......... Sensizlikten dibe vurduğumda tanımadığım yabancı meyhaneleri sevdim, kimsenin beni tanımadığı, her yuduma, yokluğunun özlemi ve gizli gözyaşlarımı eklediğim kadehlere sarılırken... Mezem, yediğim, içtiğim sen olurken yabancıydı herkes, dilini bilmediğim loş ve renksizliklerde savrulup, yok olup ve içerken özlemini yudum yudum...
......... En uzak masanın yabancı ama yakın gözyaşları içimi acıtır, yanındaki sarhoşdaşları alkolün promilinde kaybolurken içtikçe, ağladıkça yakınlaşır masanın vurgun yürekli ve loş ışıkların ateşini gözyaşlarıyla söndüren yabancısı... O öyle yabancıyken, camları kırık ve terkedilmiş evlerin komşuları kadar yakındık...
......... Votkadan gözleri kör olan insanlar düşerken usuma ne çok insanımızın, sahte insancıkların sahte üretkenliklerinden canlarını verdiği belirir gözlerimde, ilintisiz hayallere dalarım sahte içkilerin, sahte aşkların, günlük ve çıkar ilişkilerinin hayatımızda ne çok yer kapladığına dair ve yabancı kadehin göbeğine sarılır ellerim, yabancı meyhanelerde...
......... Tropikal, egzotik içki olarak sevdiğim Mali bu içenlere hiç rastlamadım tanıdık veya yabancı meyhanelerde ve yıllar önce Elazığ’ın köhne sokağının bir meyhanesinde sevgili Şaroğlu’ların Cafer ağa ile içtiğim sütlü mali bu, badem, çikolata düşer sensiz meyhanelerin loş ve yalnızlığına... Ve o yalnızlıkta loş ışıkların tuvaline Haitili kızları resmederim, onlar özgür ve tutsak, ben esrik ve ayık, salsa kıvamında ve tropikal... Paul Gauguin üstat, kızar adeta, kıskanır düşsel tablomu... Eh bu kadehte ikiniz için şimdi...
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Aşk ızdırap mı sadece?
Güzeldi
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta