Yüreğini kilitleme suskun yanlızlıklara
Bırak dökülsün boynuna saçların sebebsiz yere
Bak ellerimde tutuyorum hayallerini
Bir bilsen nasıl şefkatlıyım onlara
Seni sevmiyorum sadece
Sevdiğin herşeyi seviyorum
Yüzlerce yüz gördüm yokluğunda
Birtek senin yüzün yoktu yanlızlığımda
Dostlarla konuştuk uzun uzun
Adınla başlayan sohbetlerde
Seni soruyolardı
Kör bir karanlığı baçaklar gibi...
Öptüm resimlerini saatlar boyu
Gözlerimde nehirlerle
Yoktun
Yoksuldum
Kendi varlığıma mülteciydim
Yaşı(yordum) geleceğini umarak
Başka tenleri başka dokunuşları umursamadan
Gidince sen üşüdü bir kaç hayat
Ayrılığın o soğuk ayazında
Oysa...
Duracaktı yerli yerinde herşey
Ne ben mektuplarını bekleyecektim
Nede sen hüznünü bırakacaktın
Orta yerine hayatımın
Şimdi uzaksın kalbin ve ellerinde
hatta gülmek ve sevmekte...
Gelip katran karası gözlerinle yaş döküyorsun
Herşey için geç olmamış gibi
Dünyam eskisi gibi dönüyormuş gibi...
Kirli bir dünyada temiz yüzler aradım
herkes kendi kaderini yaşıyorken
ben kalbimi sana adadım
Uzaktayken, özlüyorum seni
Yabındaykende gururuma yeniliyorum...
Ortalık, yas evine dönüyor
Az ötede biri ağıt yakıyor
Yitik sevdamıza
SONRA
En koyusundan acılar biriktiriyorum
hüznünüme katık yapmak için.
Sen şimdi git
Yarım kalmasın düşlerin
Ben seni yine düşlerim
Hüzünlü olur bu çağlarda bahar.
Belki yine yağmur yağar...
Gökkuşağında seni izlerim
Şimdi oralarda olmak vardı
Bir derviş misali yollara düşmek
İmzasız bir mektup gibi dolaşmak vardı Anadolu ‘yu
Tutunup bir kuşun kanadına bulutlarda yüzmek
Gece karınlığında aya ve yıldızlara konuk olmak
İnip sonra aşağı mücehverlerini boynuna takan
Hadi kutla zaferini
Sana uzak diyarların masallarını anlatamadım
Ne Mem u Zini nede xece u siyabendi biliyorsun.
Oysa
Duracaktı yerli yerinde herşey
Bilinmezlere götüröyor yüreklerimiz bizi
Solumak için biraz daha aynı havayı
Olmadık bahaneler türetiyoruz
Sonra
Derin ve koyu bir yabancılık yerleşiyor aramıza
Yolların ayırdığı yolların savurduğu zamanlarda
Bir şey yap öyle olur olmaz bir laf söyle mesela
Ya da kalk şu karanlığı çığlıklara böl
Ya bir şey yap ya da bir şey ol
Ne bileyim işte
Bir türküye ses ol
Bir şiire mısra
Ey ölü ruhlar içinde gömen toprak
O yoksa eğer beni de içine al
Daha kaç insanı eksik lisanlı bir düş kondu ya sığdıracaksın aşk
Utanç taneleri düşer yüzümden ellerine
Affet bir düş kovuğu sayarım gayri hayallerimi
Üzmüşüm üzülmüşsün
Nilay gizli sevdam,
Çıplak ruhumu titreten kadın,
Öyle uzaksın ki bana
Yazgısızım benim
Bu kente ölüm çökerdi
sen susutuğun zaman
Aramızda hüzünle sınanmış bir itaatkarlık vardı.
Sen yolunu kaybetmiş bir derviştin
Ben ise yol üstündeki herhangi bir han.
Saçlarını tarama sevdiğim gül kokusu sardı dört yanımı
Herkesin uzağında o soğuk bozkırda
Kendini üzüp çekip gitmişsin sessizce
Nasıl bir duygu ki bu
Hem hüzünlü hem sevgi dolu
Kan kızılı şerbetler tadında
Dağınıkken saçları güneşin
Bendim avuçlarına yıldızları bırakan
Gölgeler oynaşırken sokaklarda
Bir mum alevi gibi titreyip durdum şehla bakışlarında
Bir ülke kanarken parmak uçlarımda
Bendim Filistinli çocuklar gibi intifada
Aşk küskünü bir mevsim devşirdim bakışlarından
Artık hiç bir terzi dikemez kalp yaralarımı
Penceremde kanat çırparken serçeler
Sendin kapımızın önünden geçen
Bende geçti kapınızdan ey yar
Güneşi sararken karanlıklar
Aralık bırakılmış bir kapı gibiydi kasım
Ansızın geçmiştin eşiği
Yüzüne doldurdum gülüşlerimizi
Utansın diye suretinden aşk
Ki sen saçlarını gözlerime düşürdükce
Bir ölüm bilmem kaç bin hayat oluyordu yaşamak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!