Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Her gün bu sayfaya girip, şiirlere yaptığım yorumlarımın altına gayr-i ilmi ve gayr-i edebi ifadeler bırakan Kadir Seçkin denen meczubu asla ciddiye alıp muhatap almayacağımı bir kere daha ilan ediyorum ve atalarımızın, "İT ÜRÜR KERVAN YÜRÜR." tarzındaki sözlerini derhatır ettirerek yoluma devam ediyorum vesselam.
:) nazımın özel hayatını irdeleyeceğine onun gibi kaliteli şiirler yazmayı dene bence dedem… paparazziliğe soyunmuşsun bugün de…
ölmüş insanların arkadından bu tip şeyler konuşulmaz süt oğlanı… rahmet okunur
önce insan olmalı bir dini seçmek için
sözümün arkasındayım …
bomboş bir tipsin sen
bir konuda hakkını teslim etmeliyim…
çok iyi şairlerin çok iyi şiirlerine çamur atıyorsun her gün… ama senin şiirlerini sadece sen okurken onların şiirlerini binlerce insan ezbere biliyor..
yani evet haklısın
kervanın yürümesi itin ürümesi ile doğru orantılı değil
e sen ismet özelle necip fazıla da kemiriyorsun… bence senin kafa ideolojik de değil
bence sen şiir yazıp günün şiiri seçilirsen gazın alınmış olur:))
muhteşem yorumlamışsın şiiri yine… şekil ve uyak konularındaki fikrine katılıyorum… ancak kelime seçimi oldukça özgün bence.
neyin kafasındasın cihat:))
Mütedeyyin bir bir Müslüman, ikinci bir kadını nikahı altına alarak kendisine eş yapmak istese, bizim sözde ilericiler kıyameti koparırlar ve yaygaraları ayyuklara çıkar ama dinsiz ve vatan haini birisi tam bir düzine kadının kanına girince ona gıkları bile çıkmaz. Bunun adına ne denir acaba? Bu gibi tavırları çifte standart tabiri ile yorumlamak bile yetersiz kalır. Sevsinler sizin ilericiliğinizi ve medeniliğinizi.
muhteşem yorumlamışsın şiiri yine… şekil ve uyak konularındaki fikrine katılıyorum… ancak kelime seçimi oldukça özgün bence.
neyin kafasındasın cihat:))
Gelde sevme bu şiiri ve şairini
Muhteşem güzel bir şiir... Nazım'ın ruhu şad olsun. Saygıyla...
Şiire yorum yapmak haddim değilde, neden şiirin tamamını okuyamıyoruz.???
---------NAZIM HİKMET RAN---------
-----1901 YIılın da Dünya'ya geliyor ve 1963 Yılın da o, çok sevdiği Moskova da
ölüyor. Allah taksiratını af etsin...Ben aşağı da Nazireli Lafügüzaf etmiştim. Ancak
Nazım Hikmetin Kadına ve kadın kimliğine can-siper değer verdiği yazılınca, ben de
Nazım Hikmet'in Kadına ya da Kadınlara nasıl ve şekilde değer verdiğini anlatayım.
------Nazım'ın Lakabı güzel yüzlü, özlü sözlü Şair di. Her nedense güzel ve özlü söz-
lerini hep Kadına-Kıza yazardı. Her çiçekten Bal almayı iyi bilirdi. Ve Her Liman da
sıvışıp inmeyi de iyi bilirdi???
1--İlk Aşkı yakın bir arkadaşı olan bir Valinin Kızı Sabiha hanımdı.
2--Yine Doktor arkadaşının Baldızı Azize Hanımdı.
3--Azize hanımla birlikteyken Şukufe Nihal hanımın gönlünü çeliyor.
4--Yine bir başka arkadaşının baldızı Nüzhet Hanım.
5--Diş Hekimi Yelena Yurçorko.
6--Piraye Hanım. Bir rivayete göre bu hanım Nazım için intihara kalkışıyor.
7--Tiyatrocu Semiha Berksoy.
8--1. Dünya savaşın da Herif boş durmuyor. Suat Derviş hanımı kandırıyor.
9--Cahide Uçok hanım.
10--Piraye Hanım. Rusya'da kaçakken.
11--Piraye hanımla evliyken Münevver Andaç.
12--Yine Rusya da Galina Grigoryena hanım. Bu Hanım la sübuta eriyor.
Arkadaşlar ben bu çapkın herifi bir marifetmiş gibi anlatmıyorum. Antoloji
yetkili Jürisi sık-sık günün şiiri diye güncelliyor. Ayrıca Nazımı tanımadan
övgüler yağdırılıyor. Özelikle Hanım Şaireler tarafından.
-----Yazık etmeyelim Türk Ulusal Medeni Kanunumuza.
-----Yazık etmeyelim Anadolu Örfü kültürümüze.
-----Yazık etmeyelim Mustafa Kemal Atatürk'ün Devrimlerine.
Bizim kültürümüz de Cümle Kadınlarımız Şeref tacımızdır.
Bizim Manefiyatımız da Hz. Havva dan beri Kadınlarımız bir Ana'dır ve
kutsalımızdır. Bizler Kutlu Cumhuriyetimizin Kadınların anayasal hakları olan
tek eşlilikten yanayız. Bunun aksi düşünülemez.
-----Türk Ulusal Kadınlarımızı hürmetle selamlarım...VESSELAM.
-----BİR YORGUN DEMOKRATIN SOLGUN KALEMİNDEN-----
Nazım Hikmetin yaşamına dair ideolojik ve sevgi yansımasını tüm şiirlerinde görüyoruz. Hayatının sosyal sürecinde gerek siyasi gerek hümanist bakış açısı etrafında şekillendiği gözlemleniyor. Bu bağlamda düşününce Nazım sevgi kavramını temel alarak hayatındaki farklılıkları vurgulayan muhteşem bir şairdir ve kadına ve kadının güzelliğine ya da bir köylü amcaya duyulan sevginin altındaki o vatan millet insan sevgisini görmek. Yani bütüncül düşününce sevginin Nazımın hayat felsefesi olduğunu açıkça görmek hiç de zor değil. .
Saygıyla…
Keşke, kadınları sevdiğin kadar dedelerine ve sana kucak açıp onca iyiliklerde bulunan bu vatanı da azıcık sevseydin de, ona ihanet edip, Rusya'ya kaçarak "BENİM VATANIM RUSYA BENİ STALİN YARATTI." demeseydin Nazım bey. Senin gibi, vatan, millet ve din hainleri, ağızlarıyla kuş bile tutsalar, onlara karşı asla müspet bir tavrımız olamaz.
e sen ismet özelle necip fazıla da kemiriyorsun… bence senin kafa ideolojik de değil
bence sen şiir yazıp günün şiiri seçilirsen gazın alınmış olur:))
Bu şiir ile ilgili 186 tane yorum bulunmakta