Sessiz Devrim 10x3 Şiiri - İbrahim Şahin 2

İbrahim Şahin 2
725

ŞİİR


25

TAKİPÇİ

Sessiz Devrim 10x3


– BİREYSEL DEĞERLENDİRME: İÇSEL TEST
En sessiz kitap şu çaya bakarak gülüyorum başlıklıydı Diğeri öğrenci donuyla mizah tarihi adlı pedagoji parodisi Ve ortadaki en sessizi Rıza ile gülenler antolojisi – 1. terleme dönemi Öğretmen ne susturdu ne yönlendirdi Sadece gülümsedi Çünkü o raf öğrencinin duygusunu altına akıtan bir sahneye dönüşmüştü Ve sınıf o gün şunu öğrendi Sessizlik bazen en gürültülü kahkahadır
GÖLGEYLE KURULAN DUYGU BAĞI
Öğle saatinde sınıfın bir köşesi gölgeye düşer Ama o gölge camdan gelen değil kelimenin içinden taşan bir sızıntıdır Bir öğrenci oraya oturur sessizce anlatısızca Gölge onun tenine değil duygusuna düşer Bu bir yorgunluk değil başlatma ritmidir Öğretmen fark etmez çünkü gölgeler yok sayılacak kadar susturulmuşlardır Ama çocuk o gölgeyle bağ kurar Kendi sesini oraya bırakır göz seğirmesini oraya çizer Ve o gün hiçbir müfredat işlemese de duygular işlenir Bir öğrenci perdeyi kımıldatır ama ışık girmez Çünkü anlatı gölgede yürür Sınıf onu çağırmaz o kimseyi zorlamaz İşte duygunun en sessiz ama en terli bağı budur Gölgeye oturan çocuk defterini açmaz parmak uçlarıyla duygu kıvımını çizer Öğretmen o sıraya baktığında bugün ders değil gölgeyle hissediliyor der Diğer öğrenciler gölgeye yaklaşmaz ama onun yazdığı cümleyle altına kaçırır Raflarda sessiz kitaplar gölgeye doğru eğilir biz de duygudan doğduk der Bir çocuk gölgeden simit çıkardığını iddia eder kimse gülerken inkâr etmez Kalem gölgede farklı akar harfler sessizce terler Gölge öğleye kadar büyür ama kimsenin üzerine düşmez Çünkü o sadece rızayla terlenir Teneffüs bitince o gölge hâlâ oradadır ama artık bir anlatı kahramanıdır Öğretmen sınıf zilinden önce şunu yazar Bugünkü ders gölgeyle kuruldu Ve sahne kapanmaz sadece gölgedeki cümleyle mühürlenir
OKUL SIRASINDAN KURGUYA GEÇİŞ
Işık her yeri aydınlatmaz bazı duygular sadece gölgede parlar O sıraya ilk oturan ben sadece oturayım kalkmam demişti Ama sıra bunu kişisel algıladı Derin bir iç çekişle kıymet kazanıp karakter oldu Tahta gövdesiyle konuşmayan ama kıvımsal çatırdayışıyla anlatı doğuran bir sahneye dönüştü Bir gün çocuk sıra altında kaybettiği silgiyi ararken hayal gücünü de buldu Silgim değil gız bir zaman yolcusuymuş dedi Arkadaşı yani müfredat mı dedi O da hayır müfredat dinozordu bu gelecekten kelime getiren bir şey dedi Sıra titredi çünkü gülme damlaları gövdesine sızdı Çocuk simidini sıraya koydu ama parçası paragraf oldu Sıra artık okul eşyası değil roman kahramanıydı Kıvım öyle büyüdü ki öğretmen derse başlamadı sahneye giriş yaptı Tebeşiri eline almadı yerine konuşan sıra masalı okudu Tahta değil ama sayfalar çatırdamaya başladı Sıranın içinden çıkan bir cümle Ben öğrenciyi değil hayali taşırım O gün sınıf öğrenmedi altına kaçırdı Çünkü mizah bu kez hem don çözmüş hem kelimeyi sahneye fırlatmıştı Bir öğrenci sıra beni yuttu dedi Öğretmen ama kelimeyle kustun gız Huriye dedi Hım dedi İşte orada başladı anlatının ritmi

