“Sus” dedi “kapat şu lanet çeneni be kadın” diye bağırdı adam.
Kadın, köşeye cenin şeklinde pusmuş, için için ağlıyordu. Saçları darma duman olmuştu, yüzü morluklar içindeydi. Yaşları yanaklarında kurumuştu ve yaşsız bir içli ağlama hakim olmuştu yüzüne.
Adam, odanın bir o tarafına, bir bu tarafına sinirli adımlarla gidip geliyor, bir yandan da küfürlerle bağırıyordu:
“Lanet olsun sana da varlığına da. Amına koyduğum orospusu, seni aldığım güne sokayım!”
İçini çekerek ağlayan kadın, duyulur duyulmaz bir sesle:
“Ben mal değilim, beni sen almadın, ben aptallık ettim.”
“Ne diyon lan sen sürtük. Sana sus dedikçe mırıldanıyon hala” diye haykırarak, köşeye pusmuş kadına doğru atak yaptı.
Bacağının birini ileriye atak yapıp, bir şeye vuracakmış gibi geriye doğru gerdi ve inanılmaz bir kuvvetle kadının suratına doğru savurdu.
Kadın tekmeyi zamanında fark edip, birden kendini geriye doğru atıp, yatar konuma geldi. Tekmesi boşa gelen adam, bir anda dengesini kaybetti. Hızla öne savurduğu ayağı boşluğa çıkınca, sarf ettiği kuvvet diğer ayağını da yerden kesti. Koca cüsseli, karanlık suratlı adam bir an kendisini havada buldu ve saniyeler sonra sırt üstü yere serildi.
Kadın olduğu yerde tekrar eski haline gelmiş, cenin pozisyonunu almıştı. Bir süre öylece içini çekerek, kafası kollarının arasında ağlamaya devam etti. Adamın yerden kalkıp yeniden saldıracağını biliyordu. Bu sefer daha şiddetli saldıracaktı, biliyordu. Bekledi, titredi, ağladı. Bütün bedenine korku hakim olmuştu. Öyle bir korkuydu ki; keşke ölebilsem diye geçiriyordu içinden. Beş dakika, beş yüz yıl gibi geçmişti sanki. Hala bir darbenin geleceği korkusuyla, bedeni yeni doğmuş bir bebeğinki gibi tir tir titriyordu. Titreme kemiklerini bile etkiliyordu sanki. Kafasını daha çok gömdü kollarına. Yüzündeki morluklar bir kat daha acımıştı. Bekledi, bekledi, bekledi.
Kollarının arasında yavaşça bir gözünü açığa çıkarıp ortalığı gözetledi. Adam hala düştüğü yerdeydi. Sanırım düşünce bayıldı diye geçirdi içinden. Biraz daha bekleyip emin olmak istedi. Sonra yavaşça bedeni çözülmeye, o müthiş titreme yerini sakinliğe bırakmaya başladı.
Son bir cesaretle ayağa kalktı. Vücudunun her yeri yaralar morluklar içindeydi.
Kalktı. Adama doğru birkaç adım atıp, gözerini fal taşı gibi açıp ona baktı. Adamın ağzı açıktı. Gözleride sanki yerinden fırlayacak gibiydi. Kadın, kafasının sağından soluna doğru süzdü.
Neden sonra kafasının altından sızan kanı gördü.
Bir anda, yılların ağırlığı parmak uçlarından akıp gitmişti. Vücudundaki yara berenin acısı bir anda kesilivermişti. İster istemez, yüzüne çocuksu bir tebessüm yerleşmişti. Vücudu yeniden titremeye, sarsılmaya başlamıştı ama bu kez korkunun titremesi değildi. Bu başkaydı.
Kayıt Tarihi : 10.10.2020 22:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!