Milyonlarca insan kendi ülkesinin sınırlarını aşarak değişik ülkeleri görüp tanıma imkanına kavuşuyor. Bunlardan çok azı gezi anılarını yazıp okuyucularına anlatabiliyor. Okunan o anıların sahiplerine de artık yazar deniliyor. Ve çoğu genç yaşta bu imkanları zor şartlarda, büyük fedakarlıklarla elde edebilmiş… Yetmişine gelmiş biri olarak ilk defa böyle bir imkana kavuşuyorum. ‘’Dünya küçülüyor’’ diyoruz, ama bu küçük dünyada seyahat imkanlarını da zor elde edebiliyoruz. Demek ki bizim sıkıştırılma ve küçülme hızımız dünyadan daha fazla, ya da bizim cesaretimiz çok daha az ki, bize çizilen sınırları aşamıyoruz. Bunun için polis gücüne gerek yok. Ekonomik olarak günlük geçimini zor sağlayan insanların, değil sınır dışı ülkeleri gezmek çoğu zaman varoşlardan şehir merkezine bile inekte zorlanıyorlar. Dünya standartlarına göre normal yaşam sınırının altında geliri olan birisi olarak yalnız pasaport ve vize masrafları 600 euro ödmek zorunda kaldık. Bir o kadar da seyahat acentasına ödedik. Bu altı günlük bir gezi için küçümsenmeyecek bir rakam bize…
Öbür dünyaya bilet kesmeden bu dünyayı biraz daha tanımanın faturası… Civciv yumurtadan çıkarken nasıl bir dünyaya geleceğini bilebilir mi? Biz de bilmiyorduk, ne olursa olsun, nasıl olursa olsun, geziye katılmaya kararlı olduğumuzdan gezi programını bile incelemedik. Tanımadığımız yerler için seçme yapma şansımız olabilir mi? Hepiniz diyeceksiniz ki, fesbooktan araştırabilirdin. Evet fesbooktan tanışıp evlenenler kısa bir sure sonra boşanmıyorlar mı? Demek ki, sanal ile gerçek arasında farklılıklar var. Biz bu düşünceyle balıklama dalış yaptık. Bunu fena yaptık anlamında söylemiyorum. Çok şey öğrendim. Sonuçlarından memnunum. Ancak, aynı zamanda daha çok yer görebilir daha fazla bilgi ve görgü sahibi olabilirdim. Gençler bu hesabı yapmaya bilir. Ama benim fazla zamanım kalmadı ki, zamanımı bol keseden kullanayım.
İlk sorun dil bilmemek. Cebimde elektronil lügat var, ona çok zorlandığımda başvuracaktım. Ama gezdiğimiz bölgelerde Türkçe bilen çoktu ve tur şirketinin anlaştığı rehberlerimiz olacaktı. Elbette rehberler kendi bildiklerini kendi inanç ve düşüncelerine göre anlatacaklar. Bu da bilgi edinme kapasitesini azaltacaktı. Ama hiç bilgi edinememektense az edinmek tercihim oldu.
Buraya kadar okuduklarınızdan, seyahat için gerekli çabaları ben yapmışım gibi anlaşılıyor. Ne yazdım diye buraya kadar yazılanları okuyunca kendim de öyle anladım. Tembel biri olarak benden bu kadar performans beklemek yanlış olur. Her şeyi eşim ayarladı, ben sadece tur otobüsüne kadar valizleri taşıdım. Bu son satırları biraz gönülsüz yazıyorum. Yazmasam olmaz, çünkü kazara eşim de okursa bu yazılanları benimle dalga geçmeye başlar. Bana bu imkanı sağladığı için ona da teşekkür borçluyum. Turu düzenleyen ve bizi bu tura teşvik eden arkadaşlara da teşekkür ederim. Hayatımızın üstüne bir krema eklemiş olduk, onlar sayesinde… Bayramın birinci günü akşamı saat 17’de otobüsümüz hareket etti. İşte burası yalan. Benim gibi tembellerin eksik olmadığı bir toplumda, otobüsün tam saatinde hareket etmesini beklemek ham hayalden başka ne olabilir? Yarım saatlik bir gecikme ile yola koyulduk.