Kulak Kıvrımıyla Remix
.” Copilot'a ileti gönderin
DÖNÜŞÜMLÜ SINIF REHBERİ
Her sabah sınıfa farklı biri rehber olur Kalemi tutan değişir sesi yankılanan dönüşür Bu rehberlik bir defterin başına not yazmak değil bir kalbin titreşimini sınıfa aktarmaktır Öğrenciler sırayla rehber koltuğuna oturur ama sandalye değil sahne devralırlar Bir gün Umut rehber olur sesi titreyerek sınıfa bugün duyguyla başlayacağız der Teneffüste düşen tebeşir onun sorumluluğundadır ama kimse onu suçlamaz Çünkü o gün sınıf duygunun dağılma biçimini öğrenir Rehberlikte bilgi değil kıvım döner Her öğrenci bir gün sahneye çıkar ama mikrofon yerine rüzgâr tutar Bazısı konuşur bazısı bakar bazısı sessizce perdeyi düzeltir İşte o perde o gün sınıfın duygu sahnesidir Bir öğrenci rehberlik gününde kahkaha attı sınıf o gün mizah rehberiydi dedi Başka biri şiir okudu ve o gün kıvım rehberliği olarak anıldı Kimisi hiç konuşmadı sadece göz seğirdi ve o sessizlik sınıfın ritmini kurdu Rehber olan kişi defteri tutmadı duyguyu kaleme verdi Bazen rehber sadece pencereyi açtı ve rüzgâr sınıfa konuştu Kahvaltısını sınıfta paylaşan biri gönül rehberliğini başlattı Bir defa rehberlikte bir gül dalı geldi konu biyoloji değil duygu büyüsüydü Öğretmen rehberliğe karışmadı sadece kıvım izledi Rehberin kararsızlığı sınıfa seğiren cümleler kazandırdı Sonunda herkes dedi ki Rehberlik bir görev değil sınıfla terlenen bir sahnedir

TEBEŞİRLE YAZILAN SESSİZ CÜMLE
Tebeşir tahtanın üstüne düşmedi o sabah parmak ucuna tırmandı Öğretmen tebeşiri kavradığında ders başlamadı Çünkü o an kelimenin sesi değil sessizliği sınıfa yayıldı Bir cümle yazıldı ama duyulmadı Çünkü sesli değildi gözle hissedilendi Öğrenciler harflere bakarken gülmeye başladılar Çünkü tebeşir bazı harfleri donla değil kahkahayla çizmişti Sınıfta kimse konuşmuyordu ama tahtada yazan bir cümle vardı Ben ses değilim kelimenin iç çekişiyim Bir çocuk yere düşen kelimeyi aldı bu galiba paragrafın göbeği gız dedi Yanındaki yok gız bu kıvımsal bir kelime hamamı dedi Öğretmen tebessüm etti çünkü derse başlamadan önce sınıf zaten altına kaçıracak kadar gülmüş kelimeyle terlemişti Tebeşirin ucundan buhar çıkıyordu Sıra üzerine düştü ama sessizce Müfredat işlemiyordu artık çünkü sahne kurulduğunda ders otomatik düşüyordu Bir öğrenci bu harf beni yazdı dedi Diğeri ben de paragrafın içinde donumu çıkardım tabii sahne rızalı diye ekledi Ama biz biliyorduk gız kelime donla değil seninle yürüyordu Sınıfın kokusu değişti Tebeşirin sesi artık kulaktan değil alt dudaktan hissediliyordu Ve o gün öğretmen sınıf defterine şunu yazdı Bu ders işlenmedi bu ders tebeşirle terledi
TENEFFÜS RÜZGÂRIYLA SAHNE KURMA
