bir kırlangıç hikayesi bizim ki
dilsiz düşlerde
büyümek ağrısı ile başladı
eylülde gözlerin sancısı
sukut ettim aşk mahkumu gibi
siyah gözlerin çoktan bana küstü
aşka mahkum
sıra sende çocuk göğe bakma
durağımda in
burada aşk-ı efza yaşanan
kül rengi masallarda aşk ile bulut
cümle yorgunu kelimelerle denizlerde çiçek açtı
sana aşk kanamalı prens olamadım
beyaz gül ellerinde ölümün
sessiz çığlığında düşlerimin
ateşli prematüre Kiraz'ı olmalıydın
bekletmeyelim ayrılığı derken
yaşam zamanı İstanbul da ölüm geçiyordu
yine terk edildim derken
"söz"
"İstanbul da bir daha olmayacağım" diyordu
sessiz harflerin ağıdı geceye düşerken
aşkın büyüsü çoktan infaz ediliyordu
yoruldum artık ya susun
yada al git çocukluğumu
gözlerimden
bil ki yüreğimde bir tek seni sevdim al git onuda
senin için yazdığım şiirlerim artık üşümesin
umutla öpülürken sevdamız gözlerinden
kırlangıç ölümüne benzer bizim aşkımız
söyle celladına infaz etsin bizi
aşk ölmek ise ölelim
sonbahar kızı ile şubat ayında
yeter ki bilinmesin
yokluğun sen etkisi
biliyorsun kalbim çoktan eşkıya sevdana
ucu yanık türkülerde anlatır sevdamızı
kırlangıç hüznünde kelimeler üşüyor artık
aşklar kan kırmızısı
sevdalar yanmıyor artık
mektuplar çiçek açmıyor artık
nameler küsmüş hüzün vermiyor artık
gözlerde yaş akmıyor artık
ne kadar çok sevdik desek
nafile
sevgi çiçekleri
açmıyor artık
açmıyor artık
açmıyor artık
belki de bilinmez bir baharda sevdamız kaldı
biliyorum biliyorum umutlarda gölgemiz kaldı
işte böyle bir sevdanın adı ve tadı kaldı.
Ahmet Kara 4
Kayıt Tarihi : 14.1.2019 23:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!