Sanıyorum Amerika kıtasının orta bölgesinde bekar bir erkek öldüğü zaman., yakınları tarafından yeni ölmüş bir kadının cesedi mezarından çalınıp., gelinlik giydiriliyor ve süslenip-püslendikten sonra ölen bekar erkeğin yanına gömülüyormuş… Amaç., erkeğin hiç olmazsa mezarında yalnız yatmamasıymış….
Bu da bir “ölü gelinler” hikayesi… Sıkça tanıklık ettiğimiz “çocuk gelinler” gerçeğinin bir başka versiyonu…
Her ikisinin de özeti: Kadına yaşarken de rahat yok öldükten sonra da…
Çağdaş insan beyninin asla kabul edemeyeceği bu iğrenç hikaye ve acı gerçekler.., kuşkusuz cehalet ile cinsel açlık evliliğinden doğan.., adı, göbek adı ve soyadı “şiddet” olan ve genellikle erkek kimliği taşıyan doğuştan çıldırmış içgüdünün bir anlamda yaptığı ve yaşattığı terör uygulamasıdır…
Bu konuda kurbanlar elbette ki yalnızca kadınlar değil… Bireysel şiddetin kurban aldığı erkek sayısı., aynı sona yakalanmış kadın sayısından onlarca misli daha fazladır…
Ama baskı-şiddet-cinayet sebepleri ortaya döküldüğünde görüyoruz ki kadınlar., yalnızca özgürlük., eşitlik., insanca yaşamak., kul-köle değil birey olmak talepleri nedeniyle bu sona yakalanıyorlar… Talepleri erkek üstün sınıfının (!) ve otoritesinin sarsıntı geçirme ihtimalini güçlendirdiği için şiddet terörü uygulama alanının içine düşmüş oluyorlar…
Devletin bile kendisine sığınanları korumaktan aciz kaldığı., 8 Mart nedeniyle yapılan yürüyüşlere bile polis gücü vasıtasıyla şiddetle müdahale ettiği günümüzde., kadınlarımızı bu şiddet terörü belasından nasıl koruyabiliriz… Cehalet ve tabulaştırılmış yasaklar ortadan kalkmadıkça bu mümkün mü… Peki onlar (bugünkü karanlık koşullarda) nasıl ortadan kalkacak…
Bu soruya da verilecek cevap elbette var ama ne yazık ki o cevaplar., bugün için sadece ambalajı açılmamış bir umut ve dilek paketinin içinde saklı kalacak ve oradan çıkacak durumda değil…
Ama gün doğmadan neler doğar.., değil mi?
Yarında., yarınlarda ve bütün yaşamları boyunca kadınların/kadınlarımızın…, kişilikleri/kimlikleri, emekleri ve yürekleri ile bulundukları bütün alanlarda, her ortamda karşılarına insanlık adına güzelliklerin., doğrulukların çıkmasını diliyorum…
8 Mart 2016 “dünya emekçi kadınlar günü” milat olsun…
Gerçek birer emekçi olan bütün kadınların “dünya emekçi kadınlar günü” kutlu olsun…
(C.Ç)
Cevat ÇeştepeKayıt Tarihi : 7.3.2016 16:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Osmanlı İmparatorluğunun teokratik devlet yapısına sahip olması nedeniyle Osmanlı İmparatorluğunda kadın haklarının kısıtlı olduğu toplum düzeninin olduğu görülmekte olup, kadın erkek eşitliği toplumda söz konusu bile değildi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde kadın haklarında büyük oranda gerileme olmuş, kadınlar evlenme, boşanma, miras ve eğitim işlerinde pek çok haklarını kaybetmişlerdir.
Bununla birlikte köy ve kasabalarda yaşayan kadınlar, her alanda eşlerine destek oluyordu. Kurtuluş Savaşı yıllarındaysa erkeği cepheye giden Türk Kadını, çocuğunu yetiştirmiş, evinin işleriyle uğraşmış, evinin geçimini sağlamıştır. Hatta cepheye silâh ve cephane taşıyarak savaşa katılmıştır. Bu davranışı ile Türk Kadını, toplumundaki önemli yerini bir defa daha ispat etmiştir.
Kadın sorununa erkek egemen zihniyeti yaklaşımıyla kadın sorunları çözülemez.
Günün önemini belirten anlamlı bir çalışma kaleme alınmış,
emeğine sağlık,
saygılarımla.
Mesut Özbek
TÜM YORUMLAR (44)