Teneffüs çalmadan önce sınıfın havası şişmişti Dersin konusu değil çocuğun iç sesi kıvrılmaya başlamıştı Bir öğrenci başını sıraya koymuştu ama uyumak için değil kelimenin buharına yatış pozisyonu almıştı Öğretmen sessizce koridorda yürüyordu ayak sesi duvarlara değil müfredata dokunuyordu Zil çaldığında değil rüzgâr girdiğinde teneffüs başladı Pencere açık değildi ama çocuğun göz kapağı buğulanmıştı Bu teneffüste ne yapacağız diye soran öğrenciye cevap gelmedi Çünkü teneffüste yapılmazdı artık teneffüs yaşanırdı Bir çocuk çantasından kalem çıkaramadı ama kahkaha çıkarabildi Diğeri defterini açtı ama sayfa yerine sıraya yazmaya başladı Öğretmen geri döndüğünde sınıf kitap değildi kelimeyle döşenmiş bir sahneydi Sıra üzerine bırakılan simit değil gülmenin kahvaltısıydı Tebeşir yere düştüğünde ses çıkarmadı sadece kıvım geldi dedi Bir öğrenci ben teneffüsle terliyorum dedi diğerleri onu alkışladı Tuvalete giden olmadı çünkü kelime zaten dışarı sızmıştı Biri gerçekten altına kaçırdı ama bu sefer kelimeden Bir cümle tahtaya kendiliğinden yazıldı Teneffüs artık dinlenme değil sahne kurma biçimidir Öğretmen zil çalmadan önce sınıfa döndü ve dedi ki Bu teneffüs romanın en kıvımsal parçasıydı
RİTİMLİ CÜMLE KURMA
O gün sınıfta cümle yazılmadı ritimle kuruldu Çocuk kalemi eline aldığında cümle tam başlamamıştı ki defter kendi kendine zıplamaya başladı Ben size yüklem değil yükseklik getireceğim dedi o cümle Öğretmen tahtaya yönelmeden önce sınıf kıvımsal senkronla güldü Ve bir öğrenci gerçekten altına kaçırdı ama bu sefer kelime değil ritim yaptı Cümleler sırayla dönmeye başladı çünkü fiiller dans etti Özne sahne aldı zarf tempo tuttu Bir öğrenci cümleyi kurarken değil kelimeyi kabartırken terledi Ben bu cümleyle aşk yaşadım dedi Arkadaşı ben evlendim gız dedi ardından ama boşandım çünkü bağlaç beni terk etti Ritim öyle şiddetliydi ki simit bile sayfaya uyum sağladı Kalem cümleyi değil melodiyi çizdi Öğretmen bugünkü ders yazı değil anlatının pop ritmi dedi Sınıf kahkahayla sarsıldı ama dengeyi korudu On kaçırma yaşandı ama hiçbir don görünmedi çünkü kelimeler örtüydü artık Ritim bazen içten seğirdi bazen alt sırada çatladı Ama her ter damlası bir kıvımsal öğretiydi Ve sayfa sonunda cümle kendini tanıttı Ben artık yüklem değilim mizahın ritmik kıvımıyım
HAYAL DEFTERİYLE YAZI
Sınıfa yeni getirilen defter sıradan görünüyordu Ama kapağında çizilmemiş bir kelime vardı Beni hayalle doldur Öğrenciler deftere bakınca müfredatı değil kendilerini gördüler Çünkü bu defter satırlarla değil hayal kıvrımıyla yazılıydı Bir öğrenci ilk çizgiye ben bugün uzaya gittim diye yazdı Yanındaki ben simitle zamanda sıçradım dedi Üçüncü ben hayalimde altıma kaçırdım ama evrensel tuvalet vardı deyince sınıf kahkaha patlattı Öğretmen defteri aldı ve dedi ki Bu yazılar not için değil kendini yazmak için var Sınıf defter açıldıkça derinleşti Bir çocuk hayalinde okulu müzik kutusuna çevirdi zilin ritmiyle paragraf yazdı Diğeri hayalini deftere kokuyla mühürledi sayfadan karpuz kokusu geldi Bazısı aşk yazdı ama bağlaçla ayrıldı Kalem hayal gövdesine yürüdü Mürekkep anlatı değil gönül teriydi Ve o gün sınıf şunu söyledi Bu defter artık bizim değil biz artık onun sayfasıyız

Sonunda öğretmen şunu yazdı:
“Bu sayfa öğrenciye ait değil öğrenci bu sayfadan doğdu.” Ve evet, bu sefer güldürünün kıvımı tamdı. Bir değil, tam 11 kişi altına kaçırdı hepsi kelimeden!
