Sustukça içimdeki yangın büyüyor
Büyüdükçe daha da yanıyorum
Yandıkça daha da susuyorum..
Bütün bu acılar ve çelişkiler ortasında
Konuşmaya mecalim yok. Affet.
Asırların yorgunluğu birikmiş üzerimde.
Sen şimdi öyle kilometrelerce uzakta
bir metropol kentinde ya da tozlu yollarına
sıcak baharat kokularının sindiği
bir taşra kasabasında değil,
seni görebilmek, yâni sevdiğim,
aydınlanmak için her sabah yollarına
Pencere önünün pervasız kuşları
Arkalarında Ankara’nın simsiyah buğulu çığlığı
Ve gönül hüzün çiçekleri dermeye hazır..
Bir martının kırmızı bakışlarında,
Esmeyi unutmuş rüzgârların,
Unuttuğum uğultusu kulaklarımda..
I
Sen bilmezsin
Bilir çile yoldaşlarım
Günden güne kararan
Bir yazgıdır bağrımdaki..
Yangınsa çoktan yakmıştır yakacağını.
Kapı çalındı. Açtı kapıyı yeşil gözlü adam. Kimse yok. Yerdeki siyah gülü fark etti. Aldı gülü, ince, uzun, lacivert bir vazoya koydu. Gül bordo oldu..
“Yorgo” dedi hastalıklı bir sesle mavi gölü kadın.
“Kim geldi? ”
“Kimse gelmedi Nora. Uyumaya devam et.”
“Uyursam gidersin.. Gidecek misin? Gitme Yorgo..
Gitmeyeceksin değil mi? ”
Yolculuğumuzun sağında deli gibi akıyor Kızılırmak. Dağlar, taşlar sesini yankılıyor içimde. Nereye baksam…
Yok sevdiceğim, özlem değil benimkisi. Benimki sürrealist bir çalışma. Gözlerimle çiziyorum suretini; önce semaya, sonra toprağa, sonra yoldaşımız Kızılırmak’a, sonra bitmek tükenmez yollara…
İçimde dibini bir türlü getiremediğim yüksek bir derinlik var. Uzaklardan geliyor sesin. Hiç ulaşamayacakmışım gibi..
Yazmamı istemişsin.. Nereden bilebilirsin ki kalemin, elimde, pusuya yatmış bir kobra gibi durduğunu.. Korkuyorum diyemem, utanırım. Seni ifade edebilmek, seni tanımlayabilmek sandığın kadar kolay değil.. Tarihin ufacık ayrıntılarında gizlisin sen. Her köşeye, bütün zamanlara sinmiş kül rengi kokun.. Seni söküp atmak için, insanlığı sil baştan yazmak bile yetersiz kalır..
“Beni düşünme” diyorsun ama bu gerçekten mümkün değil.. Düşüncelerimin odak noktası olmadığın zamanlarda bile varsın sen bir yerlerde, hem de inkar sınırlarımı çemberin sıfır noktasına getiren bir güçle.. Varsın.. Ve ben adeta senin gözlerinle bakıyorum dünyaya.. Ve seni bir mihenk taşı gibi taşıyorum yüreğimin en çıplak arazisinde..
İnkâr,
Tüm acıların dermanıdır.
İnkâr,
Acıların en büyüğüdür.
Yılan gibidir, senin anlayacağın.
***
insanlar değiştiğimi, eski ‘ben’i özlediklerini söylüyorlar.. bense eskiye dair hiçbir şeyi özleyemeyecek kadar çok yıprandım ‘eski’de..
bir ajanın polisten kaçarken değiştirdiği kimlik gibi değiştirdim kendimi,
içimdeki polisten kaçarken..
ama o ajan maskesini çıkardığında nasıl kendisi olabiliyorsa ben de maskemi çıkarıp attığım anlarda ‘ben’ olabiliyorum..
özüm aynı öz..
Kederim
bir kovaya sığmaz ki
yalnızlığımın kuyusundan
çekip alayım hemen.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!