Feleğin sagâh perdesine hüzzam diye yazıldığımı fark ettiğimde, yaşım yolun yarısına yakındı.
Bir Gencebay bestesi yankılanıyordu ve ben sigaramın dumanını seyre dalmıştım.
Düş mü? Hakikat mi?
Bu nasıl bir araf?
Düşünüp dururken gördüm:
Kanatlanıp uçacak kuş gibiydi, saçları.
İlmin hayırlısı dedik, kıraat ettik,
Bir gün okumadık diye tarih küstü.
Saman yaprağına kelimeler dizdik,
Bir gün yazmadık diye kalem küstü.
Diyarbakır işi la gardaş çektikçe parlar dedik,
Gözlerim acıyor,
Zihnimde kürek sesleri var.
Beden ülkemde bir meyil,
Bir göç telaşı var.
Bozkırın ayrığı batıyor, ayaklarıma.
Nefsimi irşad eyle, kal gitme benden.
Ayır beni de kendine zulmedenlerden.
Takatsiz tövbem var! Pişmanlıkla süslü.
Rabbim, esirgeme merhametini benden.
Gecem hayırsız, arkadaşım şeytan.
Kokuları yok suretleri de!
Bana pervane turuncu şeytanlar var.
Ellerimi savuruyorum boşluk var.
Dillerinde hüvel baki
Ruhların ayini var.
Sorucular var bir de yazıcılar,
Siyahlar içinde,
Gümüş bir kolye incecik belinde kemer...
Gözümü alsa da,
Ufkun berraklığını yine de görüyordum.
Birşeyler söylüyordun,
Saracak kadar yakındım, duymuyordum.
Türküm söylenmedi hiç.
İsmim anılmadı.
Olmayacak duaydım belkide...
Ya da bozuk bir notaydım ney üflemesinde!
Ne sana gelebildim ne kendimde idim zaten.
Derdimi bir onlar anlıyor şu sıralar
Cemal Safi, Yeşil Gözlü şair ve
Turuncu şeytanlar...
Onlarla güne başlıyor onlarla takılıyorum
Şu sıralar sanki hep yanımdalar...
Yağmur tanelerinde misin?
Çok zaman çok arıyorum.
Bulamıyorum.
Mum alevindeysen söyle!
Şu kalemin mürekkebindeysen söyle!
Bir yerdesin, biliyorum.
Düşünüp, dilimin diyemeyeceklerini
Pişmanlıkla süslü
Takatsiz tövbelerimi
Incinip incinip incitemediklerimi
Ben herşeyimi sana bıraktım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!