SEYAHAT ŞİİRLERİ

SEYAHAT ŞİİRLERİ

Tarık Torun

Ürperir duyguların içinden destan gelir
Canlanır gözlerinde hamasetli an gelir

Duyulur mehter sesi Mohaç'ta meydan gelir
Tarihe şan vererek muhteşem sultan gelir

Demirden dağ delerek üç tuğlu hakan gelir
..

Devamını Oku
Adnan Deniz

Ramazan ayının ulvi havası şehrimizin üzerine çöker, adeta bu havayı teneffüs eder, içimize çekerdik. Komşular arası yardımlaşmanın ve dolayısıyla yakınlaşmanın o büyük hazzını şah damarımızda hissederdik. Bayram Çocukları gibi, bayramın gelmesini, el öpmeyi, şeker toplamayı bayram gelmeden hayal eder, bayram günlerini coşkuyla eda ederdik.
Arife günü yapılan bayram hazırlıkları bizim için ayrı bir heyecandı. Özellikle lokma tatlısına çok sever, son orucumu bir an önce açarak lokma tatlısını afiyetle yemeği beklemeye bayılırdım. Komşuların ellerinde yapılan tatlı sinileri sıra sıra fırınların yollarını tutarlar, bir an önce hazırlıkların bitirilmesi telaşıyla evlere dönülürdü. Bayram kıyafetlerini bir sır gibi saklayan biz çocuklar. Bayramda kıyafetimizin beğenilme hayaliyle sabahları zor ederdik. Evlerin önüne yakılmış ateşlerin üzerinde kızartılan börek kokuları mahalleyi sarar, biz çocuklar bütün heyecanımızla ellerimizde tepsilerle komşu komşu börek dağıtmaya çıkardık.
Ayrı bir önemi vardı bayramların. Arife günü anne babalarımız ellerimizden tutarak, aile kabristanına gider yakınlarımıza dualar ederdik. Bu biz çocuklar için çok önemli bir ziyaret biçimi idi. İlk defa ölümün varlığını ve sevdiklerimizle öbür dünyada beraber olacağımızı bu ziyaretlerde öğrenirdik. Kabristanda yakınlarımızın manevi olarak bayramını kutlar ve anne babamızın pek de idrak edemediğimiz gözyaşları içerisinde evimize dönerdik. Bizim için onların manevi varlığı her zaman arkamızda hiç bitmeyen bir güç ve kalkan olarak kalırdı.
Bayramın ilk günü öncelikle aile büyüklerimizin ellerini öper, bin bir sevinç ve heyecanla koşar eğlenirdik. Daha sonra yakın akrabaları bir bir gezerek ellerini öper, onların hayır dualarını alırdık. Onların vermiş olduğu harçlıkları elimizde hiç eksik olmayan naylon poşetlere koyardık. Komşu ziyaretleri bir başka olur, başımızı okşayan bize değer veren insanlara minnet ve gıpta ile bakardık.
Biz büyükleri saymayı ve küçükleri sevmeyi hep bayramlarda öğrendik. Yardımlaşmayı, birbirine değer vermeyi, sevip sevilmeyi, aile bağlarının nasıl birbiriyle kenetleştiğini bayramlarda idrak ettik. Yine geçmişimizin ne denli önemli olduğunu bizim belli bir seviyeye gelmemizde kabristanda yatan yakınlarımızın ne denli katkısı olduğunu ve kutsal değerlere saygı duymayı yine bayramlarda öğrendik.
Şimdi yine Arifeler, bayramlar ve bayram çocukları var. Yine aileler var. Ancak kavramlar ve anlayışlar bize çok yabancı geliyor. Çocuklarımız bayram tatillerini kendilerine bir seyahat fırsatı olarak algılıyorlar. Anne babalar artık gezi planlarını bayramlara göre yapıyorlar. Çocuklar bayram tatilini internernet kâffelerde oyun oynayarak geçiriyorlar. Yaşlı ve yalnız başına yaşayıpta beni bir arayan soran olur mu diyen komşuların kapılarını hiç çalan kalmadı. Eski bayram heyecanlarını çocukların gözlerinde görmek mümkün değil artık. Mezarlıklar dua bekleyen yüzlerce yakınlarımızla dolu.
Komşu ziyaretleri en asgari düzeye indirilmiş durumda. Yardımlaşmalar dahi belli bir geleneğin zoraki yaşayışı misali yapılabiliyor. Birşeyler kaybolmuş bizlerden, sanki bir şeyleri eksik yaşıyor gibiyiz. O tatlı heyecanlara ve o eski saygı ve sevgi çerçevesi içerisinde yaşanan bayramları hep arıyor gözlerimiz. Ama ümitsiz miyiz? Asla… bir gün yeniden bayramın o güzelliklerini huşu içerisinde yaşayacağımıza inancımız sonsuzdur. Değişmeleri anlıyor ve saygı ile karşılıyorum. Ama lütfen her yeni güzelliğin eski güzelliklerle birlikte yaşaması için çalışalım.
..

