Sessizliğin ihaneti Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Sessizliğin ihaneti

A. Çatı’ya…

Ucuzluğu insan olmanın
bu derece aciz mi
yoksa kattıklarımız hayata
yavaş kalmadı da
bilinçsizliği mi kendimizin
samimiyet dondurmanın?
Ve aynıysa aslında hepsi
ki doruksa bu ikisi aynıyken fenayken …

Gösterdiği görsellik
inadına imgeler dışı
ardıdan şuursuz nefretin sürmenaj,
son sessizliğin.

Sıçrarsan havaya
düşersin, kurtulursun ya da.
Asılı kalan havada sade kedi midir?
Nisan’ı müjdeleye dursun çatıda Mart,
Cheshire kedisi konuşur
havada vakumda,
içinde tünelin.
Ne der Alice o?
“Ooo, nereye gidersen orasıdır;
nereye gidersen orası! ...”
Aman da bakın kediye,
dediklerini der olmuş Alice’nin;
Alice de yoksa mantıklı mı oldu?

“Once sent
from the Golden Hall”
Bol gelirdi, düştün duşa
çekti eşikteki sıra dışı robdoşambrın.
Kapıdan çıkarken çıplak çıkma,
robe de chambreın hazır.
“Once sent
from the Golden Hall”
Camlar kırılacak baltalarla az sonra.
Orijinalitesi,
bitirilen içten yapılarak inşası;
kaç viking kadırgası kanırttı
dümenini cesedin …
İnsan sesleri
sonuna dek.
Kuraklık,
pek bir katıksız yek
ama don
Ve böyle, çözülecek suda ilerleyerek
sekerek;
mevkiye kon! ...

18 Kasım’dan 32 sene sonra
yakaladı 10 Kasım’ı,
bir “an” çıplaklığında,
bir an öncesinde { 9’unda gongların
-ki son vuruşunda mı sanki The Wasteland-
}
Korkusuz kaşık
korkusuz yel
korkularıyla boğuşurken …

Tahta kaşıkla yol kazan “Yılan”
New York’tan Kaçış’ın
çıktı ulaştı çatıya,
kedi çıkmıştı oraya,
dalan kedi kaldı orada.
donmuş erkeklemiş kedi orada
bir buz kalıbı faunada.
Çatıya ulaşan;
gene kaz, gene!
Su var bu donmuş faunada, sauna!
:Fin hamamı kadar Eflak Boğdan,
Lehistan kadar -da- soğuk …

B. Duvardaki gözsüzlük
a. giriş

Herkes gibi sanarlar.
Nice tasiyeler, kuru,
kupkuru...
Akledemedikleri bir şeyin
bilemezler
gerçekleşebileceğini.
Anlayamadıktan
ve belki yardım edemedikten;
ne kadar yakın oldukları
ve belki yatkın,
gerçekten önemli değil.
Göremiyorum bir hakkınız olduğunu
ani sinirlenmeler için,
üzgünüm;
söyleyebiliyorum üzgünüm,
nefreti, kini,
olayların, şeylerin
nasıl olması gerektiğini
üzülmeyin diye,
nasılsa,
sebep olduğum için.
Ve kimsenin kimseye
değer veririm sandıkları adına
ödünç vermediği bir tür seccade
hala mekik dokuyor aramızda,
kim kim ya da o, veya o; ya da şu
Ve öyle veya böyle;
upuzun anne veya babadan
veya büyük büyük torun tosbadan,
aşktan gamma...

Kedi çatıda,
kediye çatıya çıkan da orda;
göz, duvarda …
göze kalkışan da
duvarda…
Bedeni kavuşamamış
bir bedensilerin
ama şuurlu ruhberi ve ruhötelerin densizlikten
huy bulması nasıl ki tırmalar bilinçsiz
duvarı ya da şelaleyi;
ne var arkaplanda
şu gördüğümüzden ötürü
veya görmediğimizden …
Cümleler sınıflara yakın,
öğlen olur ise tünaydın
-tümce neresi?
Karanlığın sessiz çığlığında
şu, ellerinde fırça gibi süpürgelerle
büyük düğme gibi sert topun
çevresindeki buz yoluna baskıyla
parçalanan zemin ile
yerden çıkan gacırtılar.
Kale;
duvar,
köpük kauçuk,
şeytan tırnağı
Ve, bu spor …

C. Oyuk
a.giriş

Sessizliğin ihaneti,
sessizliğin inayeti
ya da tam tersi.
Onun inayeti
ihaneti sessizliğin.
Sevinmeli mi
eşdeğer olduğuna
mantık kurgusunun?
ki eşdeğer olan bir şey
olamıyor eşzamanlı demek
değil midir ki
zamanın önemsiz,
anlamsız olduğu
ama en çok hırpalanarak da
uğraşıldığı,
nehri geçmeye birlikte,
birlikte …

