Göz göre göre sustum
Her suskunluk, yılların tortusunu taşıyan bir nehir
Ve ben, o nehrin dibinde biriken çakıl taşları kadar sert.
Bazı şeyleri kulakları duya duya hatırlatman gerekir bazı insanlara:
Sözler değil, çürüyen yapraklar gibi dökülür dilin ucundan,
Unutulan her gerçek, toprağa gömülü bir tohumdur sabırla çatlayan.
Sustum, çünkü kelimeler bazen bıçak sırtında uyur,
Yanlış ellere düşünce yaralar kanamaya başlar.
Bilirim, gecenin en karanlık saatinde bile
Aynadaki buğu silinir ve geriye çıplak bir yüz kalır.
Hatırlatmak dediğin, küllerin altında kor ateşi yakmaksa,
Ben yangını değil, közün sessizliğini taşıdım avuçlarımda.
Şimdi bir çınar gibi kök saldığım bu yerde,
Her nefes, rüzgârın sırtında taşınan bir isim.
Yargılarınız kumdan kaleler gibi dağılırken kıyıda,
Ben denizin dilini öğrendim
Dalgalar hiçbir kayayı esirgemez öpücüklerinden.
Unutmayın suyun şefkati, taşı bile usul usul öğütür.
Belki de sessizliğim, düşen bir yaprak gibiydi
Ki her temas edişi, yerin kalbine bir çığlık bıraktı.
Sözcüklerime kilit vuranlar, duysun diye çınlayan sesimi
Geceyi yarıp gelen ay ışığı gibi doldum odalara
Çünkü susmak, bazen en keskin cevaptır
Ve zaman, hakikatin kilidini açan tek anahtar.
Sustum, çünkü hakikat bazen en çok sessizliğin içinde çınlar.
Ama bir gün gelir, o sessizlik çatlar
Ve o an, kulakları sağır eden bir şafak gibi düşer üzerinize.
Çünkü bazı insanlara hatırlatmak gerekir ki;
Dibe vuran her taş, bir gün yüzeye çıkmak için zıplar.
Huban Asena Özkan
Kayıt Tarihi : 27.4.2025 11:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!