Sınıra kadar olan coğrafyayı çoğunluk görmüştür. Onun için anlatmayacağım. Hatta benim ilk defa EK-1 tesislerinde gördüğüm devekuşunu bile anlatmayacağım. Devekuşunun sağ bacağına ne olduysa olmuş önemli değil, krallar gibi yaşıyor işte. Bize olduğu gibi ona da bir yaşam sınırı çizilmiş. Sınırdan sonrasını da bundan sonraki günlerde anlatacağım. Kimse okumak zorunda değil, sanal alemin zenginliğinde kaybolan insanları okumayı cezbedecek kadar yeteneğim olduğunu iddia etmiyorum. Tembelliğim de bunun için kendimi zorlamaya engel… Serin sulara atlayıp yüzmeye çalışacağım. İşi olmayan seyreder.
..
Geziyorsun elleri
Dağları,bayırları
Atıyorsun, dertleri
Dalıyorsun, mutluluklara
Buluyorsun seyahat ta sıhhati
Uçuşuyor kuşlar, yüzüyor martılar
..
“Yeni Bir Başlangıç İçin Daima İmkan Sunar Yaşam; Kendi Cümlesine Uyanan İnsan! ...”
Şehrin kaldırımlarında, derin derin düşünerek yol almaktaydı. Bir bayan gördü, kaldırım boyunca dizilmiş dükkanların sırasında ve yurtiçi seyahat işinde görev almış biri idi o ve de yolcularının biletini kesmekle yükümlü olan duyarlı bir bayandı! . Ve içinden “ne güzel bir bayan” dedi, kendi kendine! . Kendini tanımış olmasından kaynaklanan bir avantajım vardı sanki ve kendi kendine dedi ki; “BU GÜZELLİĞİN PEŞİNE YARIN MUHAKKAK DÜŞERİM! ” Ve bu sayede bir farkına varmayı yaşayan adam, işimi ertelemenin, güzellik peşine düşmeyi aksatmanın, bir anlamı olamayacağını düşündü o zaman! Ve güzellik peşine düşmeyi ertelemeden, güzelliği ile dikkat çeken bayanın önünde aldı soluğu. Söylenebilecek en güzel sözün arayışına girmişti o an ve söyleyebildiği ise; “BİR GÜZELLİK KARŞISINDA KALINCA NE SÖYLEYECEĞİMİ BİLEMEM! ” diyerek, bayana hitap etti. Bayan suskun kalmayı tercih etmişti ve hiçbir itirazda bulunmadan, hiçbir şikayetçilikte bulunmadan, o adama kartvizitini verme olgunluğunu göstermişti. O adam kartviziti eline alınca; “BANA, SENİN TELEFONUN GEREKLİ! ” dedi bayana içinden! . Bayan ses çıkartmadı ve adam kendi kendime; “SENİN ÇALIŞTIĞIN SEYAHAT ACENTASININ ŞUBESİNDEN DE SANA ULAŞABİLİRİM! .” dedi ve bayanın huzurundan ayrıldı. Daha sonra yolda yürürken; “BAYANIN ÖNÜNDE ETKİLİ BİR SÖZ SÖYLEMEYİ BECEREMEDİM! ” diyerek, kendi kendisiyle konuşmaya başladı! . Düşüncesinde acizliğini, güzel sözler söyleyemeyişine odaklandı ve yine kendi kendime dedi ki; “BİR GÜZELLİK KARŞISINDA KALINCA NE SÖYLEYECEĞİMİ BİLEMEM! ” demek, bir bayan için önemsenemeyecek kadar basit bir cümle mi, dedi kendi kendine! . Bayanın sevgisini ve ilgisini üzerinde toplayamamıştı! . Payına yalnızlık düşmüştü yine! . Ve çaresizliğinde, sadece güzelliğe seyirci kalmış bir insan olmanın verdiği acılar içerisinde yalnızlığını yaşıyordu yeniden! . Bayana kendini anlatamadı, ama söylenebilecek en güzel sözü bayanın önünde söyleyebilmiş olduğuna kendimi inandırdı sanki! . Yani; “İYİ Kİ SÖYLEYEBİLECEK BİR SÖZ BULAMAMIŞIM ve ‘BİR GÜZELLİK KARŞISINDA KALINCA NE SÖYLEYECEĞİMİ BİLEMEM! ’ demenin açık ve temiz kalpliliğini gösterebilmişim, dedi kendi kendine. Yani; çaresizlik bile insana fayda sağlayabilir, demek istiyordu kendi halince, yine kendine! . Aşk; çaresizliklerde de kendini belli edendir, demek istiyordu kendine ve tesellilerle avutuyordu yüreğini ve de bir gün muhakkak sevgisini ve aşkını kendi cümleleriyle anlatan bir paragrafı yazabilme düşü ve düşüncesiyle, yarınlarını umutla karşılamaya dair kendini motive etmeye çabalıyordu! .
