Seni nasıl anlatayım ki İstanbul?
İnsan kendini nasıl anlatabilir ki?
Seninle ben bir bütün olmuşken,
Seni nasıl kendimden ayrı tutayım?
Seni nasıl anlatayım ki İstanbul?
Sen öyle güzelsin ki...
Aslında her şeye rağmen hala çok güzelsin.
Fakat,
Eski halinin yanında biraz sönük güzelliğin
Ve biraz da buruk kalbin.
Yine de seni anlatamaz ki,
Ne dese dilim.
Karından, kışından mı başlayayım?
Yağmurunu değil,
Gözyaşını mı anlatayım?
Savuran rüzgarından, sitemlerinden mi yoksa!
Şimdi ki aşkları ise...
Boşver!
Hiçbirinde yer yok sana, bana.
Kabuslarınımı anlatayım İstanbul?
Onu zaten anlatıyorlar her yerde.
Kime baksan, nereye gitsen kabuslarını görmemek namümkün.
Düşlerini mi anlatayım İstanbul?
İşte onu ben hiç anlatamam.
Düşlerini anlatmamı söyleme ne olur!
Nasıl anlatayım ki İstanbul?
Kime anlatayım?
Düşlerini kabusa çevirenlere mi?
Kim anlar ki anlatsam geçmişe olan özlemlerini?
Kim anlar eğlencesine dalmışken hayatın,
Düşlerinin ayaklar altında ezildiğini?
Kim anlasın ki!
Onlar ne seni düşünür,
Ne de köprü altında geceleyenleri.
Hayır İstanbul, hayır...
Ben seni anlatamam.
En iyisi sen bizi anlat,
Ey güzellikler şehri İstanbul.
Seni nasıl değiştirdiğimizi anlat ilk önce.
Kendimiz gibi seni de nasıl kirlettiğimizi...
Yemyeşil ağaçlarını koparıp bağrından,
Yerine yerleştirdiğimiz taştan kalplerimizi...
Kirlenmiş dünyamızın bulanık denizini anlat.
Ve gökdelenlerin en tepesine diktiğimiz kibrimizi.
Anlat İstanbul,
Anlat...
Belki birgün birileri,
Seni de anlar,
Beni de.
Kayıt Tarihi : 23.4.2006 01:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Mürsel Adıgüzel.
TÜM YORUMLAR (1)