Şiir Şiiri - Hüseyin Erdinc

Hüseyin Erdinc
108

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Şiir

Şiir

Bir sabah uyandım,
gökyüzü yanık bir menekşe gibi çırpınıyordu ufukta.
Sokak lambalarının ışığı hâlâ solgun bir mum gibi yanıyordu,
ve rüzgâr, geceden kalma bir sır taşıyordu pencereme.

O sır,
belki bir annenin duasıydı,
belki bir çocuğun içten içe kurduğu düş,
belki de bir işçinin gün doğmadan başlayan telaşıydı.

Ben dinledim…
Duvardaki çatlaklarda bile bir ses vardı.
Taşların dili ağır,
kaldırımların hafızası derindi.
Her taş,
üzerinden geçen yüzlerin gölgesini taşırdı.

Şehir sessizdi.
Ama o sessizlikte bir uğultu vardı:
ekmek kuyruğunda bekleyen sabır,
gecenin ayazında titreten açlık,
bir de aşkı arayan kalplerin çaresizliği.

Ah bu şehir!
Bir yanıyla ihtişam,
bir yanıyla çöküntü.
Bir yanıyla göğe yükselen kuleler,
bir yanıyla toprağa gömülmüş umutlar.
Her sokağında bir çelişki,
her köşesinde bir hikâye saklıydı.

Ve ben,
kaldırımlarda yürürken gördüm:
Bir kadın omzunda çocuk taşıyordu,
çocuğun gözleri henüz doğmamış sabah gibiydi.
Bir başka kadın ellerinde çamaşır kokusuyla,
bir başkası gözlerinde kocaman bir yalnızlıkla geçiyordu.

Kadınlar…
Onlar şehrin görünmeyen direkleriydi.
Bir gülüşleriyle hayatı yeniden kurar,
bir susuşlarıyla hayatı darmadağın ederlerdi.
Ama en çok da
konuşmadan konuşurlardı.

Erkekler vardı sonra:
Yorgun yüzleriyle sabaha çıkan,
ellerinde nasırla gündüzü taşıyan,
kimisi bir şarkıyla ayakta duran,
kimisi gölgesine bile sığamayan.

Ve çocuklar…
Ah o çocuklar!
Çorapları delik,
elleri kirli,
ama gözleri kocaman bir gökyüzü gibi pırıl pırıldı.
Bir taşla dünya kurar,
bir iplikle rüya örerlerdi.

Ben hepsini gördüm.
Görürken kalbim büyüdü,
ama aynı zamanda yaralandı.
Çünkü her güzelliğin içinde bir keder vardı,
ve her kederin içinde incecik bir ışık saklıydı.

Sonra baktım gökyüzüne:
Bulutlar ağır ağır yürüyordu.
Her bulutun içinde bir öykü gizliydi.
Kimi ağlayacak,
kimi güneşi saklayacak,
kimi de geceyi örtecekti.

Ve birden,
bir bakışla sarsıldım.
Gözlerinde hem acının pası vardı
hem de umudun gür ormanı.
Bir kadın sustu önümde,
ama sustuğu anda bütün kelimeler ayaklandı.

Şiirler…
Şiirler konuşmaya başladı.
Onlar ki bazen bir işçinin alnındaki terdi,
bazen bir çocuğun gülüşündeki aydınlık,
bazen de bir âşığın kalbinde çarpan sessizlikti.

Şiir,
düşenin kanadıydı.
Şiir,
suskunun sesi.
Şiir,
unutulanın hatırlanışıydı.

Ve biz şiirle yürüdük.
Caddelerin gürültüsünü ezerek,
ışıkların arasından geçerek,
gölgelere basarak ilerledik.
Her adım bir dizeydi,
her nefes bir kıta.

Ama şehir,
ah bu şehir…
Kendi ihtişamında boğulurken
aynı zamanda kendi yalanını büyütüyordu.

Bir köşede kahkahalar vardı,
ama o kahkahaların gölgesinde gözyaşı saklıydı.
Bir sokakta şarkılar vardı,
ama o şarkıların içinde yalnızlık gizliydi.
Bir evde ışıklar yanıyordu,
ama o ışıkların ardında çürüyen sevgiler vardı.

Ve fark ettim:
Sokaklarda dolaşan bir şey vardı.
Bir hayalet gibi,
bir gölge gibi,
ama herkese dokunan bir soğukluk.

Evet…
Yalan aşklar kol geziyordu sokakta,
ve kadın sustu,
şiirler konuştu.

Hüseyin Erdinc
Kayıt Tarihi : 2.9.2025 21:21:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!