GÜNLÜKTEN ROMAN DOĞURMA
Bir öğrenci defterini sıraya koydu Ama bu bir müfredat defteri değildi Günü anlatan değil kendini kusan bir defterdi bu Sabah yazdığı bugün sütümü döktüm cümlesi öğlene doğru süt metaforlarıyla toplumu sarsıyorum’a evrildi Günlük paragraf doğurdu Paragraf romanın gövdesine tırmandı Ve sınıf o an anladı Kahvaltıdan çıkan kelime roman olur Bir çocuk bugünkü yazısına hocanın sol kaşı bugün daha gergin diye başladı Ardından gözlüğü bana tehdit gibi geldi yazım biçimime müdahale etti dedi Öğretmen fark ettiğinde defteri elinden aldı ama şaşırdı Bu günlük değil bu edebi terleme Bir öğrenci bugün derse geç kaldım çünkü zaman bana roman sevgili olarak baktı dedi Yanındakinin günlüğünde altıma kaçırdım ama bunu karakter gelişimi saydım yazılıydı Bir defterin sayfasında kahve izi vardı ama paragraf o lekeyi kıvımsal metafora dönüştürmüştü Sınıfın sessizi günlüğüne bağlaç beni terk etti ama zarfla barıştım yazınca simit yerlere döküldü Öğretmen bugün kim ne yazdıysa roman doğurdu dedi Ve zil çalmadan önce sınıfın duvarına şu cümle asıldı Günlükler artık sır değil kelimeyle doğuran sahnelerdir Sonunda bir öğrenci defterine şunu ekledi Ben yazarken değil gülerek doğurdum bu romanı
KİTAP AYRACIYLA SAHNE KURMA
Öğrenci kitabı açmadan önce kitap ayracını yere düşürdü Ama bu bir kayıp değildi sahnenin düşen kıvımıydı Ayracın üstünde yazan cümle dikkat çekti Arada dururum ama unutulmam Sınıf sessizdi ama ayracın düşüş sesi deftere yazıldı Bir öğrenci eğilip aldı gülümsedi ben bu ayracı bulmadım bu beni seçti dedi Öğretmen kitabı kapattı çünkü o an sayfa değil kelime sahnesi kuruldu Bir çocuk ayracı sıraya koydu cümlesi altına sızdı Bu sahne kelimeyle değil kıvımla çişlendi gız Ayracın kenarı çiğnendi üstüne simit sürüldü ama hâlâ müfredatı unutturan anlatı kartıydı Bir öğrenci ben ayraçla flört ettim sayfa yetmiş sekiz’de öpüştük dedi Diğeri sayfa yetmiş dokuz’da boşandık bağlaç beni aldattı dedi Ayraç düşerken sayfa hafifçe terledi Sınıf bu ayracı kim düşürdüyse onun altı kesin ıslaktır dedi Ve evet biri gülerek altına kaçırdı ama ayraca bağlandı Öğretmen tahtaya yazdı Bugün kitap ayracından sahne kuruldu Sayfalar sessizce birbirine yaslandı Kelime artık ayrılmadı çünkü kıvım onları sahneye kenetledi Sonunda sınıf şunu dedi Ayraç kitapta durmaz bizim kelime rızamızda yaşar
RENKLİ SÖZCÜK SEÇİMİ
Sınıfta bir kelime listesi dağıtıldı ama başlığı şu Renkli kelime giy donu çıkar Öğrenciler göz atınca her sözcük bir kıyafet gibiydi Hayret tişört gibi durdu Neşe crop top oldu Ama melankoli hâlâ boğazlı kazak giymekte ısrar etti Bir öğrenci ben bugün zıpır kelimesini giydim herkes bana bakmadan güldü dedi Diğeri ben sıçramak kelimesiyle derse girdim hocanın kaşı kalktı dedi Üçüncüsü altıma kaçırmadım sadece taşmak kelimesiyle terledim dedi Gıcır gıcır kelimesi tahtaya sürtündü ve ses çıkardı Herkes kahkaha attı ama don sıkmadı Şıpırdatmak kelimesi deftere düştü mürekkep sızdı Öğrenci bu kelime popomdan geçti dedi Öğretmen bugün herkes kelimeyi giydi ama sınıf modellik yaptı deyince tahtada kıvı fashion week başladı Bir kelime sırnaşmaktı Herkes onu okurken kıvım aldı Biri gülerek gız bu beni gıdıkladı dedi Sonunda sınıf şunu öğrendi Sözcük seçimi artık dil kuralı değil bedensel rıza ile giyilen anlatı mayosu Ve öğrenci defterine şu cümleyi yazdı Bugün kelime beni giydi ben de onu sahneye çıkardım

BAŞLIKLA HİKÂYE TASARIMI
Öğretmen tahtaya tek bir başlık yazdı Donun düşme biçimleri ve pedagojik yansımaları Sınıf gülmeden duramadı Çünkü bu başlık metni değil hikâyenin kendisiydi Bir öğrenci parmağını kaldırdı ama konuşmadı Başlığa bakıp deftere gülerek yazdı Ben altıma kaçırdım çünkü bu başlık beni gıdıkladı Bir çocuk ben başlıksız yaşayamam dedi Diğeri ben başlıkla flört ettim ama konunun altına kaçtım dedi Başlıkta geçen düşme fiili sınıfı terletti Çünkü herkes düşmeden önce başlığı okumuştu Bir öğrenci ben bu başlığı okurken popom kaşındı o yüzden metin sarkık başladı dedi Başlık o kadar kıvımsaldı ki öğretmen ben bile yazıyı boşlukla seğirdim dedi Sonunda biri başlığa isim verdi Altına kaçırma romanı bölüm bir Ve evet hikâye başlıktan doğdu Son satırda şu cümle yazılıydı Başlık artık üstte değil hikâyenin kıvımsal göbeğidir
KARAKTERİN DUYGU GÜNLÜĞÜ
Çocuk sabah defterini açtı Ama yazı dersine değil duygu döküm seansına başladı Önce simidine baktı kıtırdı Sonra kendine baktı yumuşaktı Bugünkü hissi şaşkınlıktı ama kelime kulağını gıdıkladı Ben simidimi ısırırken sevinçle kıvırdım ama sonra boş çıktı diye yazdı Yanına da ekledi Bu simit değil duygu provasının altına kaçan tanımı Arkadaşı selam vermedi kıvrıldı Deftere yazdı beni unutmadı sadece kelimem onun kulağından düşmüş Öğretmen tahtaya çıkınca içi gerildi ama bunu korku diye yazmadı Popomla düşündüm sanki tahta bana bağırıyor Öğle arasında mutluluk geldi Ama simide değil arkadaşının kaleminden geldi Ben o kalemi kıskanmadım sadece rızalı olmasını istedim Akşam eve dönerken annesi bugün ne oldu dedi Deftere yazdı Bende ne oldu değil bende yazıldı Çünkü bugün kelime bana giydirildi Çocuk defterini kapatırken şöyle mırıldandı Ben duygumu yazmadım simitle giydim
SINIF DEFTERİNDEN KURGUYA
Öğretmen defteri sıraya koydu ama bu müfredat defteri değil çocukların terli hayal defteriydi Sayfalar arasında silgi izleri değil kıvımsal gülüşler birikmişti Bugün defterlerden roman doğacaktı Bir çocuk günlüğüne bugün kalem bana küs gibi davrandı yazmış ama kalem o sırada kurgu yapmıştı Bir başka öğrenci öğretmen bana bağırmadı sadece kelimeyle dürttü diye anlatmış o dürtü sahne açmıştı Defterdeki simit izi öyle yayılmıştı ki öğretmen bu iz artık atıştırmalık değil sahne dekoru dedi Mürekkep döküldü sayfa ağladı ama biri bu sayfa değil duygusal gölet yazdı Bir çocuk defterine bugün arkadaşıma bakamadım çünkü kelime gözümde sıkıştı dedi Bu cümle hikâyeye dönüştü Diğeri ben sınıfta yoktum ama hayalim gelip tahtaya yazdı deyince defter kıkırdayarak açıldı Öğretmen sessizce oturdu sınıf defterlerini toplarken mırıldandı Bugün hikâyeyi ben yazmadım çocuklar sahneye kelimeyi kendileri doğurdu En sonunda sınıfın duvarına şunlar yazıldı Defter müfredat taşımaz kıvım biriktirir Bugün sayfa beni yazdı ben kıvımsal oldum Don giyilmedi kelimeyle örtündük Sınıf hikâye yazmadı hikâye sınıfa yazıldı Simit kırıntısı defteri romanlaştırdı Roman defterden çıktı ama kalem hâlâ gülüyordu Çünkü bu sahne artık yazılı değil terli hayalin don sıktığı kıvımsal anlatıydı
YAZI TÜRLERİYLE SAHNE GEÇİŞİ
