Bir uçurum kenarından, son serenatım bu sana,
Tutunmaya ihtiyacım yok, sonsuz ölümden başkasına,
Kulağımda bir keman sesi,
Engel olamıyorum ağır ağır çalmasına.
Yokluğunun notalarında durdum.
Bekledim, seyrettim sessizce.
Ve seni,
Varlığın ezgilerine yordum.
Özlediğim günlerce.
Derin bir nefes aldım,
Soğukla sıcak arası,
Yaşamak,
Sonbahar kışa benzerken,
Ve seni sevmek her nefeste.
Hissetmek rüzgarı tenimde,
Yürümeyen adamların topuk sesleri,
Yağmurlu günler ve kuru camlar.
Sonra dostlarım vardı,
Hatırladım tekrar.
Uzaklara gittim sonra geldim.
Midem bulanıyor son adımından beri,
Nefes bile almak gelmiyor içimden.
Ne su, ne de ekmek,
Kusmak istiyorum hayatımı ciğerlerimden.
Uyumak, uyumak ve gitmek istiyorum.
Öylesine özledim ki dikensiz ağaçları,
Çirkinlikler uyandırır beni sabahları.
Tutunuyorum inancımın son damlasına,
Fakat parmaklarıma basıyor bu dünyanın kabusları.
Biziz bu kahverengi duvarların kader mahkumları,
Sen, bir yolda,
Hanımeli çicekleri kokusuyla,
Durmaksızın yürüyen sonsuz ışık.
Seni görmek,
Bir çift fani gözle mümkün değil.
Gözler endamına takılır,
Bağıra çağıra sevdim, gidiyorum,
Metre metre yaşadım seni.
Esip gürledi içimdeki,
Şüphelerimi uyandırana dek.
Şah olmuşum yanlış tahtada,
Yenilmiş bitmişim,
Ah çocuk sen yorulmuşsun,
Bir çöp konteyneri üstüne oturmuşsun,
Göz göze gelmişiz seninle,
Cebinden bir muz çıkartmış, yerine vicdanımı koymuşsun.
Bakmaya utanmışım gözlerine.
Uzaktan geçmişim dönerken.
Önceleri kolları ateşten bir tahtırevandı gönül .
Öyle olduğu yerde dururdu da,
Kimsecikler cesaret edemezdi dokunmaya.
Şimdi sırf sen gel diye söndürdüm ateşlerimi,
Hafızamı kaybettirecek acılarla, sancılarla.
Alıp götür beni ahu gözlüm gönül tahtına,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!