Güçlüğe gelemiyoruz, keyfimiz var;
Hep seyahat üstüne seyehat.
Bütün müslümanlığımız, işte bu kadar,
Anadan doğma rahatız, rahat.
Bu dünya fani, ey sesimizi duyanlar;
Kurtuluşa erer, islama uyanlar.
..
Toprağın buharı burunlarını sıvayan birkaç ah u enin sırtları çimene, ruhları don-koynek kalmışçasına yayılırlar, yamaca. Onlar gönüllerini kirlenmiş esvap gibi yıkayıp çalı çırpı üzerine asmışlar, güneşin haznedarlığından ölü taklidi yaparak azami miktarda yararlanmaya çalışmaktadırlar. “Dünya yansa bir horum otu yanmayacak! ” cinsinden muhabbet sarmalının cezbesine düşmüş, yelkenlerini hayal aleminin rüzgarları ile doldurup gaipteki bilinmezleri keşfe çıkmışlar adeta. Höt! Diyen olsa her şey bozulacak ama vaziyet hiçte öyle değil. Sanki tabiat ana bu fukarayı kucağına almış, henüz vermediği meyvelerin tadından emziriyor.
En yakın medeniyet bin ışık yılı uzaklıkta buraya! Süfli düşünceler ayak parmakları arasında biriken kirleri sadece. Göz bebeklerinde karanlık gecelerin umudu olan parlak bir yıldız var, yanıp yanıp sönüyor ve bütün mesafeler eşit yakınlıktan kavrıyor ferhundeliğin iklimini. Zihinlerinde arpalanmış at torbası olmayan seyyahlar, feleğin çemberinden meccanen seyahat ediyorlar. Camın önünde durmakla canana ne kadar yakın olunabiliyorsa o kadar yakınız cümlenin içerdiği asıl manaya. Bir çiy tanesi dokunur dilimize, dişlerimizin keman çaldığı elit ayazı hatıra alırız. Değil mi; Biz hep o çetin kış günlerinde bile ümidimizi yele vermez, inadına bahara kalırız.
Yazlık düşlerimi, aklımın bir köşesindeki gardıroba istifliyorum şimdilik. İrkilip nemli bir gölgenin serinliğinden şimşek kıvılcımları ile bütünleşerek, yaşlı bir ağacın kovuğuna yangın oluyorum ben. Yanmadan, tutuşmadan kabuk gövdesinden hayat bulan yeşil budaklar, yağmur çaresizliğe çare oluyor. Göğün çatlamış damarından akan sular, olukları boğup saçaklardan inip duvarları sıvazlayarak, yerde yarım kalmış aşılamaları ikmal ediyor. Yoktan var edenin görünmez işçileri, yivleri ve setleri en ince ayrıntısına kadar yeniden motifliyorlar. Sele kapılmak, içimden gelen arzu! Gövdesi atlastan bir varlıkmışçasına, taştan taşa vurarak yekunu, bir vadinin eteklerine takılıp kalıncaya dek sürüklenerek.,
Mistik bir rüyanın, hakikatin perdesine yansıttığı gölgeler, vicahiye çevrilmeye çalışılır, uyanmaya çok yakın zamanlarda. Debelenen köhneler tavandan toprak kurusu döker, dek durmazlığa hediye olarak. Usun heybesinde feragat hissi vardır, kayda değer her ne varsa tümünden. Ve magnezyum yutmuştur tin, öksürüklerinde ormanları tutuşturacak alev kusarak, ıslanmış çamaşır gibi yumuşak tenli bir sahile serilir, çamurlara belenir. İyi pişmemiş bir çiyliğin tadı, damağın aksanını almaya çalışırken, efsunlanmış bir doğa harikasının perçeminden tuttuğunu anlar. Nihayetin son perdesi oynanacaktır belki de, ihtiyatla yaklaştığı böğürtlen, kahkahalar atarak kaybolur kulaklarında.
..
Umut dünyasında gezinen gönlüm
Bir türlü seyahat etmeye doyamıyor
Hayaller denizinde yüzen gönlüm
Bir türlü yorulmak nedir bilmiyor
Umudu aş,düşü eş olmuş kendine
Mekan yok duyguların gezindigi yerler de
..
Aşk bal tatlısı
Aşk çılgınlık rüyası
Aşk kalp ağrısı
Aşk gönül sızısı
Aşk feleğin şarkısı
Aşk dert deryası
Aşk seyahat hülyası
..
Ülkenin nitelikli insanlarını koruyarak ülkeyi savunmak, ülkeyi düzenli bilgiler dahilinde ve haricinde vatan varlığı ve bütünlüğüne öncelikli kararlar ve kararlılıkla yönetmek, ülke halkını bilgilendirmeyi de özenle ve süreklilikle sağlamak, propaganda sırtarması ile tartışma çirkefliğine vardırma arasında bir farkı anlamaya başlatacak niteliklerdir. Kaldı ki, her ülke halkıyla, değişen doğa ve dünya ülkelerinin sorunlarından doğacak durumlara hazırlıklı ve hazırlanma yeteneğine güven olmalıydı. Yurttaşlık bilincine ödev ve görevini unutmadan yaşayan ve unutturmayan halkıyla bir ülke, dayanışmaya sağlıklı, dayanmaya sağduyulu bir güçtür. Türk tarihi bu vicdan güzelliğidir!
Yüce Türk Milleti vatandaşlık bilincine görevini de, ödevini de ne unutmayı, ne unutturulmasını sevmiyor! Benim adımdır Yüce Türk Milleti, hizmette yücelik bilinmeli! Bu inanç yıkılmaz! Bu yaşam ebediliktir. Ne mutlu Türküm diyene!
Türkiye’m, dağınık hükümet örgütlenmesi ile yönetilecekse, hükümeti olmasın demeyi tercih eder ve halkın, meclisi daha iyi denetleyecek, vatandaşlığını donanacağına gücünün ve yeteneğinin olacağına güveni ve güvenliği ile: hem korurum inançla, hem bu güveni sağlarım o sağduyulu emeklerindeki özene diyecek heyecanı coşkudur. Bu vatan ve vatanın asil Türk Milleti her sorunu kendi üstlenecek yetenek ve cüret sahibidir, evrensel sorumluluklarıyla! Bir hükümet halkı makaraya alamaz!
Terör, açlığı protesto eden bir örgüt sanılıyor. İnsanlara ayrışık muameleyi protesto eden bir örgüt sanılıyor. Yazık. Bu yüzden, yani bu vahşet kusanları canlarında, yıllarında yaşadılar, yaşayacaklarını bilmeden diyemiyorum, demeyeceğim de üstelik. Bilgi yoksulluğu ile vurdum duymazlığın hakim olduğu edepsizlik nasıl da ortak çelişkenler olmuşlar el ele ve dağlarda ve isteklerde üstelik…
..
Kainata zer etmiş, hikmetleri o, Hakim
Vazifeli bulmaya, şu arzda ki her mukim!
Atalete yatarak; ”neme lazım” diyorsan,
Senden başka şu işe, olabilir elyak kim?
İnse vermiş yaratan, en mükemmel akıl’ı!
Bulsun diye kulları, maslahat’ı makul’ü.
..
BAKSANA HER YER TRAFİK..
Trafik hayatın ayrılmaz bir parçası,
Kurallara uyanlar çekmezler yası.
Trafik kazaları bir anda göz kaş arası.
Ne olur kimsenin kanamasın yarası.
..
KÜÇÜK DÜŞMEMEK İÇİN
*Oturduğunuz yere dikkat edin karşınızdaki daha yukarıda oturuyorsa oturmayın
*Konuştuğunuz insan sizden uzun boyluysa, ondan daha uzun bir arkadaşınız aracılığı ile konuşun
*Yolda birisi ile yan yana yürürken dikkat edin sakın kaldırımdan aşağıya inmeyin
*Statta, saunada daima üst sıralara oturun
*Hamamda tellağın, natır’ın önünde çömelmeyin, göbek taşına asla yatmayın
..
Bir Gezi Böyle Başladı (Bursa-Domaniç)
Tarih: 06.08.2005-08-09
Yer: Kocatepe Camii Yanı / Ankara
Saat: 07.45
..
Yaşamak dediğin birkaç seyahat birkaç anı,
Elinde tutan kim olmuş ki şimdiki zamanı,
Geriye kalan sadece öksüz bir alın yazısı,
Sev,sevdir kendini ve içinde olduğun hayatı...
Gecenin ağlayan soluğu ıslattığında yolları,
Gezginlerin simaları böler en derin uykuları,
..
Çelebi Der Ki: ''Seyahat ya Resulallah''
37 Sene önce başlamış en büyük seyahatim.
Karlı bir kış gecesi dünyaya getirmiş, beni annem.
