Râhmanın râhim sıfatına sığındığım,
ve tespih tanelerince sabır dilediğim bir şubat sabahından,
tefekkürün efkarı dayattığı, anıların keder olup üstüme yağdığı,
zencefil kokulu ruhumun zehir misali
kalemimden kağıda döküldüğü bir zamandan, sana sesleniyorum yâr!
Bir kadının dolduramadığı boşluğu
çayla doldurmaya çalışan adamlarız,
çay sevgidir emektir, çay bir sabah sizi terk etmeyecektir.
Bu dünyada yaşanacak şeylerin olduğuna,
hep yaşayacak yaşı ve imkanı bulamadığımda rastladım.
Bazen, bir an; küçücük bir an..
Bir tutukluk oluyor sanki; kalbim, tekliyor gibi.
Ruhumun çıplak silüeti karşıma dikiliyor,
ölümün o soğuk nefesi ensemdeymiş gibi oluyor.
Hayat, "Kıymetimi bil" mi diyor?
Bazı kadınlarla göz göze gelmek,
diğer tüm ihtimallerden daha tehlikelidir.
Alnımın ortasına dayanmış soğuk bir namlu gibi bakıyor gözleri.
Kırpsa, ateş edecek sanki...
Günlerdir karnımda bir ağrı ile dolaşıyorum.
Bir şehrin en kalabalık caddesinde, yalnızlığın en yalın halinde,
annesinin ellerini kaybetmiş bir çocuğun tedirginliği var içimde.
Bu aralar geceleri sabahlara kadar sigara içiyorum.
Dalıp dalıp koca mezopotamyanın sindiği Mardin silüetine, efkar yapıyor.
Saçların uzun olsun.
Tenin esmer, dudakların ıslak olsun.
Öpüşlerin hem sevsin, hem acıtsın ruhumu.
Şehre yağmurlar yağıyor bu akşam ruhum.
Bulutlar, Poseidon'a isyan edercesine,
narin bir akasya yaprağını okşar gibi,
statik bir denge misali, varoşlardan dam dam süzülüyor avlulara..
Tuğlalı sobaların söz geçiremediği o kara gecelerden,
Uykusuz gece yarıları,
kaybolan ömrün en güzel yılları, sevdanın o sarı odaları..
Sen sardın başımıza bu belaları cemal.
Sen açtın bütün bu yaraları, sen yaktın bütün bu insanları..
Öğretmenin sorduğu sorulara
cevap veremeyen bir öğrenci kadar sıkılganım bugünlerde.
Yüreğimi kaldırıp gökyüzüne,
izin almaksızın gitmek istiyorum bu şehirden...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!