Şiir Üstüne Karalama Şiiri - Işık Demir

Işık Demir
43

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Şiir Üstüne Karalama

ŞİİR ÜSÜTÜNE KARALAMA


Nedir şiir? Bir öyküyü anlatmak mı? Kendi içine mercek tutmak mı? Dünyanın döndüğünü, nasıl ve nedenleri ile renkten renge boyamak mı? Daha buna benzer nice soruya verilecek tek cevap“hepsi” olacaktır. O halde bu ve benzer önermelerle “ne için ve neden yazıldığının bir önemi yoktur” genellemesine vara biliriz.

Öyleyse asıl can alıcı soru, şiirin ne olduğu ya da neden yazıldığı değildir. Asıl soru şiirin nasıl yazılması gerektiğidir. Şimdi “sanat sanat için midir, toplum için midir” kadar kapsamlı bir tartışma konusunu gündeme getirmek bu yazıda pek sağlıklı olmayacağından başka bir şeyden bahsetmekte fayda var.

Şiir edebiyatın bir koludur ve sanattır. Hatta edebiyatın en zorlu ve meşakkatlisidir benim nazarımda. Fakat her Türk zamanın bir yerinde şiir yazar. İşi ileri götürüp, ünlü bir şair olduğuna dair rüyalar bile kurar. Bu genetiğimize işlenmiş gibi tekrarlanır durur. Peki bunun sebebi nedir? Acaba, o kadar da zor olmadığının düşünülmesi ya da alt alta gelmiş, kafiyeli ya da kafiyesiz her kelime ve cümle gurubunun şiir olabileceğinin zannedilmesi olabilir mi?

Bazı şeylerin ölçüsü, hele ki sanatta elbette topluluklardır. Sizin harika diye nitelendireceğiniz bir şiir, genel için bir avuç evelemeden ibaret olabilir. Ancak burada başka bir soru hemen aklımıza gelmeli. Eleştiri ne diyor, neden bahsediyor.

“Şiirinizde kendimi buldum, öyleyse güzeldir” demek bir eleştiri midir?

“Ellerinize sağlık” bir yorum ya da eleştiri midir?

“Bu ne küstahlık, bu konuyu nasıl işlersiniz, siz kim oluyorsunuz” demek bir eleştiri midir?

“Hiç beğenmedim, bu nasıl şiir” bir eleştiri midir?

“Gönlümün sazı titredi, gönlünüze sağlık, gönül bağınız hiç solmasın” gibi “gönüllü” yorumlar ve eleştiriler birer eleştiri midir? …

Bunlar şaire ne kadar, hangi noktada önünü açar ya da ışık tutar. Neden iyi olduğunu anlamasını sağlar mı, ya da neden kötü olduğunu? Zannetmiyorum. Ya, eleştiri kötü ise neden yazdım bu şiiri” deyip kahreder (ki şiiri bilen bir kimse, böylesine rencide edici ya da şiirdeki fikre saldırıcı yorum yapılıyorsa, üslup ve tarz noksanlı içinde ifade ediliyorsa, gülüp geçmesi gerektiğini iyi bilir) ya da, amma da güzel şiir yazarmışım, yürü be, beni kim tutar diye böbürlenir. Ama hani daha iyi olma çabası, hani uçsuz bucaksız sanat denizinde, söz dehlizlerinde kaybolmalar, hani kötüleri görmemizi sağlayıp ya da anlaşılamadığımızı düşünüp, daha iyisi için göstereceğimiz çırpınışlar.

Şiir neden yazılır ve iyi şiir nedir. Bunlar elbette göreceli konular. Benim kendimce görüşlerim var mutlaka. Ancak yazan için de, okuyan için de, yorumlayan için de evvela şunu söylemekten ve tabi ki uygulamaktan vazgeçemem. “Okumak, okumak, okumak”. Sadece şiir değil, ünlü ustalardan eleştiri okumak, şiirlerinin hikayelerini okumak, şiiri nasıl yazdıklarını okumak, şiirde ve edebiyatta noktalama ve imla kurallarının önemini kavrayıp uymak, uygulamak, uymayanları uyarmak. Bunlar kişilere göre değişemeyecek ve beğeniye sunulamayacak kadar genel geçer kavramlardır. Kaldı ki edebi bir yolculuğa çıkıyorsanız; bazı var olan değerleri, şu koca dünya kurulalı beri yaşamış ve üretmiş insanları önemsemek ve öğrenmek, her şeyden önce yaptığınız işe duyduğunuz saygının göstergesi ve gereğidir.

Bakın bence şiirde neler eleştirilmelidir.

