Kızıl, ruhu puslanan sözcükler arasında senli huzurlar diledim aşk mesnevisinden.
Islak sözlerinle kurumadı yaram. Denizim köpürür, damlaların akınca,yüreğim çoşar, vicdanımın kurumuş çayı kendine gelir ,dirhem dirhem sana akar dünyam.
Yalnızlığının duvarına yaslandım Mevlana’dan yazdığın sözlerin can evimin dukalarında okundu.
“Aşk altın değildir, saklanmaz. Aşığın bütün sırları meydandadır” Sırlarımla sinirlerim arasında yangınlarına çaresiz kaldım.
-Kendi bilinç yanılsamalarında hayata tutunabilmek için sevda ocağında pişecek aşka mecburum. Sen aşktan çıkalı çok oldu. Sen aşktan öte bir duygunun duyulsama erincindesin. Sensizliğe geldim, sen kendine kumar oynarken. Oysa ömrün kumara karşı, sevda fenerin denizlerimdeki güzellerin gemilerini takip etmekte. Kıskanıyor musun terk ettiğin ermişini. Dudaklarına değecek başka bir dudağın sıcak mevsimine karşı mısın ? Aşka yeni tarifelerle iç içe benli örgüler örüp kendi yalnızlığına kurşun atıp durma.
- Beni zaten vurdun, zaten sana yaralıyım, her yüreğimden vurdun. Çek kurşunlu sözlerini yaralı lugatimden, çek bakışlarını el yüzlerinden Benden başka Şems yok, ben doğudan sana doğdum.Fırat’ın suyunda yıkandım,bu yüzden aşkım Basra’dan sonsuz okyanusa karışır.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta