Seni Ağustos’a benzetiyorum,
galiba gidiyorsun.
Bir yanın solgun,
bir yanın hüzün dolu.
Hani daha dün
çığdem çiçeğini takmıştım saçına.
Kiraz yaprağı sarardı usulca,
senin gidişine mi hüzünlendi, söyle?
Herkes elini ayağını topluyor,
Bu göç nereye?
Bir telaşla savruldu,
nazına dil döktüğüm sözcükler.
Başın
yüce dağlar gibi dumanlı,
Turnalar geçiyor göğün solgun perdesinden,
Hüzünlerin savruluyor rüzgârın koynuna,
dönüşü umutsuz elvedalar gibi.
Neden giydin sarıları,
hangi rüzgâr kopardı yeşilini?
Dalından düşen her yaprakta
bir acın gizli sanki.
Biliyorum,
hiçbir misafir sonsuza dek kalmaz;
ama sen,
gidişini bile bir hüzünle süslüyorsun.
Güneşi loşlaştırıyor,
kuşların sesini uzaklaştırıyorsun.
Teninde yanmış otların kokusu,
yüreğinde ağırlaşan göç yolları var;
ve ben,
senin geçip gidişinde
kendi kalışımı seyrediyorum
sanki ben de
her yıl biraz daha sararıyorum.
S.GÖL
Kayıt Tarihi : 19.8.2025 13:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!