SENE BİTERKEN 3 ( dünya devranında ve dört mevsimler harmanında )
Durmaksızın çağlayıp akan Hayat ırmağının su damlasıydın EY KERVANCI saklambacın gah dolambaçlı gah düz yokuşlu her köşe bucağında hayal ile gerçeğe aranan da sendin körebede sen. Ki yüzyıllarcasına her saniyeyi katlayıp bölüp çıkardığın ömür sermayesi denilen bunca dünya devranı ve DÖRT MEVSİM HARMANIDıR eğer Aşk ile muhabbetlikteydiysen sevgi kırıntısıyla yorulmuş her şey güzeldi, sen de güzeldin, şuncacık uğrayıp gidenler arasındaydın ve biraz surda saklıda seni bilinlerin meçhulü, biraz hiç yaşanmamış düşlerin keyfekeder yollarına koyulmuş yolcusu , biraz yaşanmış unutulmuşluklara dura gide sürgün revan olan avare, esrarı nihayette suncacıktan efsaneydin. Madem ki andan sonsuza gelen giden bu akıntıda coşkusu çağlayışı sevinci ve serzenişi dinmeyen göz göze gelmenin acemi çırağı ve usta sanatkarıydın..sana da düşer kıssadan hissesi şaşar beşerliğin.
Serçe parmağında iğretiliği ustalık diye bir kereden ne olacak sankiliğe satarak tuttuğun her yerin kopup gelen kaçak ve kayıtdışı öfke kin nefret bencillik bağnazlık ceryanlarıyla çarpıklaşan bozulmaların müptelası ve müşterisi olmakla dirliğini dengini ve düzenini kuracak iş değildir aşk.
Deniz çalkantısı daha ince zayıf ve şirince hovardalığa dans müzikliyorken yıldızlara nikah kıyıp göklere merdiven dayayarak seviyor sevmiyor kanatlarını yolmaya papatyalaşmış kalbinin başıboşluğunu asılı tutarak, kimsesizliğin alfabetik sıralamasını saymakla dünyayı kendine dar etmenin ne yeridir ne günü hayat..
Şüphen mi var ki…?
Uçaktan bakınca kuşa kelebeğe takılır gökyüzü, sarsıntılı türbülanslarını duymaz işitmez görmez olur, işin içine ateşle oynayan kalbiyle henüz tanışıp sevişmediği sevgilinin hayali düşüyle aşkın tozu dumanı karışmışsa sarhoşluğundan bir nebze olsun yudumlamışsa dünya sürgünü insan…sen de hani az değilmişsin diyerek üstünde poyraz gıcılayıp esen dümensiz dizginsiz dalgalara yollara yellere akarsulara yıllara ve sıvasız badanasız hatır suale hayatını aşk eden insanlara..
İnsan özünde sohbetlikten kişinin kendine miras olandır Aşk. Aşk ise yaşadığı evreni tanıdıkça kendini sonsuza tamamlamanın ve tanımanın hali yolu dili sazı sözü sohbetidir.
Aktarmalı veya aktarmasız dünyayı indirip bindiren yük ve yolculukların öncesinde dağlar tepeler ırmaklar ay güneş yıldızlar ve sşyah beyaz boşluklar vardır, ortasında blr dolu keder kaygı telaş sevinç ve hüzünlü umutlu olmanın hayranlığı yahut hasreti, sonunda gidenin yerine yenisinin sıcaklığı soğumadan sürgüsüz kilitsiz devran, acı kahve, ıssız bahçe, butuk plak, çıkışa yönelmiş kapı, tenha sokak ve mum kadar sessiz soluksuz sancılı serenat..
SENE BİTERKEN 3 ( dünya devranında ve dört mevsimler harmanında )
Durmaksızın çağlayıp akan Hayat ırmağının su damlasıydın EY KERVANCI saklambacın gah dolambaçlı gah düz yokuşlu her köşe bucağında hayal ile gerçeğe aranan da sendin körebede sen. Ki yüzyıllarcasına her saniyeyi katlayıp bölüp çıkardığın ömür sermayesi denilen bunca dünya devranı ve DÖRT MEVSİM HARMANIDıR eğer Aşk ile muhabbetlikteydiysen sevgi kırıntısıyla yorulmuş her şey güzeldi, sen de güzeldin, şuncacık uğrayıp gidenler arasındaydın ve biraz surda saklıda seni bilinlerin meçhulü, biraz hiç yaşanmamış düşlerin keyfekeder yollarına koyulmuş yolcusu , biraz yaşanmış unutulmuşluklara dura gide sürgün revan olan avare, esrarı nihayette suncacıktan efsaneydin. Madem ki andan sonsuza gelen giden bu akıntıda coşkusu çağlayışı sevinci ve serzenişi dinmeyen göz göze gelmenin acemi çırağı ve usta sanatkarıydın..sana da düşer kıssadan hissesi şaşar beşerliğin.
Serçe parmağında iğretiliği ustalık diye bir kereden ne olacak sankiliğe satarak tuttuğun her yerin kopup gelen kaçak ve kayıtdışı öfke kin nefret bencillik bağnazlık ceryanlarıyla çarpıklaşan bozulmaların müptelası ve müşterisi olmakla dirliğini dengini ve düzenini kuracak iş değildir aşk.
Deniz çalkantısı daha ince zayıf ve şirince hovardalığa dans müzikliyorken yıldızlara nikah kıyıp göklere merdiven dayayarak seviyor sevmiyor kanatlarını yolmaya papatyalaşmış kalbinin başıboşluğunu asılı tutarak, kimsesizliğin alfabetik sıralamasını saymakla dünyayı kendine dar etmenin ne yeridir ne günü hayat..
Şüphen mi var ki…?
Uçaktan bakınca kuşa kelebeğe takılır gökyüzü, sarsıntılı türbülanslarını duymaz işitmez görmez olur, işin içine ateşle oynayan kalbiyle henüz tanışıp sevişmediği sevgilinin hayali düşüyle aşkın tozu dumanı karışmışsa sarhoşluğundan bir nebze olsun yudumlamışsa dünya sürgünü insan…sen de hani az değilmişsin diyerek üstünde poyraz gıcılayıp esen dümensiz dizginsiz dalgalara yollara yellere akarsulara yıllara ve sıvasız badanasız hatır suale hayatını aşk eden insanlara..
İnsan özünde sohbetlikten kişinin kendine miras olandır Aşk. Aşk ise yaşadığı evreni tanıdıkça kendini sonsuza tamamlamanın ve tanımanın hali yolu dili sazı sözü sohbetidir.
Aktarmalı veya aktarmasız dünyayı indirip bindiren yük ve yolculukların öncesinde dağlar tepeler ırmaklar ay güneş yıldızlar ve sşyah beyaz boşluklar vardır, ortasında blr dolu keder kaygı telaş sevinç ve hüzünlü umutlu olmanın hayranlığı yahut hasreti, sonunda gidenin yerine yenisinin sıcaklığı soğumadan sürgüsüz kilitsiz devran, acı kahve, ıssız bahçe, butuk plak, çıkışa yönelmiş kapı, tenha sokak ve mum kadar sessiz soluksuz sancılı serenat..
Seyfi
Kayıt Tarihi : 29.12.2025 19:35:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!