Kazanç dengeme bakınca,
Yükselen bir grafik çizmekte olduğumu görüp,
Hayretle, oysa hiçbir şey yapmadığımı,
Kılımı dahi kıpırdatmadığımı düşünüyor:
Nedir bu? diyorum kendime,
Nasıl bir mucizeyle karşı karşıyayım Ben?
Hiç yok olmadığımızı,
Hiçbir zaman da yok olmayacağımızı;
Çünkü bir kez varolduğumuzu
Bu varoluşun yeni varoluşlara
Sonsuzca akıtacağını
Beni de sürükleyerek peşinden,
Akacağımızı düşünürken:
Zaman, artık ileri doğru çalışmıyor.
Zaman, zaman olarak duruyor öylece.
Onun ilerde ya da geride olması
Varlığın varlığını değiştirmez.
Varlık dünü bugünü ve yarını
Sadece bir takvim olarak tanır.
Bugün için yapmayı plânladığı her şeyi
Bin yıl sonrasında da yapabilir,
Bin yıl önce yapmak istediğini
Bugün gerçekleştirebileceği gibi
Bir başka güne de erteleyebilir..
Yıllar yüzyıllar sonraya bile..
Irmak akıp dururken, durup dururken taşar.
Bir sosyal hayat bütünüyle yer yüzünden silinir.
Yerine yeni, yepyeni bir yaşantı oluşur.
Bir zamanlar gözün alabildiğince zengin
Uçsuz bucaksız uzanmış yeşillikler
Bozkırlaşır bugün ve bir çöle döner.
Bir zaman sonra belki bir okyanus olacaktır ya da bir uçurum..
Ya da akla hayale gelmeyen,
Eşsiz benzersiz bir abideyi içinde barındıracak antik bir kent..
Peki ya İnsan?
Varlığın istemlerini oluşturmaya yarayan bir el,
Bir kol;
Bir vücut mudur yalnız?
İnsan varlığın istemlerinin yerine getirilmesi için
Bedenleştirilmiş güç birimleri midir?
Öyleyse; öyleyken;
Tüm bunları bilip,
Bile bile bu varlığın istemlerine teslim olmak için
Varlığın amacının ne olduğunun da biliniyor olması gerekmez mi?
Acıklı bir Dünya Oyunuyla odalarımızın içine tıkıştırıldık.
Acıyarak seyrediyor, kendimize acımıyoruz.
Oysa acıyor canımız çok,
Yok farz edemeyeceğimiz kadar,
Asla unutamayacağımız kadar çok acıyor,
Görsel zenginliğimize.
Ve etimizden et kesiği yarıklarımızdan oluk oluk akan,
Kan kırmızı keşifleri, mucizeleri;
Aslında amaç olarak insan oğlunun zihinsiz bedeniyle,
Gerçekleştirilen Yeni Bombalarımız: Televizyon,
Cep Telefonu, Bilgisayar ve en son aşamada
Gen Teknolojisi buluşları çağı belirlerken
Kendini de belirliyor insan eğer birazcık düşünürse.
Uzanan, büyüyen ve bir çığ gibi katlanan uygarlığımız
Bizim ve bizden başkaca sahibi olmayan dünyamızın
Yine hangi yörelerine düşerek,
Hangi toplumlarını yerle bir edeceğine
Kim karar verecek?
Kim düşünür olacak bize bizden başka?
Evet. İşte Tanrıça!
Oturduğu yerden seyrediyor bütün dünyada şimdi neler olup bittiğini.
Yine neler kurguluyor acaba yukarıda?
Aşağıda yaşanmasını arzu ettiği yeni senaryoları mı?
Yaşatabileceklerinin hiçbiri yeni değil oysa,
Hepsi alışıldık bildik senaryolar işte.
