Ah!.. O alevli figan
Yüreğimin en derin geçitlerindeki sevgi
Sen gittin ya…
Gelincikleriyle, güneş kandilleriyle
Akıl sınırımdaki nasihat hiç susmadı
Oysa bir zamanlar seninle çok mutluydum
Feryat rüzgârlarımın arasından
Kolumu kanadımı kırıp estin
Sensiz ömrüme alışmışken
Şimdi ne yüzle geldin?!
Sırlarımız sabır bahçelerinde yeşerecekti
Mercanın kalbinde inciye dönüşecekti sözler
Yaprakları süslüyorduk bir zamanlar
Esirdik birbirimize zindanlarda
Beraber gözyaşlarımızı toplardık
Ama öyle bir gittin ki
Yağmuru damlalarında boğdun
Koyma şimdi yüzünü yere
Sen enkazımı bile savurdun
Buraya ne yüzle geldin?!
Ey! Ruhumu aç bırakan can gülistanı
Lâle yanaklı, sihri hilâl kaşlı
Bari sırlarımı götürmeseydin
Gümüş tenimi terletmeseydin
Göz ırmağımda senelerce akarken kan
Yalnızlık ile ölüm arasında
Sus, ses verme artık
Bir nazını bile göndermedin
Buralardan göçtükten sonra
Şimdi ne yüzle geldin?!
Âh ki bilsen...
Kırık tebessümler yollamıştım sana
Hayat yaprağım, tatlı sözlüm, sümbül saçlım
Canın dile söylettiği sözlerin yanında
Bulutları yırttım, seherlere koştum
Bunca zaman yüzüne mahrumken
Son marifetin mezarıma gelmek mi?
Yok olsun maksadın
Bunca senelerden sonra
Şimdi ne yüzle geldin?!
Ey vücudundaki Allah’ın hibesi can…
Bir daha uğrama bu şehre
Özlem kıvılcımıyla yanan
Senle geçen ömrü arayan
Yüzünü görmeye mahkûm olan
Hiç kesilmeyen içli teganniler
Ve kesik cümlelerle söylenen kelimeler
O gümüş beden, nâzik ten
Hepsi toprağa teslim iken
Sen…
Sen hangi yüzle geldin?!
Kayıt Tarihi : 20.10.2019 08:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Artık ölünceye kadar yanıma gelmeyecek bir sevgilinin arkasından sesleniş...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!