bir kargaya akşam üstü söz verdim
sonra göğsüme yatırıp
boş bir çay bardağını
İç kırıklıklarıma dayadım.
Karıncalar sulara doğru yürüyordu
Sırtlarında azıkları
İnsanlar onları ezip geçiyordu
Karıncalar savaşmıyordu
Karıncalar karıncalar karıncalar
En cesur ordular…
Bir yolun ortasındayım ardım karanlık önüm uçsuz bucaksız
Dünden kalma bir rüzgar var yüzümde içim yangın yeri
Gökyüzünde çocuk sesleri bulutlara asılı ipler uçurtmasız
Aynalar tozlanmış seni göremiyorum
Kuşları öldürmüşler
Ey Aşk: Biz insanoğluna
var olmayanı (Aşk)
asırlardır arattın
Ve buldurtmadan
kendini yarattın.
Hüzne bulanıyor kalbin incecik telleri
öyle masum durma seni ben sanacaklar
Cinayet mahallinde soğuk bir toprağa çizecekler beni
Daha öpülmemişken körpe bir gelinin avuç içleri
hangi yöne baksan yol ve bavuldan
Gönlümün yaban atlarını uysallaştırdın larmina
Sulara karışıp giden gölgelerden ordular yarattın
Çiçekler sana açılıyordu hazanı bahara kattın
Hangi derede berrak bir damla görsem sen sandım
Ey gövdemin en kırılgan dalı larmina
Uyuya kalmış bir kışı avuçlarınla
Kaç uyku kaçırdım bilmiyorum
Kaç öğün midem acınla beslendi
Yalnızlığıma dokunan her zerren ölüm ertesi ayak izleri kadar sıradan ve izli
İnsan birini çok sevince
güzel düşünür
güzel görür
güzel hisseder
Sonra bir an gelir
Bir kibrit çöpüne özenmiş ömrüm
Kısacık bir alev gibi parlayıp sönen.
Yelkovanla akrep arasında
Gündüzün ilk ışığında
gecenin yarısında
Geçmişin yarasında



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!