Ancak yeni uyananlar
Tv. sini yeni açanlar için şaşırtıcı olabilecek,
Meraklandıracak;
Heyecanlandırıp, dertlendirecek nedenler,
Nedensellikleri içeren
Her biri tek tek olmasa bile bazısının,
Benim de başıma gelebileceğini bildiğim;
Bundan ne bir mutsuzluk
Ne de bir coşku taşımadığım olaylar.
Artık biliyorum ki her an her şey olasıdır,
Vardır, mümkündür
Ama olmaz.
Hiç olmaz da değil olmayabilir sadece ve olabilir de.
Neyin neden olduğu konusunda varlığın amaçlarına geri dönüp
Tahminde bulunabiliriz ancak bu gerçek mi?
Bunu da ne yazık ki bilemiyoruz.
Ve işte yine bildiğimizi sandığımız her şey
Aslında hiçbir şey bilmediğimizi bilmekten ibaret.
Başıma gelenlerle başkalarının başına gelenler arasında
Hiç fark gözetemiyorum ki.
Bu durumda sevinç ve üzüntü hepimizin başucunda.
Hayatta hiç üzülmemiş insan olmadığı gibi
Hep sorunlarla karşılaşmış insan da pek yok çünkü.
Durmadan birinin bir diğerinin yerini aldığı
Köşe kapmaca oyunu oynar gibi
Sıçrayıp duruyoruz o köşeden bu köşeye
Bir zenginlik bir mutluluk,
Bir hastalık bir savaş,
Bir sevinç bir keder.
Hep ortada kalanların mutsuz olduğunu kurgulamışızdır.
Oysa ortada durma anı insanı birazcıkta olsa
Rahatlatır bu yer değiştirme oyununda.
Yarışın kozlarını elinde tuttuğu sezgisiyle
Güç toplatan bir pozisyondur.
Köşeleri kapmışlardaysa heyecan ve keyif
Çoktan yitmiş ve yeni duygusu,
‘Yerini kaybetme korkusu’
Kaygılandırmaya başlamıştır doğrusu
Bu köşe kapmacada.
Henüz hiç kaybetmemiş insanın ise
Dehşetli bir yaşam tedirginliği olabileceğini düşünmeyiz.
Ama işte bu büyük bir olasılık.
Çünkü o orta noktadaki soluklanma sahasına
Tekrar tekrar dönmemiştir ve şanslı sanırız onları
Ki bu stresli oyunun zevke dönüşebileceğinin
Ancak kaybetmeyi tadarak farkına varıldığının
Onlar farkına varmamıştır.. ve henüz..
Varamamış şanssızlardır aslında.
Kaybetme korkusu içindedir ve
Çook kolay yönlendirilir varlık tarafından.
Nasıl yönlendirilmiş olabileceğini düşünüyorum da,
Durmadan korkuyu duyuran bu amaçlılığı
Pekte benimseyemeyeceğim doğrusu.
“ Kork! Korkmalısın!
Çünkü benim amacım Seni korkutmak! ”
Diyen bir zihniyetin emrinde hizmet ediyor olmak
Fazlasıyla korkunç görünüyor bana da.
Böyle olmadığını,
Hiç de böyle korkular taşımadığını
Ve durumundan gayet memnun,
Refah içinde yaşamını sürdürdüğünü;
Bunu bir gurur aracı yapmaksızın,
Sıradan bir duruş olduğunu belirtebilecek;
Yalnızca burada benim düşündüklerime karşı olarak bile olsa,
Kendi memnuniyetini dile getirebilecek
Bir kişi çıkar mı merak ediyorum bu söylemden sonra..
Eğer çıkacak olursa bilmeliler ki, onlar,
‘ Dünyanın En Şanslı Yaratıkları ’!
İşte özgürlük burada:
Gerçekten de korku taşımamak gerçek bir varlık oluştur.
Kayıt Tarihi : 4.7.2009 21:35:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Habibe Merih Atalay](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/07/04/siir-in-bulusma-noktasi-05.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!