Merak ediyorum…
Anlamak istiyorum,
beni karşılayan bu sessizlik
hangi kelimenin suskunluğu?
Bir zamanlar içimde
bir çocuğun bayram sabahı gibi coşan
o heyecan…
Şimdi sokak lambasının titrek ışığında
donmuş bir zaman gibi…
Geçmiyor,
yanmıyor da artık.
Mesele ediyorum her şeyi,
duruşunu, susuşunu,
elini neden çektiğini
ve gözlerini neden kaçırdığını.
Mesele ediyorum…
Çünkü ben,
mesele olmayan şeylerle bile
bir ömür savaşabilecek bir kalptim.
Heyecanı geride bıraktım,
umutlarım gibi…
Bir bavula koydum ikisini de,
yolculuk bile etmedim sonra.
Çünkü ne zaman bir yere gitsem,
sen çıkıyordun karşıma,
gitmeden.
Özlüyorum.
Ama nasıl özlüyorum biliyor musun?
Seni değil sadece,
sana inanmış hâlimi.
Her şeyi düzeltecek sandığım o
“bir mesaj yeter” duygusunu.
Oysa sustun.
Ve sessizliğin
bir çığlık kadar keskin olduğunu
ben o gün öğrendim.
Bu sessizlik…
Ne rahatlatıyor ne yok ediyor.
Sadece bekletiyor.
Zamanın bile yanından geçmediği
bir boşluğun içinde kalıyorum
her gece.
Ben anlatmak istiyorum,
ama sen dinlemiyorsun.
Sanki ben ne desem,
duymaman üzerine kurulmuş bir
aşk maketi bu.
Gerçeği yok,
ama yıkıldığında
can yakıyor.
Ve ben hâlâ…
“Acaba”larla yutkunuyorum.
“Acaba o da düşünüyor mu?”
“Acaba bir şey hissetti mi,
ya da sadece geçti mi?”
Hayır, kolay geçilmedim.
Ama kolay unutulmuşum gibi davranıldı.
İşte bu, özlemin en acı şekliydi:
Varlığın hatırlanırken
yokluğun inkâr edilmek.
Sana söylemek isterdim:
Bir yere sığamadım ben,
çünkü seninle hayalini kurduğum her yer
sensiz dar geldi bana.
Şimdi ne bir cevap bekliyorum,
ne de geri dönmeni.
Sadece merak ediyorum hâlâ…
Neydi seni susturan?
Ben mi çok sevdim,
yoksa sen hiç sevmedin mi?
Kayıt Tarihi : 10.7.2025 08:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!