Sevilmenin Cennet Kokusu
Bu satırlar,
kalbimin duvarlarına usulca dokunan,
yaralarımı onarmaya değil,
onları benimle birlikte taşımaya cesaret eden
“O”na.
Kalp ülkemin sahibine…
Kalbim, unutulmuş bir ev gibiydi.
Kapısı yıllar önce kapanmış,
anahtarı rüzgâra emanet edilmiş…
İçeri girmeye çalışan herkes,
ya yolunu şaşırmış
ya da kapının gıcırdayan sesiyle korkup kaçmıştı.
İçerisi sessizdi.
Duvarlarında yıllar öncesinden kalma kahkahaların yankısı,
köşelerinde gözyaşlarından örülmüş örümcek ağları…
Kalbim, dikenli bir çit gibi davranıyordu herkese.
Yaklaşan her sevgiye karşı önce dikenlerini gösteriyor,
sonra sessizce uzaklaşıyordu.
Güven, benim için bir masaldı artık.
Ve masalların sonu, çoğunlukla yalanla biterdi.
Sonra o geldi.
“Sevgilim,” dedi.
Sanki bu kelime ilk kez söyleniyordu.
Sanki dilinden değil, kalbinden fısıldamıştı:
“Sevgilim, ben buradayım.”
Önce anlamadım.
Sonra korktum.
Ardından kızdım.
Bu kadar kolay olmamalıydı çünkü.
Bu kadar sade bir söz, nasıl bu kadar sarsabilirdi?
Ama zamanla fark ettim:
O, yaralarımı onarmaya gelmemişti.
Onları görmeye, tanımaya, sevmeye gelmişti.
Yaralarımı sarmaya değil…
Onlarla birlikte yürümeye gelmişti.
O, sevdayı bir zincir değil,
bir kanat gibi taşıyordu.
Ve onunla, ilk kez uçurum kenarında değil —
gökyüzünün altında hissettim kendimi.
İşte o an,
kalbim ilk kez yeniden atmaya başladı.
Bir başka ritimle.
Korkuyla değil…
Umutla, sevgiyle, aşkla.
Çünkü o,
kalbimin kırık yerlerine yıldız gibi düşmek için gelmişti.
Ve ben,
ilk kez birinin sessizliğime kulak verdiğini hissettim.
Çığlık atmadan da anlaşılabildiğimi…
Gözyaşlarımı saklamadan da sevilmeye layık olduğumu…
O, bana acele etmedi.
Sabırla bekledi.
Her gün biraz daha yaklaştı kırık dökük duvarlarıma,
kapımı zorlamadan —
sadece varlığıyla orada olduğunu hissettirerek…
Gecelerimi dinledi önce.
Karanlıkta ne kadar çok şey anlattığımı fark etti.
Sustuklarımı,
cümlelerime karışan eski acıları,
birbirine dolanmış korkularımı çözdü — usulca.
Hiçbir şeyi düzeltmeye çalışmadan,
hiçbir yaraya “geçer” demeden…
Sadece yanımda durarak sevdi beni.
Ve ben ilk kez, olduğum gibi kalabildim.
Kırılgan,
dağınık,
yaralı…
Ama artık yalnız değil.
Ve ben artık saklanmadım.
Eskiden gizlediğim her çatlağı,
her yarayı,
birer şiir gibi sundum avuçlarına.
O ise hiçbirini düzeltmek istemedi.
Sadece baktı.
Sanki kalbimdeki her kırığı tanıyormuş gibi…
Sanki kendi kalbinde de aynı çizikler varmış gibi…
Ve ben ilk kez,
kalbimin içinde birinin adını evim gibi taşıyorum.
Ve ben ilk kez,
birinin yanında eksik kalmaktan korkmuyorum.
Ve ben ilk kez,
sevilmenin o sessiz ama derin
cennet kokusunu duyuyorum.
Kiyaz
Kayıt Tarihi : 28.5.2025 20:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!