Sevgili Martı,
Soğuk bir şehirden yazıyorum sana bu kez.
Bulutların güneşi sakladığı,
İnsanların Ekim’i beklediği bir şehir bu.
Üşünesi sabahlarda kalkmak,
Bezdiriyor beni Martı.
Gökyüzüne doğru sabun baloncukları üfleyeceğim
Utanmasam takım elbisemden.
Görüşmeyeli yıllar olmuş Martı!
Büyümüş kocaman adam olmuşum.
Bütün hırçınlığımı 15 yaşlarındaki çocukların sokak dövüşlerinde bırakmışım.
Her gün aynı kapıyı kapatıyor,
Aynı otobüse biniyor, aynı koltukta aynı insanlarla oturuyorum.
Artık vapura binmek için kimse jeton almıyor Martı,
Simitler bile damgalı el arabalarında satılıyor.
Ruhum sıkılıyor şehirden,
Yirmi dakikalık vapur yolculuklarında karşılaştığım
Sen ve arkadaşların da olmasa
İstanbul çekilmiyor Martı.
Evet aşk gerek bana.
Sulamak gerek,
Toprağı.
Mazeret diyeceksin söyleyeceklerime, olsun.
İstanbul’da aşklar yalan be Martı,
Evlilikler formalite,
Her şey kağıt üstünde
Ve zaman geçtikçe
Yitiriyor değerini.
Burada şiir bozgunları yaşanıyor an be an.
Cicili bicili ambalajlarda,
Şairler, şiirlerini satıyor Martı.
Ve satın alıyorlar şiirleri insanlar.
Unutma duvarlarına asıp
Gösteriyorlar birbirlerine.
Bu ne bozuk bir düzen, ne sıkıntı.
Halk susuyor Martı!
Hem... düşünsene...
Vahşi koyunların kurt sürülerine saldırdığını.
Biliyorum, gülüyorsun.
Fıkra gibi geliyor yaşanan bu şehir.
Peki ya sen, sen memnun musun hayatından.
Marmara sana eskisi kadar aşık mı?
Kıyılarında özgürce uçup, mutlu olabiliyor musun?
Simit yemekten bıkmadın mı sen de.
İstanbullular gibi,
Sen de onlar gibi,
Neden susuyorsun Martı.
Kayıt Tarihi : 16.10.2001 12:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)