Devamını Oku
İsmet Zeren

Gemi hızla yol almaya devam ediyor. Ufuktaki bulutlar bazen kararıyor. Hiçbir şey göremiyorsunuz. Martılar yunuslar kayboluyor. Ama bazı sabahlar masmavi bir gökyüzü size merhaba diyor.

O zaman içinize hiç kimsenin bilmediği, sadece size ait, size özel çok gizli bir sevinç doluyor. O zaman dün iyi akşamlar bile demek istemediğiniz, tayfaları, maçoları öpesiniz geliyor. Denizde ki yakamozları seyrederken dudaklarınızdan çocukluğunuzdan kalma eski bir okul şarkısının nağmeleri dökülüyor.

Bu güzel günün verdiği sevinç, anıların tazelenmesi ile tam hüzne dönüşecekken, zihniniz usat bir manevra ile kamaranızda değil de büyük salonda kahvaltı yapmanın ne kadar harika bir fikir olacağını gündeme getiriyor.

Gemi hızla yol almaya devam ediyor. Bu bindiğiniz hayat gemisi. Aslında siz yukarda ki gemiye her sabah özel bir TV kanalından bir gemi güvertesinde yapılan aerobik gösterisini izlerken mutlaka biniyorsunuzdur.
..

Devamını Oku
Bayram Eser

“dümdüz boş asfalt yol değildir ki hayat
yürürsün taşa takılsa da ayağın
çok zorlu sürecekse de bu seyahat
değerlerin var sevgini adadığın

tam sana uygun birini bulacaksın
ona hayat yoldaşlığı yapacaksın
..

Devamını Oku
İsa Yazıcı

'Seyahat Portreleri'
Adlı dört
Ciltlik eserinilinin
Birincisi yayılınlandığında,
Heinrich Heine,
Usta bir
Nesir yazanıları kadar,
..

Devamını Oku
İsa Yazıcı

Avukatılınlık mesleğini
Bırakınılanan Montesquieu,
Bütün zamanını
Yazanılarlığa harcanılamıştır.
'Lettres Persanes'
İran mektupları
Adlı eserilinde,
..