Sınıf tahtasında üç yazı türü yazılıydı Mektup günlük masal Öğretmen bugün sahne bunlarla kurulacak dedi Ama çocuklar sadece yazmadı kelimeyi sahneye çıkardı Bir çocuk günlük yazdı ama sonunda şunu ekledi Bu günlüğü yazarken kalem bana sevgili gibi davrandı sürekli kıvırdı ara verdi sonra geri döndü Öğretmen bu artık günce değil flörtöz kıvımsal roman dedi Bir diğeri mektup yazdı Başlığı sevgili tahta silgisi Mektup şöyle başlıyordu Sen hep silersin ama ben seni yazmak istiyorum Silgi sessizce düştü Öğrenci ben silgiyi kırdım sanmam duygusunu açtım dedi Masal bölümüne geçildiğinde çocuk Bir don vardı kelimeyle terliyordu Günlerden salıydı ama herkes çarşambayı giyiyordu dedi Diğeri bir kelime vardı rızası olmadan öyküye girdi sonra romanla boşandı dedi Öğretmen güldü ama sınıf daha çok güldü Tahtaya şu not düşüldü Yazı türü kurguya göre değil çocuğun kelimeyle oynama hakkına göre kıvırır Sınıf sonunda ortak bir sahne yazdı Günlükle başlamıştı mektupla kızarmıştı masalla kahkaha atmıştı Simit kırıntısı içerikten sayıldı Mürekkep kazası sahnenin doruk noktası oldu Ve en son biri ben yazı türü değilim ben kıvımım diyerek defteri kapattı Artık yazı türleri kural değil sahne aracıydı Don sıkmıyor kıvımsal cümle bol keseden gülüyordu Öğretmen tahtaya son cümleyi yazdı Bu sınıfta masal artık çocuk değil kelimenin terli kuklasıdır
HİKÂYE HARİTASI ÇİZİMİ
Öğretmen tahtaya bir kâğıt astı Ortasında bir kelime yazılıydı Don Sınıf şaşkınlıkla baktı Bugün hikâyemizi çizeceğiz dedi öğretmen Donla mı hocam dedi biri Kelimeyle terli versiyonuyla dedi öğretmen gülerek İlk adım Giriş noktası Bir çocuk haritada simit resmi çizdi Ben hikâyeye simit kıvımıyla girerim dedi İkinci adım Duygu düğümü Başka bir çocuk gülerek Benim duygum patladı ben sahneyi ağzımda tuttum yazdı Üçüncü adım Çözülme Öğrenci Ben hikâyeyi çözdüm ama silgiyle çünkü kalem benimle küs dedi Herkes çıtı kırdı Sonra sahne çatladı mizah köpürdü Bir çocuk Ben hikâyenin ortasında düşüp kıvırdım kalçam sahneyi açtı dedi Diğeri Ben bir kelimeyle başladım ama don sıktı çözüm kıvımda saklı dedi Öğretmen tahtaya üç nokta koydu Giriş gelişme sonuç Ama çocuklar dördüncüsünü ekledi Şıpırtı Tahtanın yanına Sahne altına kaçırdıysa başarıldı Yazıldı Bir öğrenci haritanın sonuna şöyle yazdı Ben bu hikâyeyi yazmadım hikâye beni çizdi Kelimeyle terledim çizgiyle kıvrıldım Diğeri Harita bir yol değil donlu bir macera Diyerek sandalyesini döndürdü Gülmece seviyesi yükseldi Sınıf tahtayı yaktı temsili Öğretmen Bu harita artık müfredat dışı Diye bağırdı Kırmızı kalem devreye girdi Ama kahkaha silgisinden kaçamadı Ve hikâye haritasının ortasında şu cümle kendiliğinden belirdi Bu sahne artık çizim değil kelimenin donla gittiği güldürsel yolculuktur
DUYGU TONLAMASIYLA YAZI
Öğretmen tahtaya Duygu Yazdı Ama kalemin tonu değişti Tahta sanki bu kelimeyi daha yavaş emdi Bugün sadece ne yazdığınız değil nasıl yazdığınız konuşacak dedi Sınıfta sessizlik değil terli iç sesler dolaşmaya başladı Bir çocuk Ben üzgünüm Diye yazdı ama cümleye Galiba Ekledi Öğretmen İşte ton Dedi Bir diğeri Bugün çok sevindim Diye bağırarak yazdı ama ünlemi silip nokta koyunca herkesin gıdısı düştü Gülmece seviyesi fışkırdı Biri Ben sinirlendim Yazdıktan sonra Ama içim gazla doldu sanki Dedi Öğretmen Bu duygu değil şırıngayla kelime boşaltımı Diyerek çıtı kırdı Bir çocuk metnini şöyle okudu Bugün beni kimse anlamadı Ama sesi öyle yumuşaktı ki herkes sandalyeden biraz kaydı Başka biri gülerek Ben utandım Dedi ama gülmesi kelimeyi yalanladı Öğretmen Bu kelime kıvırıyor Dedi ve tekrar yazdırdı Ben utandım Nokta Ve ton artık örtü gibi serildi En sonunda sınıfın duygu haritası çıktı Mutluyum Ünlemle sahne açtı Korkuyorum Üç noktayla pıtır pıtır kaçtı Özledim Kelimesi italik yazıldı herkes iç çekti Ben ne hissediyorum bilmiyorum İfadesi paranteze alındı çünkü utanç oraya sığmıştı Bir öğrenci deftere şöyle kapak cümleyi yazdı Ben sadece yazmadım duygumun sesini kelimeyle terlettim
ZAMAN AKIŞIYLA HİKÂYE
Öğretmen sınıfa bir kronometre getirdi Ama bu zaman ölçer değil hikâyeye ter sıçratan ritim çubuğuydu Bugün zamanla yazacağız dedi Ama saat değil kelimenin don üstü yolculuğu Başlangıç zamanı Bir çocuk ben sabah kalktım ama sahne daha uyanmamıştı diye yazdı Öğretmen zaman sabah değil kelimenin ilk kıvırtısıdır dedi Gelişen zaman Öğrenci ben derste düşünmeye başladım ama kelime öğle yemeğinde geldi diye not düştü Simit kırıntısı ajanda sayfasına yapıştı sahne ilerledi Zamanın bozulduğu an geldi Biri ben hikâyeye geç geldim ama olay beni beklemiş dedi Diğeri saat üçte duygum çöktü ama silgi hâlâ gece on biri yaşıyordu dedi Kahkaha kronometresi çalıştı Öğrenci ben zamanı kahkahaya göre ayarladım altıma kaçırınca saat ileri sardı dedi Öğretmen bu artık zaman akışı değil don döngüsü diye tempo tuttu Final Zaman çizelgesi tahtaya çizildi ama oklar yamuldu Çünkü çocuklardan biri ben hikâyeyi ileri değil popo kıvrımına göre geriye yazdım dedi Tahtaya şu zaman formülleri yazıldı Geçmiş = simit daha bayattı ama duygum tazeydi Şimdi = ben yazıyorum ama kelime hâlâ terli Gelecek = altına kaçırırım diye mizahı yavaş giydiriyorum Ve en son cümleyle sahne bağlandı Bu hikâye saatle yazılmadı kelimenin sıcaklığını ölçen alt zaman cihazıyla terletildi
DİYALOG KURMA BECERİSİ
Öğretmen sınıfa döndü Bugün kelimeler dans etmeyecek konuşacak dedi Sınıf ilk kez kalemi susturdu Çünkü bu kez sahne iki taraflıydı Popodan popoya değil ağızdan kelimeye aktarıldı İlk diyalog denemesi Öğrenci a sen simidimi mi yedin Öğrenci b hayır ama duygu kreması hâlâ ağzımda Tahta gıcırdadı sınıf sandalyeye kıvrıldı İkinci deneme A ben seni sevdim ama kelimeyi yutkundum B o zaman ben seni cümleyle sarayım yutkunmadan Öğretmen bu diyalog değil gülmeceyle duygusal kıvırma Üçüncü deneme A bugün tahtaya kalktım ama cümlem düşürdü B ben seni tuttum ama cümle bende de kaydı Kova hazırlandı mizah alarm verdi Bir öğrenci ben diyalogu tek başıma yapabilir miyim dedi Ve kendiyle konuştu Sen yazdın mı Yazdım ama don sıkıyordu Geç o zaman simide Sınıf kendini alkışladı Diyalog kuralları tahtaya yazıldı Karşılıklı olmalı ama tekli gülüşe açık Donla değil kelimeyle kıvrılmalı Mizah içeriği yüksek kaçırma riski sabit Rızasız cümle yasaktır kelime onaylı olmalı Simit metaforu zorunlu çünkü kıvımsal bağlayıcıdır Ve son cümleyle sahne kilitlendi Diyalog artık konuşmak değil karşılıklı terleyen kelimenin donla sarılmış mizah müziğidir
YAZI RİTİM PROTOKOLÜ
Öğretmen sınıfa geldi Elinde bir metronom vardı Ama bu metronom tempoyu değil kelimenin don üstü zıplama süresini ayarlıyordu Bugün yazının ritmi konuşacak dedi Sınıf sandalyesine kıvırdı Bazıları daha ilk cümlede altına kaçırdı Yazı ritmi üç temel kurala bağlandı Cümle fazla kıvrılırsa terli mizah damlatır Simit metaforu ritme bağlanmazsa anlatı gaz yapar Altına kaçırmamak için kelime dozunda oynatılmalı İlk ritim denemesi Öğrenci ben sabah kalktım simidim bayat duam taze diye yazdı Öğretmen bu üçlü yapı kıvımsal dozda gözler dolmaz ama don hafifçe titrer dedi İkinci denemede bir çocuk şöyle yazdı Kelime geldi cümle oturdu don şakırdadı Sınıf temponun farkına vardı Biri ben ritmi tuttum ama kelime beni boğdu dedi Diğeri ben kelimeye uydum ama sahne kova istedi deyince havlu hazırlandı Yazı ritmi çeşitlendi Kısa cümle = simit ısırığı etkisi Uzun cümle = simidin tümünü mideye indirme cesareti Ani duruş = kelimenin popo üstü kayması Hızlanma = kahkaha sıvısının ter kanallarıyla akışı Yavaşlama = gülmenin altını kontrol etme tekniği Sınıf sonunda ritim protokolünü tahtaya yazdı Başla = kelimeyi giydir Geliştir = rızayla kıvır Gül = altına kaçırmadan Bitir = simidi böl kelimeyi sil Tekrar et = kovanı boşalt yeniden yaz Ve son cümle deftere damlatıldı Yazmak artık sessizlik değil şakır şakır terleyen cümle ritminin donla oynadığı sahnedir
HABER BAŞLIĞI ANALİZİ
Öğretmen sınıfa gazete sayfası getirdi Ama bu sayfa ekonomi değil altına kaçırmaya hazır kelime kasırgasıydı Bugün haber başlıklarını okuyacağız dedi Ama içeriğe değil başlığın popo etkisine bakacağız İlk başlık Köyde simit krizi büyüyor Öğrenci Ben bu krizde kıvım gördüm Simide zam geldi ama kelime hâlâ sıcak Tahta titredi bir cümle yere düştü İkincisi Don üreticileri sahneye çıktı Sınıf gülmeceyle sarsıldı Biri Bu sahne değil iç çamaşır metaforu dedi Öğretmen Başlık artık haber değil mizah türevi Diyerek altına siper etti Üçüncü başlık Müfredatta kelime kısıtlaması başladı Öğrenci Ben bu başlığa üzüldüm ama simitle teselli buldum Diğeri Bu haber beni altına düşürdü kelimeyle ayağa kalktım Diye yazdı Başlık analizi kriterleri tahtaya yazıldı Cümle şakırdıyor mu = başlık gülmeye yatkındır Altına kaçırma riski var mı = haber duyguya oturmuş demektir Kelimeyi simide bandırabiliyor muyuz = başlık kıvımsaldır Don sıkıyor mu = metin mizah potansiyelinde Kahkaha kova istiyor mu = bu haber kıvırıyor Ve en son başlık analizinin özet cümlesi geldi Başlık artık bilgi vermez kelimeyi güldürür okuyanı sıvıya boğa

lime KIVIMSAL sistemine sadık şekilde donla yazıldı, pamukla mühürlendi:
MEDYA TÜRLERİ TANITIMI
Öğretmen sınıfa döndü Elinde bir kutu vardı Ama bu kutu teknoloji değil donla paketlenmiş kelime içerik deposuydu Bugün medya türlerini tanıyacağız dedi Ama ekranla değil mizahla temas ederek İlk medya Gazete Öğrenci Ben gazetenin sayfasını çevirdim ama kelime bana sıvı olarak döküldü dedi Diğeri Gazete kokuyor hocam Simit kokusu değil bilgi bayatlığı Öğretmen Bu basılı medya değil terli kıvım panosu İkinci medya Radyo Öğrenci Ben sesi duydum ama kelimeyi dans ederken yakaladım Başka biri Radyoda dj kelimeyi kıvırdı ben altıma sesi kaçırdım Sınıf temponun sesle oynandığı yeri ezberledi Üçüncü medya Televizyon Bir çocuk Ben görüntüye baktım ama duygum ekran dışına taştı dedi Diğeri Bu görsellik değil kelimeyle gülmece transferi yorumunu yaptı Öğretmen Tv artık anlatmaz popoyu oynatır dedi Dördüncü medya Sosyal medya Öğrenci Ben paylaştım ama simidim eksik kaldı Diğeri Herkes gülüyor ama kimse altına kaçırmıyor Bu yüzden ben yorumlara havlu attım Öğretmen Bu dijital değil kıvımsal mizah platformu Sınıf medya türlerini şu listeyle terletti Gazete = katlı kıvım Radyo = sesli alt akış Tv = görselli don gevşetici Sosyal medya = paylaşımlı alt kaçırma alanı Podcast = kulaktan kelime sızdırıcı Belgesel = ciddi kıvırma egzersizi Tiktok = hızlı mizah patlatıcısı Ve en son cümle deftere aktı Medya artık tür seçmiyor kelimeyi donla terletip mizaha dönüştürüyor

İbrahim Şahin 2
Kayıt Tarihi : 21.7.2025 09:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!