"Yaşamak ve Yaşatmak İçin Ne Beklersiniz; Biraz Düş ve Biraz Düşünce ile İnsan! ."
..
Seyahat Yarabbi......
Bazen İstanbuldan Kudüse
Bazen Mekkeden aşkın kabesine
Bazen Bir Dervişin Gönül Tekkesine
Sehayat yarabbi
Nefs-i emmareden Nefs-i mutmainneye
Hz. Ademden Habibullah Hz.Muhammede......
..
Beklentili zamanda kaybolan hisler...Bir sahil kenarında dalgalara teslim edilen, yağmurlu bir günde seyahat edilen arabanın camına bir buğu olarak emanet edilen, parmak ucu dokunuşlarıyla anlamlandırdığımız hisler...Gri sokak kaldırımlarında renkli düşleri terkeden soluk ifadeler...Tarısını kaybetmiş meleklerin, elindeki şarap şişesini parçalayan çığlıkları...Gözyaşlarının eskittiği sokak kaldırımları...Yağmur altında yürümeyi, rüzgarın tenimden geçmesini özledim...
..
Bir rüyadır aslında yaşadığımız hayat,
Ebedi olan yurda geçici bir seyahat.
..
Dağ Dağa Kavuşmaz ama Asker Askere Kavuşur
Atalarımızın hiçbir sözünün boş olmadığı bir kez daha kanıtlandı. Oğlum Yunus Emrenin düğünü için Darende’ye gitmek üzere Adana’dan bir araç tutuldu, gece saat 01:00 de Mersin’deki evimizden yolcuları almak üzere geldi. Gelen araç sahibini tanır gibiydim ama yolculuk telaşından kim olduğunu sormak aklıma gelmedi.
Gelin arabası olacak araçla birlikte yola çıktık, Pozantı civarlarında hafif bir kar yağmaya başladı, Kayseri’ye gelince sabah ezanı okunmuştu, merkeze yakın bir yerde bir camide mola verdik. Abdest alırkenustam nerelisin diye sordum, o daKozan’lıyım dedi. Orada Yusuf Altıntaş adlı bir Selimiye kışlasında asker arkadaşım vardı. Kışlanın hamam görevlisi yazmıştım ağlayarak gitti, sonra rahatlığı görünce bana çok dualar etti dedim, tanır mısın onu diye sorunca tanımaz mıyım birlikte bende orada askerdim dedi. Hiç yanılmamışım,sen Fehmi Gür olmalısın dedim. Kendi de beni hatırladı ve bir muhabbet başladı. Bulunduğumuz bölüğün nöbet çizelgesini hazırladığım için çoğunluğu hafızamda olsa gerek, bizimkiler Fehmiye bakıyorlar olamaz bu diyorlar Fehmi çok yıpranmış benden on yaş belki daha fazla görünüyordu, dayanamayıp sordular kardeş sana ne olduda böyle çok yıprandın. O da yıllarca kamyonla nakliye işi yaptığını ve ailevi sorunlarla bu hale geldiğini anlattı. Muhabbet devam edip gitti.
Kayseri’den sonra yollar buz tutmuş hala kar yağıyor bir çok araç yan yatmış onları görünce içimizde bir tedirginlik oluştu ama tecrübeli asker arkadaşı bir şoförün direksiyonda olması rahat bir şekilde seyahat etmemizi sağladı, dua ede ede 200 km boyunca buz pistinden farklı olmayan yolda yolu yani Gürün’e varana kadar sürdü. Gürün’den sonra fazla bir şey yoktu, gençler diğer arabada idiler onlarla buluştuk, iki araç birlikte saat 10 gibi Somuncu baba da idik.
