Hani bir şehir deprem sonucu yerle bir olduğunda, yıkıntıların altında bulunan canlılara ulaşmak için; “ Hey! Sesimi duyan var mı? ” diye seslenilir ya. İşte şimdi biz de seslensek, kaç kişi duyar öyle bir yıkıntının altından sesimizi?
Tozpembe gördüğümüz hayatımızdan; gerçeklerle yüzleşmek ve çirkinliklerle baş başa kalmak ne kadar güzel değil mi? Sen ne diyorsun? Demeyin. Zaman zaman hayat depreminin altında kalmıyor muyuz, şu ya da bu şekilde. O zaman kimi yanımızda görürüz? Herhalde akbabaları değil. Gerçekler, bir tokat gibi yüzümüze vurduğunda ayılırız. Ne oluyor? Nereye gidiyoruz? Sorularla, bilmeceyi bulmaya çalışırız. Çünkü başka yolu yoktur bunun…
Ya bir zamanlar yurdumuzu, ahtapotun kolları gibi saranlara karşı uyutulmaya çalışılan halkımız, deprem yıkıntıları altında kalmış gibi çaresiz; bir kurtarıcı, bir yol gösterici, bir lider aradı. Ve O kurtarıcı, Çanakkale’de Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal oldu.
Samsun’a ayak bastığında, kan ağlıyordu Anadolu. O’nun kararlı tutumuyla kenetlendi millet. Kuvay-i Milliye ruhu canlandı. Yokluklardan, yıkıntılar arasından, bir ışık doğdu Anadolu’ya. Yeniden varlığını, varoluşunu hatırladı. Direndi. Önderine inandı. Kazandı. Yeni bir devlet doğdu. Tarihe altın harflerle kazıdı adını. Biz O’nun emanetiyle yaşıyoruz bugün.
O bir mimardı. Depremlere dayanıklı ve sarsılmaz eserleriyle dolu bir mimardı. Nasıl ki Mimar Sinan yapıtlarıyla iz bıraktı. Nasıl ki Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un alınışıyla başka bir mimarlık örneği gösterdi. Tarihe iz bıraktı. İstanbul’un alınışı, Fatih’in ordusunun başarısıdır. Ama O’nun emrinde, komutasında yapılmıştır. Orduların savaşta başarı mimarı, komutanlarıdır.
Atatürk’ de bir dahi mimardı. Kanser gibi adım adım ilerleyen işgallere karşı, yıkıntılar arasında direnen ulusunun, varoluşunu ispatladı. Düşünün ki, o şartlarda, öyle bir dahi beyin olmasaydı. Bu ulus belki de tarihe karışacaktı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin mimarı Atatürk’tür. Bugün O’na ve atalarımıza layık olmak; her yurttaşın boynunun borcudur.
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…
belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine derince bakmasalardı eğer…
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta