Serseri Şiiri - Hayrettin Taylan

Hayrettin Taylan
1968

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Serseri

Kravatının içinde sürekli bir çakı saklardı. Annesini dört yaşındayken kaybetmişti Mülayim.Babası annesinin ölümünden sonra başkasıyla evlenmiş,Mülayim’i Çocuk Esirgeme Kurumuna vermişti.Orda büyümüş lise 2’ ye gelmişti.Lise 2 ‘ye kadar gerçekten mülayimdi.Bir gün lise 3’ ten bir kızı sevdi.Kız zengin ve seçkin bir aile kızıydı.Bir türlü pes etmedi.
- Sevdanın sol ağrılı çağrılarında efendi ve köleler imparatorluğunu yıkan
aşktır. Damarlar akar,ruhlar diner,sevgiler eser, ama dirençli sızıntılarında
acı tarlalarında beklenmeyen sonlar yeşerir.
Ağrılı yüreklerin giyotin özlemlerinde direnmek herkesin işi değil. Yıpranmış “ağlar” ağlar sarhoş balıkçı sandalında,aşk tutulmayınca.

-Bir gün okul bahçesinde her şeyi anlattı.
Kız:-Sen de kimsin? yanıma gelmen bile ayıp. Seviye ve sevme bu ikisi var mı sende yurt çocuğu.
-Kızın bu tavırları karşısında yurda gitti. Saatlerce düşündü.
Benim suçum mu.Sevmek için zengin mi olmak gerek.
-Yurt çocuğu ha? Bu sözler ona çok dokun-muştu.Yurtta lise 3’ deki serseri abileri vardı.
Arada onlarla görüşüyordu.Beyni sulanmış,aklı başından gitmiş, yüreği tükenmişti.Anne sevgisi,baba sevgisi şefkat yok.Yalnızlığın kitabını yazmış,fakirliğin taşlığında, taşlanmış.Yüreği haşlanmış,içindeki çocuk bir türlü büyümemişti.
Yurtta, güçlü olan serseriler hep mazlumları ezmişti. Lise 2’ nin 2. dönemine kadar gerçekten mülayimdi. Her hali adıyla aynıydı.Ta ki,lise 3 ‘teki Betül’ün ona 'yurt çocuğu demesine kadar'.
Bu söz onda nefret bombası tesiri yaptı.İçsel Füzyonlarında hesaplar çıktı.Öç alma duygusu akrep oldu.İçinde öçlerin yılanları ejderhaları bile çiğ çiğ yutuyor, anlatılmaz bir karamsar tablonun çarpılmayanı oluyordu.
Platonik sevdiği kız, hayali,hayat kaynağıydı. Ama onu bırak sevmeyi,aşağılamıştı.
Aşağıda olmak aşağılanmak mı. Neden? neden?
-Mülayim,sana bu dünya neden küçük.Kendisiyle içsel sohbet ediyordu.Çıkmazların sokağında yılanlar görüyor.Solucanlar, aç kurtlar, arzuların tilkisi hayal ormanında geziyordu.Bir türlü unutamıyor Betül’ün aşağılayıcı sözlerini.Hele “yurt çocuğu”.Yurttaki lise 3 serserileriyle sohbeti sıkılaştırmıştı.Onların sohbetine dalınca, karakter ağacının dalı yavaş yavaş kırılıyordu.
Dal kırılınca, rüzgar her yüze eserdi.Karakter ağacındaki kırılmalar köke kadar geldi.Kök zaten çürük.Sevgi,şefkat, zenginlik, mutluluk yok.
Hiç kimse anasından serseri doğmamıştır. Allah insanı yaratır. Ancak dostlarını, çevresini insan kendisi yaratır. Mülayim efendi ve saygılıydı.Hep öyle yaşadı.
Ezik, sıradan çoğu duyguyu yaşamamıştı.İllk aşk onda atom sarhoşluğu oluşturdu.
- Mülayim, o günden sonra gizlice kravatına çakısını koydu.
İlk kırınış ve çırpınış o oldu.Yurttaki (serseri) ağabeylerinin sohbetleri onun tek dersi olmuştu.Okuldaki serseri grubunu uzaktan izliyordu.O, grubun içine girmeliydi ama nasıl.
Öğle tatilinde Betül’ün çıktığı çocuğu takip etti.Okulun bahçesinde bir köşeye sıkıştırdı.Kravatın içinden çakıyı çıkartıp, ucunu çocuğa batırdı.Çocuğun bacağı az kanıyordu.
-Madde 1:Betül benimdir.
-Madde 2:Betül’den uzak dur.
-Madde 3:Kulağını keserim.
Benim adım Mülayim.Bundan böyle 3 kuralım var.Çocuk korkudan ağlayarak lavaboya gitti.Dizindeki kanı sildi.Allah’tan çok yaralanmamış.
-O günden sonra Betül’le okulda görüşmüyor.Bu olay kısa zamanda tüm okula yayılır.Mülayim'in namı 'Yurt çocuğu' olarak yayılır.Artık okulda kimse ona yanaşamıyor.Herkes hep cebinde bir çakı var 'yurt çocuğu'.Anne baba yok hatta çocuklar biraz abartıyor Tinerci diyorlar.Mülayim, ah Betül seni bir alayım.Ne derse desinler.
Gözü hala Betül’de.
Betül’se Mahir’i çok seviyordu.Mahir’in bıçaklanmasını ve ondan uzaklaşmasını bir türlü anlamıyor.Bir gün bunu yapanın Mülayim olduğunu babasının korumalarını tembihledi.Korumaların üçü okulun önünde Mülayim’i aldılar.Depolarında bir güzel tartakladılar.Su sıktılar.Ayağını denk al deyip bıraktılar. Mülayim:Bunu kim yaptı?
-Artık kafayı yemiş durumda.Öç alma duygusu artıyor.Yapsa yapsa Mahir yapmıştır.Okula gelir gelmez hemen Mahir'in sınıfına gitti.O kadar sinirliydi ki, camı kırdı,öğretmenler masasını tekmeledi.Önüne gelene sataştı.Kimse ses çıkarmıyor.İki elinde küçük çakılar.Nöbetçi öğretmen yetişiyor.Onunda üzerine yürüyor,öğretmeni yaralıyor.Ortalık karıştı.Tüm öğrenciler kaçışıyor.Herkes aşağı koşuyor.Merdivenlerde izdiham var.Ezilenler, pencereden atlayanlar.Adım Mülayim var mı be! ! !
-Mülayim delirmiş durumda. İki elinde çakı kimse yaklaşamıyor.
-Betül, Betül diye bağırıyor.Herkes kaçışırken Betül çaresiz bir şekilde mülayimin yanına gidiyor.
Mülayim’in elleri kanlı,her tarafı dağılmış,gözleri fıldır fıldır dönüyordu.
Betül ağlıyor, güzelliğine güzellik katmış bütün okul onu izliyor.
Mülayim:- 'İyi olmak mı, kötü olmak mı kolaydır? '
İyi olmak diye bir şey yoktur gülüm;
Hüner; iyilerle beraber olmaktır. Aslında ben hep iyiyimdim,hep iyilerin kabındaydım.Ben senin serserinim,ben senin eserinim.

Ben senin iyilerindenim …..zararsız… ruhum,sesim,yüzüm,tutkum her şeyim sana…..
Sende beni hep iyilerinle yaşa….

Betül,korkusuzca değil, çekine çekine Mülayim’in yanına gidiyor.
Mülayim: Herkes duysun, herkes bilsin Betül’ü seviyorum.
-Betül yavaşça delirmiş Mülayim’e yaklaştı.Göz göze geldiler.Bakıştılar.Mülayim,o kadar etkilendiki elindeki çakılar yere düştü.Orada kala kalıyor.Masum ve donuk.Heykel gibi.
Ruhundaki bütün nehirler aktı,gözünden yaşlar aktı, eli kanamıştı,Betül’ün alnına kanla “B “
Yazdı. Sustu.Susulacak ne varsa sustu.
Betül: Evet asıl beni vurmalısın.Bu masum insanların, biricik öğretmenin ne suçu var?
-“Sevmek gitar çalmaya benzer,anlamayandan aykırı sesler çıkar.”
-Sevmek bu mu? Mecnun böylemi yaptı. Ferhat böylemi yaptı?


-Aşk bir yaklaşımı yakalamaktır. Onu yakaladın güzel; ama beni etkileyecek hiçbir özel şeyin oldu mu?
-Aşk karşılıklı aynı yıldızları izlemeye gitmektir.Aşk ruhunun yıldızını yakalamaktır.Aşk bir özele, özel olmaktır.Sen bana özel olamadın.bana zarar vererek mi.Aşk ta gurur yok sevgili....
-Mülayim:Kalakalmış.Konuşamıyor. Betül’ün cümleleri kurşun gibi yüreğini delik deşik etmişti.
Mülayim:Aşk tek kişilik ordu olunca güzel.Ben aşkın derbederiyim.Tek kişilik bir orduyum.Sense bin yıllık bir kaleydin.İçsel sedler kurdun. Horladın. Gururumu yok ettin. Hiçbir kapı açmadın.
Betül: Dengeler Allah’ın takdiri.Seninle aynı ekvatorda yürümek için duyusal devrim gerek.Bu da 'Buda' olmak kadar zor.'Yurt çocuğu' anladın mı? Gel öldür beni.Sen zaten bir ölüsün.
-Mülayim yere düşen çakısını aldı.Tüm okul onları izliyor.Kimse yaklaşamıyor.
Mülayim:Herkes duysun.Herkes bilsin.Bu aşk burada bitmez.Bıçaklar elinde, Betül’e yaklaştı; Betül! ! Betül! ! Betül! !
Bıçagın birini kalbine sapladı. Bu 1
Bıçagın birini bacağına sapladı. Bu 2
Bıçagın birini eline sapladı.Bu 3
Herkes bilsin Seni seviyorum,
Diyemeden yere düştü.
-Betül yanına gitti.Elinden tuttu.Kendisi için yoldan çıkan bu fedai ve mülayim çocuğu kurtarmalıydı.
-Betül, ağlıyor,gözyaşı kan birbirine karışmış.Tek kişilik bir aşk ordusunun yenilgisini izliyor.
-Mülayim yenilmiş,Mülayim yaralı...Mülayim ölümcül.
-Ölümcül bir aşkı diriltmek için bir sıcaklık bir bakış yeterli...
-Betül kan kaybeden Mülayim'in elini tutuyor.Cansız oracıkta uzanan Mülayim canlanıyor.Betül’ün ilk kez dokunuşu her şeyi unutturuyor.
-Herkes öldü derken canlanıyor, Çömeliyor. Betül de çömeliyor. Kan olmuş her taraf. Küçük çocuklar gibi birikmiş kanla oynuyor.
Mülayim, parmağıyla akan kan ortasına kanla Betül yazıyor.
-Betül ölümüne seven Mülayim’e karşılık vermiyor.
-Aşk iki kişiliktir.Aşk ruhsal benzeşim denklemidir.Aşk nefretle başlarsa, çok büyük sevgiyle doğar.
-Betül,sevdiği Mahir’le ekvator çizmiş.Bir insan herkesi sevemezdı; ama Mahir’i ne kadar seviyor tartılmamış sevgiydi.Mülayim,yarı cansız çömelmiş karşısında.
Betül: 'Aşk çocuğu' beni sevmene değdi mi?
Mülayim: Seni görmemek ölümden daha zor.
Ne olur hastaneye götürmeyin ölmeliyim.
-Sensizlik her gün diri diri ölmektir.
-Betül,elini ona uzattı.
-Tut elimden; ama bu el daha önce tutulmuştu.Bu kalp daha önce tutulmuştu.
-Yüreğimin sonunda sana sözlük olacak bir sözcük var.
-Sana ait değilim.
-Mülayim’in gözünden iki damla indi.Her tarafı kanıyor.
-Betül’e yaklaştı.Onu ilk ve son kez öpmek istedi.
-Betül karşı çıkmadı, yanağından masumca öptü.
-Öpücük bitince Betül’ün kucağında öylece kalakalıp bayıldı.
-Betül,bir çığlık attı.Gözyaşları sel oldu.
-Sel kanı ve aşkı temizledi…

Yaralanan edebiyat hocaları da geldi yanlarına:
-Avuç içi bir mutluluk çizgisi güneş oldu temizledi her şeyi. Göz pınarlar dökülür hüzün algılarıyla dökülür gerçeklere.Aşk insan içindir,aşk insani olan içindir,hayvani ve aşırısı
Zarar veriyorsa,aşk değil,haz zehirlenmesidir.
.Aynı gökyüzüdür,aynı aydır, aynı yıldızdır,aynı zamandır yine de ruhumuzu karartan atlas.Sen hangi şehrin yeşil ormanısın.Sen Betül bu ormanda nasıl bir ceylansın.Ürkek
Bakışlarından nasıl tutulur tutkular düşündün mü? Yamalı düşler gemisinde yolcuyuz.Severek terk ettiğimiz demleri, özleyerek süzgeçten geçirmeye uğraşırız.
Kapanınca isteklerimizin, özlemin, kapısı,dar pencerelerden atılırız mutluluğa. Yapışkan düşlerimize yel çarpar,arzularımızı besler amaçlar.Yüreğimizin safari turlarıyla günleri güzelliklere aşılar,aşk ile aşılan arasında kalırız. Bugün size akan şunu özetlemiştir.Yaşamak basit ve zorlamayla itilen yük gemisi değil.Önce sularınızın temiz olmalı, önce iyileriniz yüzmeli,önce denkleminiz çözülmeli.Kaderin tasından tasalanarak yaşadığınız bugünün aşk dersinden özetler çıkarak hayatı kanatmadan yaşayın der..Ambulans gelir, üçünü alıp hastaneye giderler..

Hayrettin Taylan
Kayıt Tarihi : 2.10.2009 17:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hayrettin Taylan