Sonradan öğrendim, bizden gizlemişler diğer aracımız Pınarbaşı yakınlarında olduğu yerde birkaç defa dönüp yol kenarındaki direklere vurup durabilmiş, çok şükür bir şey olmamış, Somuncu babada işleri bitirip Asker arkadaşımla da resimler çekilerek Darende merkezde gerekli işler yapıldıktan sonra gelinimizi alıp Mersin’e döndük. Bir gelinle birlikte 41 yıl sonra birde asker arkadaşımla buluşturan, sağ selamet seyahat ettiren Rabbime şükürler olsun.
13 kasım 2011 Yusuf Sönmezler
..
Ölüm; bâtına istiklâl, zâhire esâret.
Hayat; rüyâda seyâhat, şeytana cesâret.
..
Babası gibi Derviş Mehmet Zilli idi; asıl künyesi
Dünyayı dolaşmaya odaklıydı; sürekli bünyesi
Medrese okudu; tezhip, hat, musiki ve nakış
Seyahat gözlüğüyle inceledi, her nazarı bakış
Resulallah’a rüyasında diyecekti, ya şefaat
..
YÜREK ARŞİVİMDE KALAN MAHDUT ZAMANLAR
Seyahat etmeyi çok sevdiğim halde görevim icabı mahdut zamanlarda seyahat etme imkanım oluyor.
Orta halli Anadolu insanıyız aslında seyahate hayat kavgasından zaman ayıramıyoruz, taki bir fırsat kapımızı çalana kadar. Ben de öyle,Oğlumun Fethiye de okuması dolayısıyla izin alıp düştüm yollara. Çeşme Fethiye arası 7 saat ortalama. Çeşme İzmir arasını ezberledim dua gibi. Eski çeşme İzmir yolu hala işlediği halde siz otobanı tercih edersiniz eminim. Altı şeritli Muhteşem bir otobanda yolculuk yapmak harika, arabanız su gibi akıyor yolda adeta. Doğayı çok sevdiğim için hep etrafı göz kamerama hapsederek seyahat ederim.Çeşme İzmir arası çoğu yeşil maki bitki örtüsü olsa da urla sınırı boyunca doyurucu yeşilliğe çam ormanlarına rastlamanız mümkündür. Ve sonra mavi mendiliyle ege denizi sizi karşılar. Doyumsuz koylar seyredersiniz ve bir ömrünüz daha olsa gezseniz ege kıyılarını.
Fazla sözü uzatmadan izmirden fethiyeye uzanalım. İzmirden aydın istikametine doğru yola koyulunca Torbalı ilçesinden tatlı bir ovaya düşersiniz yemyeşil, bitkinin en doyurucu tonlarını keşfedersiniz. Sol sağ yanınızda uzanan sıra dağların eşliğinde İncirli ova, germencik gibi harika ilçeleri köyleri seyredip geçerek incirin anayurdu aydına düşersiniz. Gerçekten aydına yolunuz düşsün girer girmez incirin o baygın kokusunu alırsınız.
Aydından Muğla istikametine devam ederken sol yanınızda sıra dağların daha fazla yükseldiğini görürsünüz, dağlar size eşlik etmeyi bırakmaz hiçbir zaman. Muhteşem, bereketli topraklardan geçersiniz hep ekmek kokan, Anadolu kokan. Yunana kök söktüren Aydın efelerinin istiklal harbinden kalan seslerini duyarsınız, Çakırcalı Efenin sesini duyarsınız içinizden, rahmet okumadan geçemezsiniz.
Çine ve Yatağan gibi güzel mütevazi ilçelerden geçerek, bakir doğayı ve tarlalarında çalışan milletin efendilerini seyrederek Muğlaya ulaşırsınız.
Ve Muğla; dağların kucağına başını yaslamış karşılar sizi. Küçük gibi görünsede Muğla dağınık yerleşim buranında gerçeği. Hoş görülü insanlarının sıcaklığı yüzünüze yansır. Muğladan ayrılırken dağ yamacındaki yoldan bakarsanız Muğla el sallar size, bekleriz diye…Yavaşça yükselen dağların arasından süzülürsünüz, doyumsuz yeşil benekli doğayı, harika taş şekilli dağları seyrederek geçersiniz ve bir dağ yamacından aşağı süzlürken işte karşınızda Gök ova...şöyle arabanız dursada siz o eşsiz ovayı seyretseniz, adına mütenasip.Sağa bakınca mavi körfez sizi karşılar, toprakla koyun koyuna sarılmış ayrılma niyeti olmayan iki sevgili gibi; toprak ve deniz. Deniz içeriye kadar sokulmuş karanın ciğerine kadar taa..Deniz başını dayamış sevgilisinin göğsüne uyuyor...Toprak daha merhametli aşk içinde çekmiş bağrına basmış denizi...Devam edersiniz ova içinde muhteşem arazi, doyumsuz bereketli topraklar, inip arabanızdan koşmak istersiniz...Ve Sonra Köyceğize doğru yola koyulursunuz ve orta rakım sıra dağlar hala siz eşlik etmektedirler ve gittikçe yükselmektedirler. Sonra köyceğize nasıl girdiğinizi anlamazsınız doğanın büyüleyici etkisinden gözünüzü alamadığınızdan. Yeşilin en güzel tonunu verimli toprakları ormanları görürsünüz ve nemin kokusunu hissedersiniz. Devam edersiniz ve maki bitkisine hakim dağların eteğinde ve güzel ilçelere rastlarsınız, ilkokul öğretmenimin bize öğrettiği ‘’ortacada evimiz’’türküsünde ismi aklımda kalan Ortacaya gelirsiniz, işte Ortaca! . Ortaca neresiydi öğretmenim? Sorusunun cevabını otuz küsür yıl sonra alıyorum ve ortaca bana hoş geldin diyor.
..
Bir ömür boyunca ne diyor, insan?
Nafile seyahat ediyor insan!
“Haydi, vakit tamam! ..” denildiği an
Bir selâ, bir ezan; gidiyor insan! ..
..
Köşeli Teselya pullu mektup, filatelik bir hatıra yanan o ateşten
Sultan Reşadın seyahat serisi gibi, sürsajsız, anlam yüklü ve yekten,
Osmanlı’nın ilk litografi tuğralı tetbeş pulunun zar inceliğinde hepten
Osmanlı evlad-ı şüheda pulunu unuttum sanma,sakladım ta yürekten
..
Zorlu bir koşudur hayat
Kimine engelli bir maraton,
Kimine seyahat
Hayatın sırrına eremedik gitti heyhat
..
Delirmeden var olabilmek Cosmos'ta
Yıldızlar arasında ışık hızıyla seyahat etmek
Geçmişten gelen silik görüntüleri
Karanlık bir odada senkronize etmek
..
Gönül sarayımın sen şehzâdesi Boyabat
Soğuk sularının bir bâdesi bile hayat
Doyum olmaz tâze ayranına lâkin heyhât
Gurbet eldeyim,yasaklandı bana seyahat
..
Aşk;
iki bacak arası bir seyahat olmuş
birbirini tanımayan ten/ler arası yolculukta..
..
HEYHAT
Karanlık dehlizlerden başlayan bir seyahat,
Kabirde son buluyor,o da karanlık heyhat.
..
İçi boş bir otobüste seyahat ediyoruz
Boş ama hüzün dolu, neşe dolu, heyecan dolu
Yıllar yılı seyahat halindeyiz ve hala yaşıyoruz
Gidiyoruz, durakların yerini bilmeden, yürüyoruz
Koşar adım ileri saatler, ve geriye gönüp bakmaksızın
Tepkisiz tüm koltuklar, ama hala üzerindeyiz
..
Reslullah s a v efendimiz sahabelerle birlikte bir kabristanın
önünden geçerken bir kabirdeki inleme sesini duyunca
bir ağaçtan yeşil bir dal koparıp inleme sesi gelen kabire diker
sahabeler merak edip sorarlar Resulullah s a v efendimiz kurumamış yapraklı yeşil dalın Allahı zikrettiğini o zikrin kabirdekine nur olacağını kabirdekinin azabının kalkacağını ve kabirdekinin felah bulacağını anlatır
Resulullah s a v efendimiz bu gün sahabeleriyle yine yoldalar bu sefer gönlümüze seyahat ediyorlar ufkumuza ışık nur oluyorlar ölü kalbimize iman din ehlibeyt sevgisinin fidanlarını dikerek ilahi kelimetullahın muhabbetiyle ölü gönlümüze hayat veriyorlar onun makamı mahmuda uzanan yolculuğu ne büyük rahmettir ne büyük ikramdır ki bizim gönül durağımızada teşrif ediyor ve bizi selamın en güzeliyle selamlıyor Allahın rahmeti bereketi üzerine olsun ya resulallah
..