Şiirde noktalamalar: Edebiyatın her alanında olduğu gibi şiirde de imla ve noktalama, hem içinde bulunduğumuz dili korumak için, hem de eserimizi daha anlaşılır şekilde sunabilmemiz için oldukça önceliklidir. Sonuçta özellikle şiirde olması gereken esleri, durakları başlangıç ve bitişleri okuyucuya geçirebilmek, sizin anlatmak istediğiniz ya da okunmasını istediğiniz gibi okumalarını sağlamak ancak noktalama işaretleri ile mümkün olabilir. (Eğer şair, noktalama kullanmıyorsa bu değişir. Tabi bir şiirde kullanıp birinde kullanmamak, bir satırda yada mısrada kullanıp diğerinde kullanmamaktan bahsetmiyorum. Bu konuda, “yazdığım şiirin ruhunu değiştiriyor, ya da matematikselleştiriyor” gibi kendi tercihine kalmış bir düşünce geliştirmesinden bahsediyorum. Şiir bu özgürlüğü tanır. Bu literatürde de böyledir.)

Şiirde akıcılık ve tını: Şiir bir söz söyleme sanatı ise bunu, akıcı ve melodisi olacak şekilde ifade edebilmek ya da daha farklı bir tür deneniyorsa bile, belli bir albenisi ve mantığı olacak biçimde söze dökmek ben varım demenin olmazsa olmazlarındandır. Sessel uyum çok ağdalı kafiyelerle (tabiri caizse) ne çok yorucu ve itici olmalı, ne de tümden yok sayılmalıdır. Bu öyle bir dengedir ki, çok az şair bu kıvamı şiirlerinin geneline yayabilmiştir. Akıcılık ise sessel uyum ve şiirde işlenenlerin mantıksal kararlılığının bütünüdür. Öyküsel bir betimlemede kıtalar arası mantık ve kurgudaki uyum, yok eğer aynı duygular farklı yönleri ile anlatıyorsa, kıtaları (şairin kendi seçeceği şekilde) işaretlemek, bütünde ki anlatım ve estetik için en önemli kavramlardır. Hele ki bu noktada şiirin genelindeki anlatım ve verilmek istenen duygunun son kıtada doruğa çıkması, hiç olmazsa temponun ve tınının düşmemesi göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir.

Şiirde söz, imge, betimleme, dil zenginliği: Şiir sözlerle kurulan mimari bir şaheser olmalı, var olan dilden, sözlerden, imgelerden, deyim ve kalıplardan yeni bir şeyler yaratmalı; dile, söze yeni anlamlar katmalıdır. Şiir bir dehalıktır. Dilde dehalığı gerektirir. Ve sanılmamalıdır ki bu deha doğuştan gelir sadece. Ve ya eline kalemi alır almaz kendiliğinden akar gider. Tam tersi; birikim, kültür, araştırma, emek ve bazen uykusuz geceler gerektirir. Tek bir kelime için kıvranılası saatler gerektirir. Her zaman daha iyisi olabileceğini, daha iyi ifade edilebileceğini bilmeyi gerektirir. Her şeyden önce de, bir başkasının sözlerinden, cümlelerinden daha evvel yazılmış ve söylenmişlerden kaçınmayı gerektirir. Bu belki bir şarkıdır, ya da bir roman. Beklide bir şiir. Şimdi en başından beri sözünü ettiğim “okumak, okumak, okumak” bu yazdıklarımla çelişiyor diye düşünmeyin. Hiç kuşku yok ki bizden önce var olan tüm kültürel birikimler hepimiz için bir şanstır ve mutlaka faydalanılmalıdır. Ama sanat var olanı, olduğu gibi almak değil, tam tersi ya var olmayanı anlatmak ya da var olanı var olmayan biçimde ifade edebilme becerisidir. Dünyaya, hayata, insana, okura, kültüre, literatüre……… kendinizden yeni bir şeyler katabilme gücüdür.

Bir keresinde, bana birisi yazdığım bir şeyden dolayı “bu ne özgürlük” demişti. İşte o zaman doğru yolda olduğuma emin oldum. (“Başardığıma emin oldum” demiyorum dikkat ederseniz, başarmak için doğru yola girdiğimi, bunu fark ettiğimi anlatmaya çalışıyorum) Evet; yazmak için ve ya sanatın hangi dalında üretiyorsanız üretin, var etmek için olması gereken en önemli unsur özgürlük ve özgünlüktür. Bu bazen manevi bir gözü kararlığı, bazen maddesel bir gözü karalığı, bazen de bir şeyler üretmek adına hayattan, kendinizden ya da çevrenizden çalmanız gereken birkaç saati temsil eder. Bu da zaten olması gerekendir.