Küçük bir dağ köyünde geçti 12 senem,
İşte o gün bu gündür, ben yollara hasretim.
..
Kendini anlamadığını; onu neyin mutlu edeceğini,içindeki boşluğu neyin dolduracağını,her sabah işe giderken aynı basamakları inip,aynı ağaçları seyredip,aynı kalkış saatlerinde,aynı yolcuların bulunduğu,tampon numarası aynı otobüslerde,aynı koltukta seyahat ettiği bir günde anladı...Acı derdi hep.Acıyı bildiği şey sanırdı.Anladı.Acının bilmediği bir yanı vardı.Onun bildikleri yaşadıkları başkaydı.Ya da acı kendini hep yenileniliyordu,değişiyordu...O hep onun içinde biliyordu kendini.Bir eksik vardı.Onu sevgiyle yokedebilirim diyordu.Onca karmaşa içinde bile hep sevdi...Sevgisine diyet istemeden sevdi...Birgün sevgi bu olmamalı diye düşündü.Bir eksik vardı.O eksik onu hep acıtıyordu.Sevgi diyet istiyordu.
''Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın? ''
..
Ayaza inat
Esinle çıktım yola
Umut koklarım pusarık havada
Hulyalar diyarındayım
Pişmanlık hegemonyasına etmem biat
Eziyetten kurtuldu ruhum, o artık azat
Kuruldum gönül tahtıma rahat
..
sigaranın dumanı tüter küllükte,
ellerim nerede, gözlerim nerede
aklım uçar, koşar gider uzaklara.
aklımla beraber gelir silüetin,
seyahat eder benimle hep yanımda.
sonra o güzel gözlerin gelir önüme,
içimde hep o alev alev sıcaklığın,
..
05 Ocak 2013 Cumartesi 10:18:48
Düşünen Düşünürlerin Düş Ürünleri ile ANADOLU İÇİN YÜRÜMEK! .
= 000.012 =
Düşünen Düşünürlerin Düş Ürünleri ile ANADOLU’DA İLERLEMEK! .
“YALNIZLIK” Adlı Romandan:
..
Karınca taşır hicranımı azami sıkletle
Çöl ummanında yetişirken duvak kaktüsleri
Sinemdeki dikenler kalbime ediyor seyahat
Bir ucu bende diğeri bedenimde
Kımıldayamaz oldu yolcu kum tanecikleri
Savrulan zerrelerde hayatım gizli bir nokta
Sona yaklaşmışlığın ramak şerbetinde
..
Duâ
İnleyen Bir Gönlün Feryadının,
Sızlayan Bir Kalbin Ahının,
Sesidir Duâ.
Dolu Bir Bardağın Boşalışının,
..
Buğulu bir Istanbul sabahında;
Kayboluyordu kadın,
Kayboluyordu sesi.
Geride bir çift söz;
Bir seyahat kartı;
Bir de gözyaşı boşanıyordu ardından...
..
Ayın gecesi ile buluştuğu bir gecede yıldızlar tanıklık eder iken ay’ın gece ile buluşmasına benimde sensizliğe olan tek tanığım dört duvardı.
Dört duvar her gün her dakika her saniye şahit oluyordu sensizliğime hatta sensizliğimden bana acıyıp yıkılacaktı hasretinin ağır basmasıyla.
Çünkü taşıyıcı kolanlar taşıyamıyordu hasretini bana yüklendi bu yüzden tüm hasretin yükler binince üst üste en üstüne de özlemi koydum.
Ardından yüreğimden yeter diye bir ses duydum…
Özlem ölümden beter diye bir ses duydum.
Yanarsam aşkım tüter diye bir ses duydum
Sen duydun mu?
..
- Gel bakalım Osman arkadaş şöyle otur, yorulmuşa benziyorsun
- Sorma! karşıyaka'dan geliyorum, boş yer yoktu ayakta geldim. yahu şimdiki gençlerde de,
ne saygı kalmış ne ahlak, başlarında dikilip dursan da yer vermiyorlar...
- Hiç başka bir şey düşünmek gelmiyor demi aklına?
- Ne gibi başka bir şey?
- Mesela; otobüsteki yolcuların yarıdan fazlası yaşlı, gençler yaşlılara yer verirlerse, ömürleri boyunca hiç koltukta seyahat etme şansları olmayacak, diye…
- Kimi uyuma numarası yapıyor, kimi hiç oralı olmuyor, kimi hep dışarıya bakıyor...
..