beyim davet ettiniz gel ’beni! ’ yönet diye
aradaki bu farkı düşün diyemiyorum bile
azap veriyor duygular çaresizliğine;
ki her iple, her ipten hoplayan hokkabazlıklar
hem ağlayan hep aynı insanlığa emektarlar
ağlatan da hep aynı insan denilen varlıklar...
anadan aile, toplumdan vatan oluşturuluyor
az duymuş öğrenmişliğin kendincesi yetmiyor
bütünlüğe yüreksizliğin hırsıyla ancak oluyor
kötürüm bir çırpınış halinden bu olay yığıntılığı...
aydınlığı sönük, karanlığı çöküşen
bir yerlerde fırsatçı olarak şüphe taşımadığı
fırsatçılarla da ancak çoğalacakları ile de
dikildikleri hallerine suratları dalgalandırılı
çamuru çaputta ile ne kazanılır bilmem ki beyim...
Sana karşı durmak acil görevdir
Senden hesap sormak adil ödevdir
Hak hukuk aramak asil hizmettir
Sen bizi, cahillik et bağışla beyim....
İseterseniz cahilliğimiz diye say
Kontrolden çıkmaya ne meylederse
İnsafını yokla denilecek derim ki bilelim beyim...
haksızlığa sinip susmak haksızlığı da davet eder
araştırmayla yanıt verebilmekte hep hak başlar
haksızlığa seyirci kalandır aynı değerdekiler
hakkı organize edebilmekte sözle ifade başlar
ya Cumhuriyeti bilerek sahiplerini çiğnemeye
cüretinle batarsın ve de batacaksın
ya vatan bütünlüğünü koruyarak yüceltmeye
hem korunarak da yükselmeyi adımlayacaksın
bunu keyfime göre anlayabilir miyim? Denilmez ki...
hakkı savunmayı bilmek
fedakârlığın özel yeri olduğunu anlamakla başlar:
Cumhuriyet sahipsiz değil! Vatan bütündür bölünmez!
Aydın! ışıklı olan haldir, sönmeyen, hem söndürülemez....
her birimiz
ana karnında yaşardaşlığımızı barındırdık
bir toplum olarak
Cumhuriyeti vatan bütünlüğünde barındıracağız
Mayıs 2007
kim niye şaşkınmış meydanlardalar
nazenin bir uyarı olarak önce
üç hatta beş milyonlarca toplandılar...
İster şiir, kitap, dergi, gazete, ister araştırma, doküman, belgesel olsun; yazı olarak anladığım, örneğin, bilgiyi geliştirebilmek, güncel gelişimleri izleyebilmek, ne nerede nasıl bulunur olduğunu bilmeye bir olanaktır... yol ve yöntem olarak en azından, birliğin bütünlüğünde var olmaya veya ‘bilgiyi de bulmak isteyen bulur zaten’ denilen hep sürekli bir kuruluşa daha geliştirebilmek ve belki bir kuruluşu geliştirebilmek için veya buna benzer araştırma ve amaçlar olmalılar...
bazen; korktukları için yazmıyorlar, benim safımda olurlarsa gözden düşeceklerinden korkuyorlar gibi veya en azından bu benzerlikte bir söz veya yazıya rastlıyorum deniliyorsa, bir düşünce olarak hem saygı duyuyorum, çünkü bir huzursuzluksa eğer, başkası da üzülmesin diyedir belki...veya, önce bir bakalım, zararı olabilecekse, birimize olsun diyedir belki...ve kim bilir daha ne çok samimi düşünce nedenleri vardır böyle... hem de kınıyorum, çünkü gruplaşmaya meyleden bir tutum tehlikesi, bilerek veya bilmeyerek, samimi veya değil, bir hava estirmeye kontrolü kolay olmayan fırsatçılığa neden olabilir... insani duyguları sömürme deniliyor buna kimi sorunlar araştırılırken... sorunların çok baş gösterdiği okullarla örneğin, ‘’benden değilsin, beni dışlıyorsun, bizlerle olamazsın, buraya giremezsin sen’’ diye git gide artılayan olmakla kalmıyor, hatta kısır döngü oluşturuyor...
Gruplaşma tehlikeli bir oyundur... kontrol sürekli paralel olmalı... hep ciddi olunamaz elbette, biraz da oyunlarla rahatlatıcı olabilme başarılmalı... çocuklar en güzel öğreticilerdir, oyunlarla öğrenir, oyunlarda öğretiyi çağrıştırırlar... bir grup olarak diyelim ki, dalgıçlığı oynuyoruz, önce, kontrolü kim üstleniyor diye düşünülmeli... kontrol basit bir kabadayılık olmamalı... bugün başabakanımız bile -AB, ABD, Arabistan- bu kontrolü kaçırmış durumdadır... öyle hasretim ki, başbakanım demeye... hem laik olamaz kişi, hem devlettir laik, demeye bile başladı... sen yularını benim elimden kurtaramazsın oynuyoruz şimdi... adam işi nereye boylandırdığını bile şaşıdı... kabadayılıklar hep böyle açığa çıkıyor olduğu sık sık okunuyor belgesel, doküman, yöresel araştırmalarda, ister bir polis makamında, bir hastanede, bir laboratuvarda, ister ülkeler arası pazarlamada olduğu kadar aile içinde de kontrolsüz bir iş, bir oyun faciaya boylanıyor -avrupada sık okunuyor-... ister ‘iş ve oyun’ ister ‘dinlence ve oyun’ paralelinde kontrol şartıyla, hep birarada olmalı...
keyfi anlayış Cumhuriyetin sahiplerine yönelikse, düşünceleri değiştirmeye asla ihtiyaç duyamam, Türkün doğuşudur düşünmek... anlamaya his yetmiyor, hissiyatı da gerektirdiği ile Türklüğün aydınlığı Göktürk - Oğuztürk - Atatürk ve tarihleriyle hiç şaşılmamış olmasıdır adım adım ve işte mitinglerde onur adımlarıydılar... yalpalayan, yalakalıklarla yılışanlara bu bir şans olmalıydı düşünmeye... her hainliği sokuşturan düşünce sapıklığına hesap sorulacak, hak yerini bulacaktır...
ben bunu anlayış kavramına göre yorumlayabilir miyim?
cumhuriyetin sahiplerine dil uzatmaksa akıllarda
sefilliğine zaman harcamam acımaya...
bu benim imzam ve sözümdür duruşumu savunacağıma
bu güven aşkı hem sevdam insanlığa...
Kayıt Tarihi : 16.5.2007 03:31:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Sevinç Kavuk](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/05/16/sen-bizi-cahillik-et-bagisla-beyim.jpg)
Aydın! ışıklı olan haldir, sönmeyen, söndürülemez....
her birimiz
ana karnında yaşardaşlığımızı barındırdık
bir toplum olarak
Cumhuriyeti vatan bütünlüğünde barındıracağız
Biz bunun andını içtik savaşını da veririz.Saygılarımla.
insanlarla ugraşmak zor zor!!!
beri gel beri, hastalanırsan karışmam bak haa,,
her sey gönlünüzce olsun..
selam ve dua ile
TÜM YORUMLAR (7)