Ve sen adını koyamadığım.
Girdin dünyama Davudi bir sesle.
Uğulduyor başımda kavak yelleri.
Üfürüyor ateşine Sevdanın.
Adını koyamadığım sen kimsin?
Sonsuzluk saatimi kurduğumda,
Ağladım
Ölmek için doğan bebeğe
belli ki o da biliyordu bu sebepten
doğarken ağlıyordu.
Ağladım
Sokakta aç, biçare gariplerin
Ben ekerken umut tohumlarını sabırla,
Sen hasat vaktini gösteriyorsun kalbimin
en verimli toprağına..
Sessizliğin sessizliğinde çırpınırken hayeller
Ne bir ah ne de bir gam işitir taştan kalbin.
Sahiden, emin miyiz?
Aşk da böyledir işte .
Şüphe kemiren bir sürüngen aşkı.
Hafiflemek lazım dedim.
İçimden kendime.
Adını yazamadığım
Sizi bu kentleşmenin beton yığınları
kendine benzetmiş bayım.
Benim yok modernleşme çabalarında
suretperestlik gönül ilişkim.
Biraz meylettim ruhumla çeliştim...
İmkânsız hayellerimin başrol oyuncusu,
aşkının bahçelerinde kaybolmuş bir ben.
Senin sessizliğinde duygularıma sığınacak
bir liman buluyorum.
Anlaşılmak istiyorum gönül lugatimdeki dilimi
kullanmadan.
Ruhumu rafa kaldırdım
Şu aralar.
Kalbimi kullanım dışı bıraktım.
Mantığımı dost edindim.
Mevsim hazandı.
Duygular hasat.
Güneş 13 Temmuza doğduğunda,
zaman bir ok gibi deler yüreğimi.
Eksilir bir yıl daha
özenle beslendiğim,
umutlarla süslediğim,
allı pullu gümüş renkli yıllarım.
Buğulu bir camın arkasından
el sallarken bu bayat hayat.
Ne bir âh işit ne de hayret.
Duyduğun her söze kırılma.
Cahilin terazisi bozuktur.
Kaldıramaz seni.
Sensizliğin sessizliğinde gece
bizi yazıyor tükenmiş kalemiyle
harf harf, hece hece.
Sevdada mantık var mıdır?
Kalbin yandığını ruh hisseder sadece..
Sığındı kalplerimiz hirasına,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!