“şiir sergisi olsa bir gün / dizeler uçuşsa birbiri üstünden / kana karışsa harflerin zehri / okuyan, tutulsa sevdasına şairin” demiştim, olabilecek düşsel bir şiir sergisine duyduğum özlemi dillendirirken.. Belki de bu yüzden, “Şiir Festivali” sözü bile, beni bu kadar heyecanlandırmıştı. Şiirlerin festivalinin açılışı, kim bilir ne şiirsel olurdu; kim bilir ne senfonik.
Açılışa gitmek, uçarak yapılan bir eylem bu noktada. Ancak ortamda gümbür gümbür şiir olmayınca; konuşmak kalıyor geriye mini yerleşim alanlarında. Şiirlerin gölgede kalıp şiir yazanların boy gösterdiği açılışta “şiir”den başka diyaloglar da geçebiliyor mesafeli ağızlardan. Her meyve tabağı, kuruyemiş süslü masa başında başka başka muhabbet dönmekte mutlaka. Ancak ben, tanık olduğum bir tanesine tutayım kamerayı:
-Siz de şair misiniz?
-Bu, ne iddialı bir soru…
- Hayır, aksine… Çok basit bir soru. Burada olduğunuza göre “şair misiniz” diye sordum.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu yıl birincisi düzenlenecek İstanbul Uluslararası Beyoğlu Şiir Festivali kapsamında 12 ülkeden dünya şiirinin önde gelen 14 şairi İstanbul'a geliyor. Tarih ve Toplum Bilimleri Enstitüsü tarafından 14-18 Haziran tarihleri arasında Beyoğlu'ndaki çeşitli mekânlarda düzenlenecek festival kapsamında Suriyeli dünyaca ünlü şair Adonis, çağdaş Irak şiirinin en güçlü temsilcilerinden Abdulhadi Sadoun, Makedonya Bilimler Akademisi Başkanı Mateya Matevski İstanbul'da bulunacak.
Türk şiirinin önde gelen şairlerinin yanı sıra 100'e yakın genç şairin de katılacağı 1. İstanbul Uluslararası Beyoğlu Şiir Festivali kapsamında Tarih ve Toplum Bilimleri Enstitüsü Derneği'nin kurucuları arasında yer alan Sevda Ergin anısına 'Genç Şair Başarı Ödülü' verilecek. Ayrıca Beyoğlu doğumlu Mateya Matevski'nin doğduğu eve de plaket çakılacak. Beyoğlu'ndaki çeşitli kafe, bar, kültür merkezi ve tarihi mekânlarda gerçekleştirilecek etkinliklere katılım ücretsiz olacak.
Ne kadar heyecan verici bir haberdi değil mi sevgili Aynur? Ben kaçırdığıma yanarak okumuştum bu haberi.Şimdi senin yazından sonraysa aynı soru işaretleriyle.
Bu tarz toplantıların, dinletilerin hangi ortamda olduklarını her seferinde içimiz acıyarak tecrübe ediyoruz aslında. Her seferinde şiirilerimizi kapıp, güzelce dosyalayıp acaba hangisini okumalıyım düşünceleriyle koltuk altına heyecanla sıkıştırdığımız dosyalarımızı, bir süre sonra kimse şiirleri dinlenmiyor ki diyerek gizlice çantamıza koyarız. Acaba kimden bir imge kaparım düşüncelerini ise, toplantının ortalarına doğru hani o çok sevdiğimiz, şiirlerine bayıldığımız ünlü şairimizin dili dolanarak size asılmasının bir sonucu olarak çantaya koyduğumuz dosyanın yanına iliştiririz.
Şiir konuşulmaz, şiir tartışılmaz, şiir öğrenilmez, (en iyi şiiri biz yazarız ya,ondan) şiirde dinlenilmez...
Yaşasın şiir dinletileri, varolsun şiir festivalleri...
'Şiir Festivali', 'Şiir Sergisi' etkinlikleri düşsellikten uygulamaya dönüşmeli. Ben de çok heyecanlandım bu sözleri duyunca.
Dinletiler bildiğimiz gibi.
Şairler yarı bilindikleri, yarı bilinmedikleri gibi.
Şiir festivalinde, şiir sergisinde şair gevezeliğinden dolayı başarıya ulaşılma neredeyse olanaksız. Masalarda mevye ve kuru yemiş! Tanrım ne çok iğrençtir düğün salonlarındaki kuru yemiş ve kuru pasta tabakları ve elektro saz, şiirde de öyle yaparlar.
Yatırştırıcı ilaç almışcasına yapay cesaretle, küstah özgüvenle sorulmuş bir soru: 'Siz de şair misiniz?' Fakat tek dizeye ilişkin yanıt şairce. Soran değil.
Kitabınız var mı diye soran ve olmayınca üzgünüm diyen kitaplı şair (!).
Dünyada bir tek Sizin şiir kitabınız kalsa vallahi okumam. Çöplükerdeki balık iskeletlerine, konserve kutularına bakarım daha iyi gıdamı alırım. Aldığı yanıttan bir şeycikler anladı mı acaba?
Aynur Özbek Uluç, bu konudaki saptamaları ve gözlerimi daha da yazsaydın keşke.
sabahattin alinin dizeleri geldi aklıma nerden geldiyse bu yazdığın eleştiriyi okuyunca,kendi kendime şöyle fısıldadım en ince sesimle fısıldar gibi
'haydi git kürkünü giyi madonna'
bi martı uçtu bi denizin sonsuzluğunda kayboldu ışık..
ışık işte...
Şair sergisi olsa , karınca adım atacak yer bulamaz sonucuna varabiliriz bu durumda.
ya da şöyle bir denklem kurabiliriz ...
meydan boş + kalem şikayetçi + sayfa huzursuz + tahtası kırık olmayan şahıs = şiir çıkmazı
peki senin bu güzel dokundurmandan kendime de zemin hazırlayıp , fırsat bulmuşken dokundurmam hoş mu ? bence değil.. .
..
.......İşin acı tarafı yazdıkların merhem olsa da , hastalık bâki !
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta