SERA
4. Mektup
Bir tek senin varlığında yaşamak ve yalnız senin için yaşlanmak geliyor içimin en derinlerinden Sera…
Yazdığım tüm satırları, güneşin kızıllaştırdığı tüm şafakları, bedenime tanıdık gelen tüm yabancıları, masallardan uzak bir dünyada yaşayan gözleri yaşlı tüm çocukları, bir tek senin için yazmak, yalnız senin için yaşamak ve yalnız senin uğruna seyre dalmak istedim.
Sana yeniden mektup yazmaya mâni; lüzumsuz bakışlar arasından kaçıp, güzelliğini gözlerime anımsatan satırlara ulaşan kalemin yorgunluğu içerisindeyim. Zamanı düşünmek; dizlerinde uyuya kalmanın vermiş olduğu o muazzam duygu. Belki acılar bize diz çöktürmedi, ama bu sevinç öldürebilir Sera.
Yazdığım mektupların sana ulaşmadığı ve ulaşmayacağını biliyor olsam da bir gün mutlaka okuyacağını temenni ederek…
Düşünceler…
ahh o derin dipsiz içinden çıkılmaz düşünceler;
Ak düşmüş sakalımdan, çukurlaşmış gözlerimin ferine asılı iken, gelip geçen insanların rol sahibi olduğu talan edilmiş hayatımın mavzerinden yazıyorum tüm bu satırları. Bazen; uçurumun kenarında manzarayı izlerken, arkadan itilmiş bir adamın derinliklere düşerken ki korkusuyla yaşıyorum;
Bazen de,
Dağların o karanlık zirvelerinde oturmuş panik ve aceleyle ne yaptığını ve nasıl yaşadığını bilmeyen insanları seyrederken buluyorum kendimi.
Yalnızlığın en etkileyici ve saf halini bulabiliyorum dağların o karanlık ve tenha yamaçlarında Sera.
Nasıl ve niçin yaşadığımı sorgularken çoğu zaman…
Neredesin!
Hangi eskimiş bankta oturuyor, hangi sonbaharı yaşıyorsun zihninde. Kimlerin sahte yansımasına bürünüyor, kimlerin yüzüne anlamsızca gülümsüyorsun. Kimlerin seni asla hiç anlamadığını düşünüyor, tüm fırtınalara rağmen kimlerin tabiatına güzelliğini yansıtıyorsun.
Yürekten severse gerçekten darılırmış insan sevdiğine,
Ya da çok fazla yorulunca ….
Bu mektuplar bir ispatın çabası değil, ya da yeşertmek için bir şeyleri yeniden. Sesi duyulmamış bir vedanın, gözlerinin derinlerine dalıp ‘hoşça kal’ diyememiş olmanın satır bulmuş hali belki de.
Sera…!
Yaşama karşı güçlü ve güzel görünmenin sahtekarlığı, çoğu zaman hırpalıyor tahammüllerimi. Aklıma gelince sebepsizce gülümsüyorum. Kendime de mektuplar yazıyorum bazen. Arzuladığı hayatı yaşayamamış, birçok şeye vesile olmamış insanlar ve hayallerin tam göbeğinden sıyrılıp bugünlere kadar nasıl geldiğimi sıkça düşünüyorum.
Ruhumda derin bir uçurumun açıldığı tamda bu saatlerde, en küçük bir detay, hazırlıksız ani ve hızlıca yazılmış bir ayrılık mektubu gibi bunaltır beni. Hep uyanacak gibi olurum.
Gecenin bir vakti herkes derin bir uykudayken; gün ağarınca okuyacakları birkaç satır vedanın yerine, yokluğunu bırakarak karanlığın içinde iz bırakmadan gidebilmenin adıdır belki de vazgeçmek.
Beni hep hatırla…
Bizi hep hatırla Sera.
Çünkü ben kararlı bir şekilde tüm güzellikleri ölünceye dek, kalbimde taşıyacağım.
Ölmeden evvel, gözlerimden geçen güzel bir film şeridi gibi…
Hoşça kal Bahtsız Kadın.
Unutma!!!
Bu veda bir son değil, yeniden başlayacak bir baharın tomurcuk busesidir.
“Anısı biz olalım bu sokakların
ve hiç durmadan yağmur yağsın
Biz gürültüsüz sözcükler bulalım
sarmaşıklar fısıldaşsın yine
Gidersek birlikte gideriz
yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen”
Ahmet Telli
Kayıt Tarihi : 27.1.2025 13:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!