Şiire Yorum Yazmak Şiiri - Ersen Alper

Ersen Alper
48

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Şiire Yorum Yazmak

Şiire yorum yazmak demek, her şeyi hiçbir şey yapmak, sonsuzu sıfıra eşitlemek demektir.İlk önce şiir beğeni işidir, estetik işidir. Kiminin hoşuna gider, kimi beğenmez. Sonra akıl işidir. Kimi anlar kimi anlamaz. İster beğeniye her şey deyin ister akla, fark etmez. Fark eden sizsinizdir, farklı kılan da siz.

Söylediklerim bu noktaya kadar kesindir. Kesinlik ilkesiyle yazıyorum. Yani -mış gibi yapmak, -diğini zannetmek yok. Beğendim, anlamadım vesaire.

Şiir, gökten yere kalp şeklinde -içinde adamı katil edecek kadar güzel, çırılçıplak bir kız bulunan- bir sabun köpüğü gibi görünmez. Kulağın pasını silen kadife bir ses gibi duyulmaz. Fırından yeni çıkmış taze bir ekmek gibi kokmaz. Demir gibi soğuk ve sert, yarin gamzeli yanağı gibi sıcak ve yumuşak hissedilmez. Ve şiir yenmez (Yemezler!) . Dolayısıyla tattan münezzehtir. Fakat akla girer. Tüm duyuları harekete geçirir.
Şiirdeki antik yunan sütunlu kadını görür, türkü ezgili feryadını duyar, terli tenini koklar, kırmızı gözyaşlarına dokunur ve gözlerinden öperek tuzun tadını çıkarırsınız.

Duygu ve düşüncenin en büyük dönüşümüdür şiir. Duygu, düşüncenin yoğunlaşmış halidir. Bir bakıma buhardır düşünce -algıladıklarımızı su, aklımızı ateş sayarsak- ve bir soğuk hava akımının etkisiyle gözyaşı olur.
Bir insana karşı beslediğiniz duygular onun hakkındaki düşüncelerinizden ileri gelir.

Yoruma dönersek; yorum, adı üstünde zaten. Yormaktan yorum. Kafa yoruyoruz şiire ve sonra yorum yazıyoruz. Yoksa öyle yapmıyor muyuz?
Şimdi şiir yorumlamaya, kafa yormaya başlayalım. Dedik ya; şiir beğeni, estetik işi. Beğenirsin, kusursuz dersin. Beğenmezsin, ana avrat düz gidersin. Ama kafa yorarsan çok şey fark edersin. Dedik ya, farklı kılan ve fark edensin.

Bir kere, şiir niçin yazılmış? Kendini tatmin,başka türlü gördüğünü başka türlü anlatma, şiir zorla yazdırtmış kendini,edebiyat parçalama, saçmalama, saçmala...
Engin, yaman bir tartışma konusu.Ben şiire kafa yormaya böyle başlarım.Kim, nasıl başlar, bilmem. Bilsem de kimi, nasıl ilgilendirdiği sizi ilgilendirmez. Ama şair bu şiiri niye yazmış? (Bizi ilgilendirmez ve bilgilendirmez (mi?))

İki kere, şiir ne anlatıyor? Olay,yorum,fikir,ruh hali,saçmalık, her bir bok...Ne anlatmıyor? Hiçbir bok.
Bazı şiirler bütün süstür. Kulağında altın küpesi; üzerinde samur kürk, ipek gömlek, ayağında bayramlık ayakkabı,ama içinde cansız bir manken.Mankene asıyor da beziyor (bezemek) . Ama can veremiyor. Sonra da koyuyor vitrine. İşte biz buna saçmalık, boş laf diyoruz. Anlam yüklenilebileceğini sandığımız ama anlamsız eylemlerin anlamsız öznelere anlam katacağı sanılarak bol bol nesneli, dolaylı tümleçli, zarf tümleçli ve efendime söyleyeyim ve daha bilmem na'aptığım tümleçli yazılmış -dilbilgisi bakımından bazılarının cümle bile sayılmadığı- laf salataları (salata, sakın kızma benzetmede seni kullandığım için, patlıcanlına bayılırım) .
Örnek vermem hakaret sayılacağından (aslında sayılmaz, yukarıda zaten yeterince bu eylemi etmişim eylemişim diyor bazı arkadaşlar) veremiyorum. Bir de bunun tam zıtı var. Çıplaklar kampı: çıplak insanlar, manalar, canlar.Onlar da düzyazı ama -aşırı- duygusal olduklarından şiir diyorlar. Bir ara moda bile oldu. Otur, bugün yaptıklarını yaz. Cümle kur. Sonra da kurduğun cümleleri devir, şiir olsun. Ne ala memleket.
Ali,
Ata bak Ali
Ali, bak
Ali, ata bak

Üç kere, şiirin içi ve dışı ne alemde? Bu alemde, şu alemde, elalemde, heralemde, alemlerde, attaa gitti, alemsiz. Şiirin içi asıl anlattığı şey, dışı asıl anlattığı (anlatmak istediği değil) şeye konu olan şeydir. Beyatlı'nın Sessiz Gemi'si müthiş bir örnek. (Şiir birikimim küçükken anlamamıştı bu şiirin ölümü anlattığını!)

Dört kere, şair içi dışa nasıl bağlamış? Güzel bağlamış, bağlamamış, bağmış, bağa gitmiş ağlamış, bağbozumu olmuş (şarap içicez) , bağdaş kurmuş falan.'Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine.' diyen şairin komünizm aşkını nasıl ekmeği tuza banıp yer gibi bağladığını ve içeri çıkıp dışarı girdiğini görürsek, iç dışa nasıl bağlanır görürüz.

İşte böyle. Ama şiir dediğin -çok süslü olsa da olmasa da- güzel, yakışık kılık kıyafet içinde bir insan, bir mana, bir candır cana can katan.
Kısa olmalı şiir dediğin, ne de olsa darası alınmış söz.Kulak ver Yunus'a, Mevlana'nın Mesnevi'si hakkında: Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm. Ama sanmayın ki şiir az sözcüğe, söze çok mana sıkıştırmak. Mana dediğin şey sıkıştırılır mı? Mana anlaşılır. Şiir çok manaya gelmez, söz çok manaya gelir. Şiirin anlatmak istediği tektir. Şiir çok manaya gelen sözlerden tek manadır, seslerin (mana çokluğu) sessizliğidir (mana bütünlük ve tekliği, tekilliği) .

Son sözü şiire bırakalım, yorsun:

Olmak IV

Ben sana şiir yazamazsın demedim,
Şair olamazsın dedim.

28.05.2005

Ersen Alper
Kayıt Tarihi : 28.5.2005 11:01:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Yusuf Demir
    Yusuf Demir

    Ben sana şiir yazamazsın demedim,
    Şair olamazsın dedim.

    Aklıma bir kıssa geldi.:):)

    Bir adam sürekli olarak çocuğuna 'Sen adam olamazsın.' dermiş. Çocuk nasıl olduysa yere vali olmuş. Sonra da tahtına kurulmuş. adamlarına: 'Filanca köyde, falanca isimli bir adam var onu bana getirin.' demiş. Adamı getirmişler adam babasıymış babasına: 'bak gördün mü baba? ben vali oldum buraya.' demiş. Babası da (kendisini ayağına kadar getirttirmesi sebebiyle)'oğlum, ben sana vali olamazsın demedim ki, ben sana adam olamazsin dedim.' demiş.

    Cevap Yaz
  • Muammer Çelik
    Muammer Çelik

    YORUM YOK!

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Ersen Alper