Mikrokozmoston giren
cinsiyetin geleneceksel ıraksağı peygamberdevesi
kimi yakınsamıştır
doğuşundaki
ve eğitimiyle de.. şekillenen ayrıca,
faziletlerinden ötürü …
İşte o orada,
oyuktan girdi
çıktığı duvarın bir yerinde bulup
kapı açtığı.
Ve peygamber devesi oradaydı
-girdiğinde gördü
bacaklı bir baykuş
Veya diyelim emekleyen mavi.
Ama ikisi de çatıda.
Çatıda rüzgar gülü,
binlerle nabız pulsar, hak getire puslar!
Bak işte, vay canına!
Ne kadar da tutarlı ha
–empati, bir sanat olmalı.
İki milyon göz ve artı üç.
iki milyon üç göz
ile süzüyor seni
el ile dua eden azılı.
(Sildirtsin dökme dövme,
aa kendi hayalet yaa.)
Burada yemek yemek zor,
su içmek de:
Hayatta kalmak kolay.
yaparsın sadece
Bir sesi de duydukça
tanıdığından ürpererek genzinde:
“Haydi dersin madem,
gidip ‘paat’
sesi getirsene öyleyse! ”
‘Hah, öyle ya,
‘sağlıkta kal birlik, mutluluk için’
sözün açılımı olsa bu gerek.! ’
Evet, doğru (!)
olmalı bu empati..
e ya öyleyse ne der işe
sempatik sinir sistemi?

i.mancınık

Oyukta bir tel dolap var,
hayvancılık ile tarımdan yadigar.
Buzdolabı olsa olmazdı,
içinde bir mitralyöz var.
Sanki şu şerit asılı
Meksikalı gerillanın göğsünden göğsüne
çaprazlama,
sık nefes alıp verişlerinde
iç savaşlarda.
(Dersin ki neredeyse,
iç savaş az daha varaymış Amerika’da,
Maurits C. Escher gibi olacakmış;
bizim Kurtuluş Savaşı gibi.)
Mancınıkla havalan bakalım
bi top mermisine uçan ve dahi o top ile uçan
Baron Munchausen’in
küçük Viyana balo kızı.
Sen erkektin, sen kız.
Peygamberdevesi ise akrepti.
Gene de
zamanı döndüren
görünmez teller deli.

Oyna oyuncak mancınıkla bakayım,
gerçeği bende bana ne.
Sessizliğin ihaneti,
sensizliğin inayeti.

D. 1.Septik Ve 2.Görkem değil ama görkemli ‘güzel mutluluk paydası’

Septik bir kuyunun kireci
ile badanalı bir kardanadam
dolaşıyor göklerin dibinde
cehennemiyle buz soğruluşuyla,
Cennetin de ama gene ılık nefesiyle
ki hareketsiz olmalıydı da.
Ve ama gene kar tutmuş.
Hem badanalı hem de kar var.
Demek arada örtüler yok.

E. Sepet

Sarkıyor tepeden.
Fırıncı bozacı;
yukardaki komşu bakkala borazancıbaşı.

Ses düşüyor addederken
nefsini bilişim demsizliğinin; şıracı
bozacı kadar –ayva.
Ne mutlu ağlıyorsan,
sesini çıkar ayyuka.
Bolluk arıları
yazı mı getirdi
yine iki bin yedide,
Son arı da yeryüzünden silinse
pek zamanı kalmamıştır
insanoğlunun.
Samuray japonun üstüne
sıvı çimento döküyor
ve ölse de ya da ölmese,
gülüyor.

F. Balo

Dönen bir sürü insan
büyük bir balo salonunda.
Sonra şu eski sempozyumlara dönüyor burası
buz pateninin…
Jupiter, Neptunus, vesaire …
Jane Torvill & Christopher Dean bile haltetmiş … (!
Zerafet yer gösteriyor
inceliğe.
Bir kıl kadar ince
başarabildiklerimiz.
Bir günah korkusu
sarmadı
benliklerimizi
geçmek için sıratı.
Sevgi ile aşk
çok fazla bazen eşdeğer.
Suda ölüm
suda can alıştır Thomas,
can alış veya ilettiğine geridönüşlü canalış,
ki canlanış, şaha kalkış
da bir tek kişiyi kapsamaz
o köpekler adasından geri ya da ileri …

Deli miyiz biraz, ehil.
Maksat kışkırtmak
bazen
gerektiğinde,
gerektiğince,
ona ya da şuna …

Döne döne uzaklaşıyorlar,
döne döne yaklaşıyorlar
çiftler.
Bir ılıklık
bilebilirler mi
iliklerine kadar …
Sarmaşık,
sımsıcak
-Tırman Cyrano! -
ve bitki –
serin, soğuk, sessiz-
ama ay ışığının dolun hali.

Türk olmayan
beş jandarma var kapıda,
teröristler karakol basmamış,
balo salonunun kapısında.
Bilet istiyorlar.
Çıkış için bilet istiyorlar…
Kasırga çıkaracak bir sessizlik.
Asla suskunluk yarara kesin çare deme.
Suç payını emme.
Ne yapacağını anlamak istemeleri
büyük alışveriş merkezindeki
varsayılan röntgen kontrol cihazı.
‘Ne yapacaksın? ’
ne yapacaksın sahiden? ,
Monoloğun,
‘daha sağlıkta ol’.

Sessizliğin ihaneti bu sefer
ya da sensizliğin inayeti hep.
Sekstet için bir sesnet, ses net.

-
A. 3 Haz. ‘07
B. & C., D, E. 5 Haz. ‘07

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 5.6.2007 22:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça