Çıkardım paslı kılıcımı
bayrak açtım
ve batır alnımla
safına geçtim savaşçıların
şeytanı ürkütecek bir yüreğim var artık
üstelik öfkeliyim
Eski bir söz gibi anılmak
cildi çürük kitaplarda
hecelenmek ihtiyari sohbetlerde
anlamaz çocuklar eski dilin iniltisini
belki yürekleri atmıyordur henüz
kim bilir?
Geçtik mevsimleri
sarışın yapraklarla
düğmeleri sıkı paltoyla
yağmurla
ve güneşle...
peyderpey sürüldü önümüze
Deli/kanlı bir ıslık bırakıyorum
sabahın en toy yerine
çarşılar damarlarını saklıyor
ıslığımın kışkırtan tonundan
korku
göz kapaklarını kapatıyor
Kendimi savunacak
bir yanım vardı benim
tanımını yapmadım henüz / çünkü
kimse yoklamadı karanlığın
yani gecenin ağzını
ağızlarım doluydu
Güneşi kıskandıracak
iri elleri nasırlı olurdu
üretken halkının
yarıktır ayakları upuzun
bastıkça katı toprağa eriten
bu kavga
SAVAŞ VE UÇURTMA
Yeryüzünün
Yürekli savaşan çocuklarına
Serçeler çadır örüyor kanatlarıyla
saçlarımızın dibindeki yanan tenimize
sokuluyor böylece
hafif bir serinlik
akşama varmadan
ufacık kanatlarıyla
Adam çok tuhaf biri
mutluluklar saklıyor boyuna birilerine
avuçlarında
deniz rüzgarı
gül kokusu. sonra
bakıp bahçe duvarlarının arkasından şehre
Yaşamayı öğretir mezarlar
kocasını kaybeden kadının
kavi yüreği
kulun ölümü kendi sessizliğinde
sapanla devrilen toprak
rüzgara karşı yeşeren tohum...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!