“Herkes içine gömdüğü yaralı bir hayvanla iyileşmeye çalışmakta.”Benimkisi ürkek bir ceylandı... Sevdamın yeşil ormanlarında kaçışıp duruyor...Oysa avcı değildim, sevdamızın aslanıyım, gönlümüzün bekçisiydim. Küskün bir geçmişin otlakları arasında mecalini gezdiren narin, aşkın simyasını yüreğinde taşıyan özel ceylandın.
-Ormanımız vardı, algılarda, güzel olgulardan, seçkin iyilerden, bize özerk tutkulardan, bitmez sevgilerden, derin bir aşktan oluşan…
-Bir t’adı taşıyorduk.Dünya, dimağlık seçkiler üstüne kurduğumuz amaçlarla kaplı.
-Farklı amaçların tadındaydık.Dahası herkes kendi çıkar ekseninde döndürüyordu dünyayı.Aşk, içtepilerimize tepik atan içsel hazların, açlıkların, sevi tokluklarını yaşama algısı, sevmeye, sevilmeye, kendimizi karşı cinsin eleğinde özel emellere, ya da elemlere teslim etme mecrasıydı.
-Sen aşküstü bir yerde ve serdeydin.
Umutların sağrısından akan yarin dilsiz romanıydın.Seni yazıyordu kaderin yazarları. Yazılmamış yarınlar vardı. Çizilmemiş anların resminde gözüküyordu gelecek dilberliğin.
Daha dostum eller ile gezer mi?
Solmuş derler gül benzinin iziği,
Daha dostum eskisinden güzel mi?
O ne dedi, sen ne dedin varıncak?