Sanki Her Bir Yerin İçinde Varlık Ne Alemde Geçerli Her Bir Yerden Bana Doğru Gelmek İsteyeceğim Her Bir Yer İçinde Gelen Bu Güzel Duyguların İçinde Esas Duygunun Bize Doğru Sıçramaya Başladığı O Kadar Güzel Bir Havanın Nasıl Bir Yerde Ortaya Çıkacağı Düşünülecek Olursa İşte Biz Benimle Gelen Bu Duyguların Bütün Her Bir Hissiyatım İçinde Belirleyen Her Hayatın İçinde Öyle Güzel Bir Yerin İçinde Bizi Öyle Bir Yerin Ortaya Çıkaracağı Bu Hayat Bizi Öyle Yerlerin İçinde Saklanacağı Bütün Her Bir Yer Belirli Yerlerden Kendisine Farklı Duyguların Beslendiği O Kadar Güzel Yerler İçinde Bunların Varlığı Belirli Yerlerden Olmak Üzere Bu Vücudu Kamilin Bizi Sorgulamaya Başladığı Bu Yerler Açılmaya Başlanıyor Öyle Bir Hayatın İçinde Dolaşıyorum Öyle Durak Yerleri Var Ne Güzel Seyahat Ediyorum Önüme O Kadar Güzel Yükselen Yerlerde Beni Bekleyen Nice Dünyaların Her Birisi Farklı Biçimlerde Öyle Yerlere Saklanıyorum Gözlerimde Sadece Benim Öyle Güzel Hayallerim İçinde Çok Değişik Dünyalar Sıralanmaya Başlıyor Her Birisi Farklı Bir Dizi İçinde Değişen Bu Havalar Öyle Bir Karışmaya Başlıyor Her Bir Yerde Geldiğim Her Bir Dünya Kendi İçinde Olmak Koşulu İçinde Olmak Varlığında Birden Öyle Yerlerde Sanki Her Bir Kesiti Onun İçinde Sanki Bir Hücre Gibi Kendi İçinde Kesitlere Bölünüyor Bunlar Kendilerine Öyle Bir Yol Buluyor Sonunda Geldiğim Öyle Güzel Bir Dünya Var Her Bir Yer Bütün Çizgileri İçinde Öyle Bir İletişim İçinde Kendisi İçinde Birikmeye Başlıyor Bunlar Kendilerine O Kadar Farklı Yollar Bulmaya Başlıyor Ama Yapılacak O Kadar Çok Şey Var Ama Bir Türlü Ortaya Çıkamayan O Kadar Değişik Biçimlere Dönüşmeye Başlayacak Olan Bu Yerleşim Biçimleri Öyle Fraksiyonlar İçinde Milyonlarca Şekillerde Ortaya Çıkmaya Başlayacak Öyle Bir Değişimden Sonra Bizi Öyle Bir Şekil İçinde Olmak Üzere Gerçek Varlığın Hazırlığında Buluşmaya Başlayacak Olan Her Bir Ortam İçinde Gerçek Bir Dünyanın İçinde Sürekli Başka Dünyaları Çağıracak Şekilde Burada Tamamlanacak Olan Bu Yapılar Sonunda Öyle Bir Yerin İçinde Saklanmaya Başlayarak Bunların Hayatları İçinde Öyle Bir Değişim İçinde Gerçek Rüyanın İçinde Bu Yaşamlar Arasında Öyle Bir Bağ Var Ama Bir Türlü Bulunamayan Bu Bağlar Kendisini Öyle Bir Bağlamaya BaşlıyorHer Bir Yer Sadece Bunları Kendi İçinde Tutmaya Çalışan Bu Dünyanın Varlığı Kendisini Öyle Yerlerin İçinde Kendisini Değişik Biçimlerde Vücudun İçinde Bulmaya ÇalışıyorHer Bir Yeri Sarmaya Başlayan Bu Hassas Dünyaların İçinde Kendisini Öyle Bir Yol İçinde Beklemekte Olan Öyle Değişik Biçimler İçinde Sıralanan Değişik Dünyalar Sanki Kendisinde Bir Yer BuluyorKoştuğum Her Bir Yer Bunun İçinde Bana Gülümsüyor
..