ortaya sınırsız ''yaratı'' sanılan, aslında ''üretim''olan ürünler çıkar. Ünlü ressam-heykeltıraş M.Duchamp'ın aylarca sabırsızlıkla beklenen sergisinde yaşananlar bu durumun özetidir.Sergiye gelenleri bekleyen boş galeri, köşeli bir bakış açısından baktığınızda elle tutulur hiç bir yanı olmayan bir zırvalık gibi görünür.Ancak usta’nın yaptığı gibi yuvarlaklaştırırsanız bakış açınızı, modern sanatın sınırlarına bir adım atmış olursunuz.Buradaki boş galeri, insan zihninde var-olmuş ve var-olabilecek her türlü algı ve yaratıyı simgeler.Yani sanat sonsuza gider ve bir boşlukta yapılabilecek her şey yapılmış olur. Sınırlar kalkar; sınırı belirleyenler hiçe sayılır. Sanat bireyin iç dünyasının endişesiz aynası haline gelir. Bir yaratı sonsuzluğuna ulaşan müzik, edebiyat, sinema, resim,diğer yandan bakıldığında derin bir açmaza düşer.Sanat bu noktada toplumdan kopar.Bu paradoks sanatın sınırlarıyla oynar durur; akımlara öncelik eder.Madalyonun gülen ve gülümseten yanıdır bu sanat ve sanatçı adına. Ancak bu sınırsızlık içinde birileri “benim dışa vurumum da budur” diyerek sürrealizm in sırtından kolayca geçinebilir; ki geçinir de. Sınırlar içine kapatılmış bir yaratı, yaratı değil öğretidir ancak. Sanat nerede dur demelidir o halde soytarılarına? Algı yoksunu sanatçı geçinenler ana olamayacak kadar çocuksuzdurlar aslında.Ama doğurganlıklarında ısrar ederler.Bunun adı içgüdüdür; sanat değil.
Günümüz şiirinde sıkça rastladığımız bir durumdur bu: şiirlerini eleştirdiğimiz, eleştirilerini eleştirdiğimiz.Ne dediğini, ne anlattığını yazarının bile bilmediği imgeler ve dizeler.Evet; şiirin birincil güzelliği müziğidir.Ancak şiir bundan ibaret değildir.Şiir kişisel çoşku ve çöküntülerin alt alta sıralanması da değildir.Şiir bir temadan bağımsız imgelerin hüzünlü şarkısı da değildir yalnızca.Şiirin şiirliği; doğanın ve insanın bir an’ını ya da bir durumunu, estetik ve armonik bir dışa vurumla kendine has sözlüğüyle ortaya koymak olmalıdır.Sarı’yı kırmızıdan bahsederek anlatmaktır; renklerin içinde yüzmek değil.Bu yüzdendir ki, bir şiiri okursunuz; bir şiire bakarsınız; bir şiiri anlarsınız.Ama iyi şiir; müziğiyle, estetiğiyle, ritmiyle, hüznüyle, çoşkusuyla size bakan şiirdir.

Oylun Pirolli
Kayıt Tarihi : 15.10.2006 03:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ünal Kar
    Ünal Kar

    kalemiz dert görmesin.....

    harika bir tespit.

    şiir ruh halidir...

    şiir aynadır...

    şiir yol gösteren bir yıldızdır....

    şiir sevgidir, korkudur, özlemdir

    şiir aktığında güzeldir

    selam ve saygılarımlaa

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Oylun Pirolli