Bir viraneyi andırıyordu
çocuklugumun geçtiği sokaklar.
sıkıntıların kol gezdiği yıllar,
insanların ekmek davası peşinde koştuğu,
karaoğlanın beş parmak dağları’nın zirvesinden
nazlı bir sevgilinin koluna girer gibi
Kıbrıs’la nikah tazelediği,
zor ama gurur dolu yıllar.
ve çocuklugumun geçtiği,
kimbilir gençliğimin,
ve yaşlılığımında geçip gideceği o sokaklar.
Ve bayramlar!
çocukluğumun bayramları.
benim çocukluğumun bayramları
hep kışa rast gelen bayramlarım,
işte bu yüzden de;
bayramlarda çok değişik ve çok soğuk bir hava eser,
soğuk hava minicik ellerimi bıçak gibi keserdi.
Her neyse,
Döner dolaşir günler,
bayram sabahına dayanır,
sabah kulağıma çarpan
o tatlı ezan sesi ile uyanırdık
kalkardık erken,
abdest,giyinmek derken
koşardık camiye,
babam,abilerim ve ben,
bayram namazını kılmak için.
çogu kere dolu olurdu cami
otururduk dışarı serilmiş kilime.
namaz bittince,
bahşiş zamanı başlardı.
tek tek ellerini öperdim büyüklerin,
siftahı iyi yapardım,
bereketliydi bahşişlerim.
herşey iyi güzeldi de
eskimişti iskarpinlerim.
Eve geldik,
aklım pabuçlarımda
yeni yeni pabuçlar,
başka çocuklarin ayaklarında.
bir ara göz göze geldik
ve ‘’bana niye pabuç yok? ’’der gibi baktım babama.
annemin ‘’hadi oğlum git üstünü değiştir,,
demesiyle irkildim,
gittim yatağımın başina.
bayramlıklarım,onun yanında bir kutu
ne olduğuna anlam veremeden,
kutuyu açtım ve dondum kaldım,
ve koşarak babama sarıldım,
evde çifte bayram yaşiyordum,
fiyakalı geçecekti bayramım,
sevincime diyecek yok,
Hoş geldiniz sevgili pabuçlarım.
Kayıt Tarihi : 23.11.2008 13:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!