Mapushane damında sayıklasam ismini
Utanmadan bağırsam duvarlara
Hatırlasam ismini
Avluda bir pencerem olsa
Zehir zemberek bir geceden çıksan
Bulsam gözlerini
Çamlıca'da geçmişi sevsek
Altıntepe'de yorgun düşlerini
Mapushane damında bulutlar etrafım
Kadim yıllar masamızda kiracı
Dışarıda bahçeler sulanır
İçeride umutlar yeşile çalan darağacı
Tavanda kara kalem senaryolar canlanır
Gelirsin sıradan bir mevsimde
Çat kapı filizlenirsin ruhuma
Kederimin en güzel saatinde
Sana kırmızı kitaplar versem
Masamda lavanta kokulu örtüm
Yüzümde leke bir enkaz
Uzansan apansız sessizliklere
Ellerinle uzaklara dokunsam
Bilmediğin kaç derin yarama
Dalga dalga sesini duyursam
Mapushane damında görsen beni
Bu yorgunluk değil acımız
Bir eksiklik gece bekçisidir
Dinginlik bazen gür sesli sazımız
Çiçeklerim baktığın her renge boyalı
Burnumda dağ kekiği sızlanır
Üstüm başım kaç parçayla yamalı
Buralarda görsen beni
Alev parçası gibi düşer sevinçler
Akşamları demir kapılar ardında
Her sokak, her cadde sana çıkar
Dönüp dolaşıp seni bulurum
Olmadığın her köşe başında
Mapushane damında ikimiz
Bir görsen savaşta kan ter içinde
Birbirleriyle çarpışır fikrimiz
Satır aralarının pençesinde
Ve seninle birlikte aslında
Dağılır bu sis yoğunluğa
Dağılır renksiz, körpe tuzaklar
Güvercin çemberinde umudun gelir
Köşemde bela uykular nöbetinde
Yorganım kaç nefesimi bilir
Mapushane güneşinde sen
Özgürlüğü ilmek ilmek işlesen
Bozkırları anlatsam heyecanla
Yorgun çehreme gülsen
Kalır mı geçmişte ne yetim iç çekişlerim
Bir bilsen
Beni buralarda görsen
Ah bu yalnızlığım
Yalnızca sen
Kayıt Tarihi : 21.10.2018 11:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!