Kimi gönüllere nazlanır ötelerin esrârı...
Kimi gönüllerin kulağına mâverâlık fısıldar...
Okşar, ılgıt ılgıt esen, melltem rüzgarları...
Türüm türüm getirir, cennetten hoş râyihâları...
Duygu yüklü şiir olur okunur kainâtta...
Gönlümün edâlı kızıl goncasıydın sen gülüümm
Gün gülüverdi yüzüne, neşelendi şu ömrüm.
Sıyırdın kaftanını usulca üzerinden,
Kızardı utancından gönlümdeki bülbülüm.
Bugün göklerdeki, bulutlar mavi,
Güneşin doğuşu, batışı mavi,
Yârin ağlamaklı bakışı mavi,
Masmavi gözlerde çözülmekteyim.
Tüm renkler sırada, sev beni diye,
Biterken yitmeği...
Neden mumun titrek ateşinde erirken sevgililer,
Göz göze aşkın buğulu şarkılarını dinlerler?
Ey aşkın tarifsiz tarifini yapan mum ışığı...!
Nasıl anlatsam sevgimi sana,
Yâr inanmaz ki ne desem bana.
Gönül doruklarımdan okyanuslara..
Akar da tükenmez mürekkeplerim.
Ucu yanık arz u hâlim şâhidim.
Gözlerin sürmelice, narindir belin.
Dağların maralısın, ey nazlı gelin.
Süzülerek koşardın, saçında telin.
Seni. nasıl vurdular, nazlı ceylanım.
Vurdular ceylanımı çıkmadı can.
Duâya durmuş sanki şu edâlı çiçekler.
Âlem selâma durmuş, sanki ağlar melekler.
Şehitlerin kanıyla süslenmiş gelincikler.
Susun canlar ağlayın, bir yiğit öldü diye.
Şehitlerin timsâli ben nazlı gelinciğim,
Öyle bir iç hesabım var ki, derdolan bana.
Döküyorum içimi, O cânlar cânı Sultan’a...
Şimdi yoksun aramızda, kavuştun yârânına;
Kavuştun o çok arzuladığın Refîk-ı a’lâna..
Dünya denen dev küre koskoca bir hân gibi.
Onun da çift kapısı, bahâr ve hazân gibi.
Öyle bir muammmâ ki, kimi hôş, kimi heder.
Zaman denen gösterge, alır başını gider.
Şu yüce dağın doruğuna çıksam
Kucaklasam durgun gölü ovayı
Rüzgar olsam, bulut olsam, kar olsam,
Yağmur olsam şenlendirsem doğayı.
İniversem aşkla bana açılan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!