duvarlara çarpa çarpa sesimin
uğultusu artar kulaklarımın
yırtılır zamanın perdeleri
gel kafiyesi ol ömrümün diye
bir tek kelime yok sözlüklerde
sen o musun?
insanlar geldi yanıma
uyurmuş gibi yaptım hep
can sıkıntısından
kan dolaşacak, can sıkılacak
elim sıkılaşacak
delik olan cebime atacağım
bozuk paralarımı
ardımdaki dilencileri nasipsiz bırakarak
ardım sıra bozukluklar takibindeyim
sen o musun?
gözlerimde kızarmış güneş
daha ufka varmadan
ölü çocuklar korosunun
kolsuz şefiyim
notasız şarkılar söyletmekteyim
gözlerimin marifetiyle
sen o musun?
çeker mi ses, çeker mi bir el
tutup olmayan kolumun elinden
ellerim ölümüne tanık
avuç içlerimin
her bir an anafor olmakta
sen o musun?
dostlukların zamanla yitişindeki
açılmış kolların git gide kapanmasındaki
gözlerin yavaş yavaş yere inmesindeki
yolların günden güne uzamasındaki
nedir sorulamaz
sorulsa da cevaplanamaz olan
sen o musun?
çocukların bayramdaki
koca şeker torbaları gibi
göz koyulmamış nimetler var
sen o musun?
bitmez bir sabır sonunda
sessiz yitiş, anlatılması güç
körelmiş bir kalem ucundaki son kelime
sen o musun?
en ihtiyaçlı zamanlarımda
kuyrukların sonunda oluyorum hep
yine de vardır zorlanmadan
sevecek bir yanı bu kentin
sen o musun?
damlalar damlaları tetikler
ve başlar bir sağanak
önce yağmur yapraktan düşerken
şimdi yağmur düşürüyor yaprağı toprağa
kusursuz bir sözleşme var ortada
sen o musun?
camın dostluğu unutmuş perdeyle
siyahlaşmış yüzü günden güne
evle birlikte camların
küçük bir soluklanış her ev
her soluğun terki vacip
sen o musun?
Kayıt Tarihi : 24.5.2005 18:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)