ŞİİR NE DEĞİLDİR?
Mustafa CEYLAN
*******************************
Şiirin ne olduğundan çok ne olmadığına iyi bakmalıyız.İşte o zaman şiiri anlar, şiire ters düşmeyiz. Şiiri anlamamak, şiire ters düşmek bir şair için en yakışıksız bir hadisedir. Şiir, şairin sevdiğidir; düşmanı değil ki. O halde, insan sevdiği ile ters düşer mi?
Şiir, komşunun bahçesindeki çiçekli ağaç değildir. Kendisine hayran hayran uzaktan bakılmasını sever de, fazla uzakta kalınarak, kendisine sokulunmamasına içerler şiir. Nesrin sihirli ve jelatin giysili aldatmalarına kapılanlardan süratle kaçan şiir, sınırları bir anda sıfırlar ve yok-yoksul dahi olsa gerçekten kendisini sevenin içinde-yüreğine kendi tahtını kuruverir. Nesir komşusuna sırt dönen şiir, araya görünmez ve aşılmaz duvarlar örmüştür ki, hem düz yazı yazıyorum hem de şiir diyenlerin yüzüne garip garip bakar ve tebessüm eder, bazen de alay eder. Çünkü, şiir kendisinin araya ördüğü o kalın duvarı kimsenin aşamayacağını bilmektedir. Gülüşü ve alaycı bakışı ondan. Şirin teni alev gibidir, hattâ alevden de sıcaktır, yakar... Yakıcı şiirin içinde kalanlar, iy'olmaz bir derde düçar olmuşlardır ki, çöl fırtınaları ve muson yağmurlarının esintisi dahi o yangını söndüremez.
Şiir, sevgiden önce saygıyı ister. Şairin kendisine, kendi kalemine ve sonra da şiire saygılı olmasını ister. Saygısızlığa tahammülü yoktur şiirin. Şiir yazıyorum diye onu sırtından hançerleyenlere önce sesini çıkarmaz, sabreder şiir, ancak, bir süre sonra bu saygısızlığı öylesine cezalandırır ki, göktaşları yağdırır saygısızlık yapanın yollarına, kafasına, ruhuna... Zarif, eşsiz ve estetik bir yapısı olan şiirin vücudu, kabalaşan ve kayalaşan ortamlara uygun değildir. Şiir çabuk incinir. Şiirini inciten şair, güzel sanatlar caddesinden defolsun gitsin daha iyi.
En çok sevdalanan gönül dili olan şiiri, eski zamanlarda kenarları süslü kağıtlara veya muhteşem güzellikteki şiir defterlerine uzunlamasına yatırır ve çiçeklerle sarar, sarmalardık. O sarmalayışta bir saygı vardı şiire. Ya şimdi öyle mi? Şimdi, elektronik-inernet sayfaları şekilsiz ve ruhsuz; şiirin de yüzü gülmüyor bize...Getirin, bana 18 yaşımın şiir defterlerini, getirin! ...
Şiir sabırsız değildir. Sabırlı ama bir dereceye kadar. Onun sabrını denemeye kalkmak, ahmaklığın taa kendisi olmak demektir. Çoğu şairin, yırtıp yırtıp attığı; bir türlü başlayamadığı şiir girizgâhlarının birer sevda arayışı, şiir arayışı olduğunu bilen şiir, üzülür kâğıtara da şairin kendisini arayışından da ekvatoral bir zevk yaşar. Tarifsiz ve tanımsız güzelden de güzel bir söz sanatı olan şiir, kirli ve materyalist ağızlarda destanlaşmaz. Temiz ve insanlık erdemi kokan ağızlardır şiirin rampaları. Dil yayından çıkarken; damak ve dişlerin ıslak parlaklığı ile ışıl ışıldır şiir. Göz, akıl, gönül, kalp ve de dil arasında gidip gelen sonsuz ve sınırsız yolların yolcusudur şiir. Şiir, yolsuzluğa tahammül edemez. Yolculuk yapar da, en çok halkın yüreği olmaya bayılır. Halkın gözü, kulağı, sesi olmaya...
Şiir, "yazdım" demekle yazılmayan; günde yumurta yumurtlar gibi yumurtlanmayan bir sanattır ki, resim ya da fotoğraf gibi durağan, heykel gibi taş bakışlı olan bir sanat değildir. Resimdeki sarı renk yüzyıllara dayanamayıp solabilir, uçabilir; fotoğraftaki çocuğun havaya kalkmış eli geçen zamanlar boyunca hep havada kalmış ve kalacaktır. Ama şiirdeki çocuğu kelimelerle resmettiğiniz için; kelimelerle renklendirdiğiniz için resminizi; kelimeleriniz yaşadığı sürece şiiriniz canlı ve diri kalacak; hattâ her yüreğe kendine bakanın dağarcığının zirve noktasından anlamlar yüklemeye devam edecek ve şairiyle beraber kendini de asırlar ötesine taşıyacaktır. Zamana yenilmeyen sanatların başındadır şiir...
Şiir, uygunsuzluk değildir, aksine uyumluluktur. Uyuşukluk hiç değildir. Uyumlu olmak demek, güzellikten yana demektir; ama uyuz kalmak değildir. Sessizlik hoş olabilir ama, haksızlık karşısında da susmayandır, isyân edendir şiir. Taşlamanın en kralını yapar şiir, iğneler, hicveder hak edeni. Hak edeni güzellemelerle övgüler. Bir Köroğlu heyheylemesinde bakarsınız yiğitlemedir, destandır şiir. Ucu yanık yâr mektubudur. Gurbetten sılaya ah seslenmesidir şiir. Cephede düşmanla göğüs göğüse çarpışmadır, bayrağın dalgalanışıdır burçlarda. Askere gitmedir, ayrılıktır, hasrettir şiir. Yayla çeşmesidir geceler boyu şırıltılarla akar da akar. Dergâhta derviş nefesidir, kuşların şadırvan seherinde hû hu'larla suya kanat dokunuşlarıdır. Anaların, gelinlerine yaktığı türküdür. Ölümlerde cenaze evinde toplanan kadınlara anne annemin yaktığı ağıtlardır şiir. Şarkıdır, türküdür, manidir, koşmadır şiir. Cihan hükümdarı Kanuni'yi Hürrem karşısında köleye çeviren, Yavuz'u yavuzluğundan düşürüp sevdiğinin ayak uçlarında zebun edendir şiir. Özetle, öyle pek de kolay olmayan; asla hafife alınamayan bir söz sanatıdır şiir...
Mustafa CeylanKayıt Tarihi : 12.1.2017 02:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
MUSTAFA BEY
TBERİK
EDİYORUM SİZİ,
SELAMLAR...
TÜM YORUMLAR (1)