Devamını Oku
Murat Demirci

Yaşım almış başını gidiyor ben direniyorum, hiç büyümedim aslında, gözümü korkutuyordu benden önce büyüyenler, çocuk kalmak işime geliyordu, en çok 28 yaşımda uçurtma uçurdum, bütün yaz rüzgar kovladım, dolaşmadığım gezmediğim tepe kalmadı. Birde birini severken onun yardımını istemedim, hatta bilmese daha iyi olurdu. En çok bildiklerinde canım yandı, bilmedikleri zamanlarda sesiz sakin, huzur içinde seviyordum. Hiç kimseye benzemeye çalışmadım, ben böyle iyiydim, herkes sadece kendi çocuklarını seviyordu, ben bütün çocuklar için canımı veriyordum. Çiçekçilikte yaptım, kurşunda attım, oruçta tutum birkaç tane, bir kaç kez namaz kıldım, çokça günah işledim, bana sorarsan hepsi helaldi. Yalan söyledim, hem de öyle üstü kapalı sudan sabundan yalanlar değil, gözünün içine baka baka, yalanın en daniskası hem de. Sözde hürdüm, demokrasiyle yönetiliyordu ülkem, oysa doğduğum günden beri, seyahat özgülüğüm hep sınırlıydı, şöyle bir aylık bir Küba seyahatini hak ediyordum, buz gibi bir Moskova akşamında Kızılmeydan’dan geçmek, Sidney’de şuursuzca bir kadınla öpüşmek, Paris kafelerinde şiir döktürmek, sonra mesela birkaç dil bilmek, sonra hiç olmazsa bir enstrüman çalmak, sonra saçlarım keşke hiç dökülmeseydi…
Ben hep sen yokken yaşadım seni, varlığın Filistin askısıydı, ne zaman gelip sokulsan sol göğsüme, kendimi küçücük bir hücrede hissetim, penceresi bile yoktu, sen sarı bir lambaydın, düğmesi kapının dışında olan, etrafında sinekler uçuşuyordu, ben sana diyordum “onları uzak tut kendinden sinek işte” duymuyordun. Senin geleneklerin vardı, törelerin vardı yazılı metinde olmayan, senin yasaların benim cezamdı nerde ve nasıl karşılaşırsak karşılaşalım. Hep aynı suçtan yargılanıyordum, artık ceza indirimim de yoktu…
Dünyada sadece sen ve ben kalmalıydık, bir üçüncü kişi bile fazlaydı, ancak işte o zaman duyguların matematiksel çözümleri olması gerekmediğini anlata bilirdim, üstelik elma yedirmek zorunda da değildin, nasıl olsa hava anamız o işi halletmişti… Ben seninle çok modern bir toplumda, büyük bulvarlarda, uçsuz bucaksız bahçeli yalılarda yapamazdım, zaten hiç biri yoktu. Ben seni en ilkel şartlarda nasıl mutlu edebileceğimi biliyordum, sen daha üşüdüm bile demeden ateşi yakmak, acıkmana 10 saniye kala sofranı donatmak, sonra derin bir akşam serinliğinde denizi seyrederken saçarlını taramayı seviyordum, hiç taramamıştım oysa ama seviyordum. Ben senin gözlerini seviyorum, gözlerinin içindeki sessizliği, ondandı sana bakarken konuşmak işime gelmiyordur, cümlelerin arasında gözlerini kaybetmekten korkuyordum…
Ben En çok bir gece sabaha karşı apar topar uyandırılan adamları kıskandım, son 15 gündür kapı ağzında hazır tutulan çantanın unutulduğu hastane koşuşturmaları. Sonra arabanın arka koltuğuna sığmayan karnı burnunda sen, elim ayağım dolaşır bunları düşlerken. Gecedir oysa caddeler belki bomboş ve yol bitmek tükenmek bilmez, bir yandan elinden tutarken, bir yandan alnından öpmelerim, sonra hep o soru dudaklarından dökülen “gelemdik mi daha” ansızın bir hastane girişi, sedyemi yoksa tekerlekli sandalyeyle mi taşırlar sancısı tutmuş kadınları. Bahçede dolaşıp huzur içinde sigara içen öteki babalar. Alıp götürüyorlar seni arkana dönüp bakıyormusun, yanındamıyım hâlâ, iki tarafı da içeri açılan bir kapıdan giriyorsun, kapı yüzüme kapanıyor. Kalbim artık sol göğümsün altında değil, kalbim seninle gitti ya durursa, ya bir daha atmazsa. Kendimi bir sandalyeye bırakıyorum. Bekleme salonlarında kocaman bir monütör olurmuş ve içerde sancılar içerisindeki kadınların adları akarmış ekranın altından, sonra doğumlar bildirilirmiş, oğlu olanlar mavi, kızı olanlar pembe mi yazılırmış ne. Sonra iki yana açılan kapıdan şişman bir hemşire, her nedense doğum hemşirelerini hiç güzeldir diye düşünmedim, adı üstünde doğum şişman bir şeydi belki ondan. Sonra anne adımı okunurdu acaba yoksa baba mı “Murat Demirci” yerimden fırlıyorum “buyurun benim”
-Gözünüz aydın bir kızınız oldu, annede çok iyi…
Dizlerimin bağı çözülüyor dökülüyorum yere…
-Aman tanrım adam bayıldı doktorrr
..

Devamını Oku
İsa Yazıcı

Kaydettiği kadarıyla
Yolun arkasından
Haber veren.
Geçtiği yerler
Birtakımdan edindiği
Sonrasına yanıt veren.
Başladığı ilkten
..

Devamını Oku
Emir Saltat

Ben tırnaklarımı yemem aslında,
Ellerinden arta kalanı kemiriyorum hala ellerimden.
Ben kafayı henüz yemedim aslında,
Senden geriye kalanı kemiriyor aklımdan,benden arta kalan.
Bir kitap ayracısın sen,
Belki Musa'nın asası,
Belki biraz Berlin duvarısın sen,
..

Devamını Oku
Sedat Kocabey

Yine hüzünlüyüm yine çileli
Hep böyle dolaştım ettim seyahat
Gülmedim kendimi bildim bileli
Yorgun değil ama yalnızım hayat

Her mevsim gönlümü nadasta tuttum
Ha bu gün ha yarın diye avuttum
..

Devamını Oku
Mustafa Atakan

Düşünüyorum yağmurdan sonra gelen huzuru
Hissediyorum yaprağın üzerinde ki süzülen suyu.
Bazen bir felaket, bazen bir ekmek
Bazen de sadece seyahat etmek.

Delinir toprak, çatırdar dallar
Kırılır çiçekler, gökyüzü ağlar.
..

Devamını Oku
Erdal Söylemez

Ne aşık ne akıllı ne efendiyim
Ben hergün bayramı yaşayan biriyim
Felek benden gün çalıyor ben neyim
Deliyim dünya kahrımı çekeceksin


Ben davetsiz misafirinim bilirsin
..

Devamını Oku
Ercan Gündüz

Dumanı pek görülmez renksizdir göze batmaz
Kaymağını tatsan da kaynağını anlatmaz
Bir düştümü kalbine başkayı da aratmaz
Aşk denilen bir meçhul alevsiz bir kordur o

Sorma sakın cahile sevmeyene o bilmez
Alimin ilmi dahi anlatmaya pek yetmez
..

Devamını Oku
Fatma Avan Özdemir

aldım kalemi yine elime
nedense yazamaz tek bir kelime
kalemimde mi var bir tembellik?
dışarı çıkmak için oynaşıp duran,
düşüncelerimde mi var bir kahpelik?
yoksa denizlerimi dalgalandıran,
ilham perimde mi var bir isteksizlik?
..

Devamını Oku
Şirkan Hatay

Ağlayarak başladığımız bir serüvenmiş ömür!
Başı çocuklu, ortası gençlik, sonuysa memat!
Biriktirdiğin neyin varsa gel de birisini götür!
Beşikten mezara kadarki yolculukmuş hayat!

Nerden geldik, nereye diyoruz sorusuymuş ömür!
Yaşamın sırrını bugüne kim çözebilmişki heyhat!
..

Devamını Oku
Sefer Kurt

Günler gelip geçsin deme
Unutma ki dostum fanidir hayat
Her geçen saniye ömürdendir
Unutma ki dostum fanidir hayat

Ne ekersen o gelir seninle
Çok değer vermelisin geçen günlerine
..

Devamını Oku
Baba Emin

Karanlık dünyasında aydın insan,
Sevgiyi yumak yapmış güzel insan,
Görenlerden daha iyi gören fedakar insan,
Hayatın değerini bilmeyenlere örnek insan.

Bilinmeyen alemde seyahat eden yolcu,
Söylediğinde de gerçeği söyleyen mutlu oyuncu,
..

Devamını Oku
Rıdvan Cankiç

Ona ters cevap vermek öyle hoşuma gidiyor ki
Onu kızdırmak, kızınca yüzündeki çizgilerin her halini görmek
Öyle büyük mutluluk ki.
Çünkü onun mutlu olduğu her anı ezberledim.
Mutlu olduğu zaman yüzündeki tüm çizgilerin yolunu biliyorum.
Yüzü bir harita olmuş olsaydı,
Ben de yüzünde seyahat eden bir gezgin.
..

Devamını Oku
Aytekin Orhan

Evin kapısına geldiğinde kapının tokmağına asılı kâğıdı gördü. Anahtar ev sahibindedir diye yazıyordu. Başından aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Dün gece gördüğü rüyanın gerçeğini şuan yaşıyordu. Aklından geriye dönmek geçti ama Sevda Elvan’ın şehre dün geldiğini ve onu heyecanla beklediğini söylemişti. Ev sahibinin evine doğru yürüyüp kapısını çaldı. Ev sahibi kapıyı açtığında; Elvan hanımın misafiri sizsiniz değil mi sorusuna sadece evet diyebildi. Buyurun anahtarınız diyerek başka kelime etmeden kapıyı kapattı. Ev sahibine Elvan Hanım nerede acaba diye soramamıştı bile…

Elinde anahtarı evin kapısına doğru yürüyüp, kapıyı açıp içeriye girdi. Evin içinde sağa sola bakındı boştu. Yatak odasına baktığında yerde duran seyahat çantalarını fark etti. Şimdi biraz daha rahatlamıştı. Elvan gelmişti. Salona doğru geçti. Salonun ortasında sehpanın üzerindeki küçük not kâğıdını gördü. Rüyasını yaşıyordu. İçinden lütfen rüya gerçek olmasın diye geçirip, kâğıdı alıp okudu. Not kâğıdında;
(Canımın delisi ben geldim. Kısa süreliğine dışarıya çıkmam gerekiyordu. Sen otur keyfine bak geleceğim. Özledim seni) yazıyordu.

Mutfak tezgâhına doğru yürüdü. Kendisine bir kahve hazırlayıp salonda daha önceden geldiklerinde oturduğu koltuğuna geçip oturdu. Camdan dışarıyı izliyor, elinde kahvesi ve birde sigarasını yakmıştı. Düşünüyordu. İçinde garip duygular birbirine geçmiş savaş veriyordu. Şuan Elvan kapıyı çalsa, kapıyı açtığında ne diyecekti. Saatler geçiyordu. Taner kahvesini bitirmiş peş peşe sigara içiyordu. Bir ara kalkıp buzdolabına bakıp içecek bir şeyler aradı ama sadece su vardı. Koltuğa tekrar geçip beklemeye koyuldu. Eve geleli uzunca zaman olmuştu ve Elvan hala ortalıkta yoktu. Eve geldiğinde karnı aç olabilir diye düşündü ama evde yemek yapacak malzemeler yoktu. Aklından Elvan geldiğinde telefonla dışarıdan bir şeyler sipariş ederiz diye geçirdi. Koltukta oturmaktan sıkılmış, salondaki kanepeye uzanmıştı. Boş gözlerle, hiçbir şey düşünmeden boş gözlerle tavana bakıyordu. Aradan ne kadar zaman geçtiğinden habersiz kanepede uyuyup kalmıştı.

..

Devamını Oku
Tacettin Fidan

İçten bitkin daldım canım yatağa
Dinlen dedim yorgun argın bacağa
Varmış başka bir seyahat kafaya
Gayret tepe el kol işin bitmiştir
Düşünceler burdan uzak gitmiştir
Sevgi dolu bir zilhicce var sana
Bezgin gözler hep apaçık bak anla
..

Devamını Oku