Şu kocaman sayfaya ve yazdıklarıma bakıpta, şimdi bu da ne demek diyenler olabileceğini biliyorum. Bunu söyleyenler, az ya da çok bilgisini, bildiği kadarı ile paylaşmayı seçen herkesi ukala olarak görecek kadar az şey bilirler. Ne acıdır ki bunu; paylaşmanın zevkini, hayatı, içine girdiğimiz ve az buçuk eteğine yapışmaya gayret ettiğimiz sanatı hiç anlamadan yaparlar. Bir de üstüne sizi ukala çıkarırlar. Çoğu kez bu tarz insanlardan dolayı, atacağımız her adımı on kere düşünmek zorunda kalır, söyleyeceğimiz her sözü 100 kere yutkunur, hakkımızı arayacağımız da bile “acaba sussam mı, şimdi işi uzatmayayım, nasılsa kimsenin fikrini değiştiremem, bir de üstüne ben suçlu olurum” gibi iç seslerle boğuşuruz. Hadi itiraf edelim; kaçımızın annesi, babası, öğretmeni, dayısı, amcası, halası, teyzesi, abisi, eşi, dostu bize hakkımızı sonuna kadar savunmamızı, doğru bildiğimizi paylaşmamızı, bazen onlara karşı bile olsa geri dönmememizi öğütledi. Kaçımız bu kadar şanslıyız söyler misiniz? Peki kaç kişi tüm bu yıldırma operasyonlarına ve gençleri ezbercileştiren, iletişim becerisi ve öz güveni eksik bireyler haline getiren şu yaşadığımız sisteme rağmen, yoluna devam edebildi? Ne zor tanrım! Düşünsenize; ukala olmaktan, bilmiş olmaktan, kendini beğenmiş olmaktan korkmadan derdini anlatmaya cesaret edebilmek. Ne zor değimli tüm bunlara rağmen özgür olduğunu düşünmek. Oyunun en azından kendi boyun ve hacmin kadarlık kısmını bozabilmek, beyninin tapusunu kimseye vermeyeceğini bazılarının beynine kabul ettirebilmek.

Şimdi bağlamam gerekiyor, biliyorum.

Ne güzel tanrım!
Ruhunla ve beyninle durabilmenin derdinde,
Özgür ve özgün cümleler kurabilmenin deviniminde,
Sayfalar ve sayfalar halinde,
Yazabilmek, yazabilmek sadece…
Bunca kavganın eşiğinde,
Şiir biter mi sizce?

Saygılar
Işıl Demirdelen

Işık Demir
Kayıt Tarihi : 4.1.2007 23:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nurcan Usta Diriker
    Nurcan Usta Diriker

    harikasınız!!

    Cevap Yaz
  • Tamer Çakı
    Tamer Çakı

    yazınız ciddi edebiyat dergilerinde yayınlanacak kadar başarılı bir çalışma (burada kesiyorum fazlası yağcılığa girer)...kutluyorum;özellikle eleştiri konusundaki görüşlerinize sonuna kadar katıldığımı belirtmek isterim...haklısınız;eleştiri başlıbaşına en az şiir yazmak kadar kültür,zevk,birikim,donanım,estetik yetkinlik,ciddiyet gerektiren bir konudur,iştir...ancak maalesef antolojide bu şekilde bir eleştiriye,yoruma rastlamadım;ya kaba,küstah reddiyeler ya da sahte iltifatlar ve anlamsız,zırva sözümona beğeni,takdir cümleleri...üzüldüğüm; en çok riya yapanların,yalan söyleyenlerin benim yürekten inanarak her zaman 'seçilmişler' olduğunu düşündüğüm san'atçıların,şairlerin olması...çoğu da emin olun şiiri okumadan altına birşeyler karalıyorlar...affınıza sığınarak söyleyeyim ki bu sahtekarlardan -ben kendi adıma- iğreniyorum...Son söz: şairane yaşamayan ve şairane tavır sahibi olmayanlar hiç boşa enerji harcamasınlar onlar asla şair o-l-a-m-a-y-a-c-a-k-l-a-r !..
    selam ve saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Erol Erdoğan
    Erol Erdoğan

    'Şiir Üstüne Karalama' başlığını seçmişsiniz ama başlı başına çok güzel bir inceleme olmuş.Aziz Nesin'in 'Türkiye'de her üç kişiden dördü şairdir',sözünü hatırlattı bana yazdıklarınız.Elbette kendimi de dördüncü kişilerden hariç görmeden söylüyorum.

    Cevap Yaz
  • Celil Çınkır
    Celil Çınkır

    Değerli bilgiler için müteşekkirim efendim. Allah razı olsun sizden. saygımla

    Cevap Yaz
  • Sevil Nizamoğulları
    Sevil Nizamoğulları

    teşekkürler

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (5)

Işık Demir