bilmez ki afişteli sözler,
dili lal dakikalar suskunsa eğer
beklemekse gariban gözyaşını,
yanağında döne döne, kıvranıpta düşer
mecalsiz bakışları sakınır yargısını,
fırtınanın şark esintisiydi münevver bahar
nergislerin taşa kesmiş hayaliyle yalın ayak
bir elinde meşime yangısı, bir elinde ağır ve aksak
sustu utanç kızartan mızraplarıyla kehribar
Aslı'ya dönen dediler
Kimsesiz suskular büyüdü akşamın mateminde,
Firavun gölgesinde içildi bu kentin şarabı,
ufukta seyirsiz cümleler büyüttü gözleri kanlı,
bağrında sabahın doğum sancısını çeken gece
konuş, biz ve evren sustuk işte!
Münafık sevmeler taşıdı mührünü kadife ayazın
Tahrik edilmiş zamanları kazıyıp yanlızlıklardan
Gonca dilsizliğine katıklar hafızanın ucralığı
Bilincimde siperlenirken yorgun cephe kıstası
Sıfatını maskeleyen her bir damlasında hizbenin
çalı kuşları tırmalıyor toprağın paklığını
yılların ahir sadakatsizliğinde
gözgöze geliyorum zambağın dilsizliğiyle
sevda'ya aç mecnun şarkıları dinliyor
parmaklarımı acıtan, kınasız kalemim
ne ekmeğe ahulanır
ne de açlık durur, sükutlanır
sırnaşık ışıklarıyla sabah cevheri
ne uzaktadır o, ne de durgundur
teslimiyet zemheri
O yolun bitiminde,
Kamer çekilir,
Cesetlenir, leylak sararır
Karanlık ziftin yağlı urganında
Zaptiyeli kurşun narası avazlanır
gecede ve ayrı ayrı,
bir gül dokundu, rengi yardan ırağı.
Çağladı ırmağı, akıttı,
şarkıya şiir, sevdaya mey karıştı...
Öyle ya!
Gördüm, duydum, dokundum,düşündüm..
Orada, o hayalin alın çatında
ve hüzzam iniltileriyle yaren düşlerden,
savruk demlerine attılar hazan yapraklarını.
Bu gece;
Çığlığın ortasında, o siyah hayali kırlara serdik
Oturduk namert sofralarında, düğümlenirken lokma
Hummalı gecelerde ucu yanık mektuplara inandık
Uzattık sevgiyi, kalleş nağmeleriyle övünen hayata
Süslü gelin başlarında kokladık mistik duaları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!